Mesajı Okuyun
Old 16-04-2010, 14:35   #20
Avukat Ali TÜRKER

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım agah bey de da haklı. Fakat bizdeki sorunların heralde en başında geleni de kişsel ve sosyal gelişmişliğimizle alakalı... Bir çok meseleyi kişisel konumlarımızla değerlendiriyoruz.. Halbuki mesleleler, olması gereken noktasında ele alınsa, doğruya yakın cevaplar alıp sistemimizi de ona göre yeniden yapılandırabileceğiz.

Değerli meslektaşlarım, size hitap eder iken Hukuk Fakültesi mezunu olduğunuz için meslektaş diyorum. Bu ifade ile avukatları kasdetmiyorum. Nitekim Türk Hukuk Sitesi üyeleri içinde, çeşitli görevler yapan meslektaşımız da bulunmaktadır. İşte burada meslek ile görev ayrımı yapmanın önemi ortaya çıkıyor.

HUKUKÇULUK bir MESLEK iken,
AVUKATLIK, HAKİMLİK, SAVCILIK, DANIŞMANLIK, vesair işleri ifa etmek ise sadece BİR GÖREV değil midir.

Hakim, savcı, noter iken avukatlığa, avukat iken noter, hakim ve savcılığa geçişin sistemimizde bulunmasının temel nedeni, bu görevlerin aynı meslek gurubu tarafından yapılabilir olmasından ileri gelmektedir.

Hukuk meslek gurubunun mensupları, yaptıkları göreve uygun konum almayı içselleştirebilmelidir. Dün avukat iken bu gün hakim ya da savcı ya da noter olduğu gibi, dün bu görevlerde iken bu gün avukatlık yapan bir dolu meslektaşımız bulunmaktadır. Yine dün hakim iken savcı, savcı iken hakimlik yapan meslektaşlarımız da bulunmaktadır.

Şimdi bir görev değişince daha değerli ya da daha az değerli bir konuma mı gelinmiş olunmaktadır. Bu tamamen ihtiyaçlar, tercihler, koşullar gibi bir çok nedene dayanmaktadır. Somut durumdan olmaması gereken bir yorumla kişisel konumları güçlendirecek sonuçlar çıkarılamaktadır.
Sanırım bunu yaşıyoruz. Bu tarz yaklaşımlar, göreve değil mesleğe zarar verir. İtibar zedeler. Herkesin bulunduğu yerde güçlü bir duruşu vardır. Mesle santimetreler ile alakalı değildir. Yargının unsurlarının durduğu yerde saygıyı hak etmesi, ciddiye alınması, adaletin sağlanmasında etkin konumda bulunabilmesi iddiamızı değerlendirmekle alakalı bir mesele var ortada.
İşin esasının sanık, müddei ya da müşteki tarafının mahkeme karşısında eşit seviyede olması ile alakalı olduğunu görmek gerekir.
Hakimin yüksek bir konumda bulunması, mahkemeyi ve Türk Adaletini temsil edip hükmetme konumundan ileri gelir. Yukarıda duran hakim değil temsil ettiği mahkemedir. Hakim temsil ettiği güç nedeni ile orada durur ve bu uygulama da son derece yerindedir.
Saygıdeğer savcılarımızın zeminde yer alması hem müddei hem de savunmacı konumlarına nasıl bir halel getirebilir...
Yargılama aşamasında hakim ve savcıların bukundukları yerde birbirleri ile istişare ettiklerini, kimi zaman savcı yerine mütala yazdırdıklarını her meslektaşımız da görmüştür. Şimdi bu nasıl oluyor?...... Bunun anlamı nedir?.... Ara verildiğinde herkes dışarı, hakim savcı içeride. Bunun anlamı nedir?.... Açmaya gerek duymuyorum. Hukukçuların tümü bu soruların anlamını ve adalete düşürdüğü gölgeyi çok iyi bilir....
Sistem bunu mu öngörektedir?.... Oysa uygulamada sıkça karşılaşılan olaylardır bunlar...
Bu küçücük örnekler dahi, işin ciddi olduğunu göstermeye yeter. Bu mesleler, işin psişik tarafları da dikkate alınarak yeniden ve bilimsel temelleri olan yöntemler ile ciddi ciddi irdelenmesi gerekir...
Türk Adaleti, tüm kurumsal işleyişleri ile Milletimize ve Devletimize yakışır vaziyette işleyecek konuma kavuşturulmalıdır. Kanaatlerimi arz ettim...
Selam ve saygılarımla...