Mesajı Okuyun
Old 09-04-2010, 10:41   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Belirtmiş olduğunuz konu paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisile yöneliktir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her za*man isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşla*rın olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak ta*şınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi da*vası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kı*sım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payın*dan az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi dava*sı ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya suyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulma*lı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanun'un müşte*rek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olayınızda, harici veya fiili bir taksim olmadığı , fiili bir kullanım biçiminin olmadığı anlaşılmaktadır. Öyle ise, diğer paydaşların paylarından fazla kısım için taşınmazı kullanmalarının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söylenemez. Öte yandan, taşınmazın tamamı diğer paydaşlar tarafından kullanıldığına göre müvekkiliniz yönünden intifadan men koşulunun oluştuğu da kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, üvey kardeşler yönünden müvekkilinizin payı oranında el atmanın önlenmesine ve belirlenecek ecrimisile karar verilmesi gerekir.
İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de; ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın bir takım istisnaları vardır. Mesela, tabii ( meyve veren ağaçlar ) ya da hukuki ( kiraya verilerek kira geliri elde edilmesi ) semere getiren taşınmazlar için bu şartın gerçekleşmiş olması lüzumu olmadığı gibi, Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre, taşınmazı kullanan malikin diğer maliklerin hakkını inkar etmiş olması halinde de intifadan men şartı aranmaz. Sizin olayınızda taşınmaz fındık bahçesi olduğuna ve tabi mevye veren ağaçlar söz konusu olmasına göre intifadan men şartının aranmayacağı kanısındayım. Ancak ihtiyaten intifadan men ettiğinizi ve diğer maliklerin müvekkilinizin hakkını inkar ettiğini ispatlamanızın faydalı olacağını düşünüyorum.
25.5.1938 tarih ve 29/10 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca ecrimisil davaları 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu beş yıllık süre dava tarihinden itibaren geriye doğru hesap edilmelidir.
Bilirkişi heyeti ile mahallinde keşif yapılarak dava konusu taşınmazlar üzerindeki fındık bahçesinin müşterek murisleri tarafından dikilip dikilmediği araştırılacak, eğer murisleri tarafından dikilip yetiştirildiği anlaşılırsa ağaçlarla birlikte aksi halde taşınmazların boş olarak kiraya verilmesi halinde ve geriye doğru 5 yıllık sürede dikkate alınmak suretiyle getirebileceği ecrimisil bedelini belirten rapor sonucuna göre karar verilecektir.
KOLAY GELSİN.