Mesajı Okuyun
Old 12-04-2010, 10:55   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 83 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işleminin kısmen veya tamamen düzeltilmesine olanak tanıyan bir yoldur.

HUMK'nun 87. maddesinin <Müdde-i ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez> şeklindeki son cümlesi, Anayasa Mahkemesi'nin 07.11.2001 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 20.07.1999 tarihli kararıyla iptal edilmiş ve böylece, davadaki talep sonucunun kısmı ıslah yoluyla artırılması usulen olanaklı hale gelmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, mevcut Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonraki yasal durum itibariyle, kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür.

Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması da usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, hukuki yararın bulunması şartıyla birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür.

Bu haliyle kısmi ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kovuşturma olanağı tanıyan ve bu yanıyla adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmi ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir.

Yukarıda değinildiği gibi, kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan eş söyleyişle, kısmi davadaki ıslah ile bu yola gidilmeyip, ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir (Bkz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2005/3083 E. - 2005/3617 K. sayılı ilamı).
Hal böyle olunca aslında ıslah ek dava niteliğinde olup, ıslah yolu ile artırılan miktar için de harç alınmaz.4077 sayılı Tüketicinin Korunması hakkında kanun hükümlerine tabi olduğundan anılan yasanın 23. maddesi gereğince Tüketici Mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak her türlü dava harçtan muaftır. Başka bir anlatımla davacıdan harç ödemesi istenemez.
Yukarda belirtilen hukuksal ilkelere göre yapacağınız ıslah ek dava niteliğinde olduğu için karşı tarf yararına vekalet ücreti de ödenmez.
Davanız inşaat işi ise, TTK.nun 12/3 maddesine göre inşaat işi tcari iş olup, davalı tacir ise ticari işletmesiyle ilgili ticari iş olduğundan ve ayrıca 15.12.1999 gün ve 4489 sayılı yasa ile değişik 3095 sayılı Yasa'nın 2/2. maddesinde, ""Arada sözleşme olmasa bile, ticari işlerde temerrüt faizi, T.C. Merkez Bankası'nın kısa vadeli krediler için öngördüğü avanslar için uygulanan faiz oranına göre istenebileceği" belirtilmiş olmasına göre alacağa avans faizine hükmedilmesini isteyebilirsiniz.
KOLAY GELSİN