19-04-2010, 17:45
|
#9
|
|
Türkiye Barolar Birliği'nin Disiplin kararını gördükten sonra ciddi bir "el kol bağlama" durumuyla karşı karşıya olduğumuzu fark ettim.
Dinletmekten feragat edilen tanık her zaman yarar sağlayacağı umulan tanık olmayabilir. Duruşmanın seyrine göre birden aleyhe bir tanık olarak da çıkabilir karşımıza.
Bir diğer husus, usul ekonomisi açısından davanın seyrini değiştirmeyecek bir tanık mevcutsa ve salt o tanık yüzünden dosyanın karara çıkması gecikiyorsa vekilin yine anlık bir karar vermesi gerekebiliyor.
Dava sürecini uzattığımız ithamlarını, yıllarca sürecek bir yargılamayı hiç değilse 4-5 ay önce sonuçlandırabilme ihtimalini terazinin bir kefesine, muvafakat için müvekkilin yazılı onayını almayı diğer kefesine koyduğumda müvekkilin çıkarları mı vekilin çıkarları mı sorunu karşıma çıkıyor. Hangi kefedekine öncelik vermeli?
Genel vekaletnamede yazılı bazı hususlar için Yargıtay "ayrı bir yetki verilmeli" diyor. Feragat bunlardan biri.
|