26-04-2010, 14:51
|
#6
|
|
Sayın Meslektaşlarım,
Elbette olayın ayrıntılarını bilmeden yorum yapmak sağlıklı değil. Ancak başımızdan geçen (daha doğrusu stajyer bir meslektaşımızın başından geçen) bir olayı da anlatma ihtiyacı hissettim.
Uşakta, bir mahkemenin dosyasında davacıydık. Duruşma günü, davaya bakan yargıç izinli olduğundan, yerine haberde adı geçen yargıç bakmaktaymış. İstanbuldan bir stajyer meslektaşımız duruşmaya girmek için Uşaka gitti. Kötü hava şartları nedeniyle gecikme ihtimaline binaen geç kalınması durumunda 30 dakika kadar beklenmesini talep eden bir telgrafı da bir gün önceden mahkemeye gönderdik. Ertesi gün stajyer meslektaşımız Uşaktan döndüğünde, yüzü bir domates gibi kıpkırmızıydı. Anlattığına göre, duruşmaya başlamadan evvel 30 dakika beklenmesini ve buna rağmen yetişemezsek mazeretli sayılmamızı talep etmemiz nedense küstahlık ve işi savsaklama olarak yorumlanmış ve yargılamayı sürüncemede bırakmakla itham edilmişiz. Üstelik stajyer meslektaşımızın birikimi ve yeterliliği duruşma esnasında başkaca meslektaşlarımızın da önünde oldukça kabaca bir üslupla yine Sayın Yargıç tarafından sorgulanmış.
Mesleğin saygınlığı konusunda karamsarlığa kapılan arkadaşımız belki de bunun gibi olaylar yüzünden bugün yurt dışında. Orada avukatlık yapmaya çalışıyor zannederim.
Bu olaydan sonraki ilk duruşmaya bizzat ben gittim. Ancak bu defa mahkemenin asıl yargıcı görevinin başındaydı. Şeker gibi tatlı ve pamuk gibi yumuşacık bir adamdı. Kendisine hiçbir şey çıtlatmadan ve esas karşılaşmayı umduğum yargıç Sayın F.K. ile görüşmeden geri döndüm. Acaba kendisi ile karşılaşabilseydim o gün ben de aynı muameleye maruz kalır mıydım diye düşünmeden edemiyorum.
Saygılarımla
Av. Fatih KARACA
|