Namaz'ın kılınması konusunda bir genelge olamaz. Varsa bile hukuki olmadığı gibi dini açıdan da sakıncalıdır. Bu konuda Anayasa'dan bile (bireyin vicdanı için)üstün bir kaynak var çünkü.
Aynı zamanda Konuya laiklik ilkesi açısından da bakmak gerekiyor, Din işlerinin devlet işlerine karışmaması gerektiği gibi, devletin de din işlerine karışmaması gerekiyor.Sadece Devlet, bireyin dinini en iyi şekilde yerine getirmesi için tüm önlemleri almalı.
Ya değilse olay Caminin kamusal alan olarak değerlendirilip Cami de Başörtüsü takılamaz sonucu bile doğurur.
Bu açıdan bakıldığında 2007 tarihli genelge bile bazı yanlış ifadeler kullanılmış ama bu genelgeye bakıldığıında dahi bu konuda bir düzenleme göremeyiz. Bu genelgeden başlıklar:
MADDE 10- (1) Toplumu din konusunda aydınlatma görevi ifa edilirken; vaaz eden, hutbe okuyan ve konferans veren bütün görevlilere, özellikle, teşkilatımız mevzuat ve prensiplerini bilemeyecekleri dikkate alınarak Başkanlığımız personeli olmayanlara aşağıdaki hususlara dikkat etmeleri önceden hatırlatılacak, hutbe ve vaazları yakından izlenecek, bu hususlara dikkat etmeyenlere vaaz ve irşat görevi verilmeyecek, bu kimseler vaiz ise haklarında gerekli kanunî işlem yapılacaktır:
a) Hutbe, vaaz ve konferanslarda dinî bütünlüğü, millî birlik ve beraberliği güçlendirecek konulara ağırlık verilecektir. Yıkıcı, bölücü propagandalara, zararlı akımlara karşı gerekli tedbirler alınacaktır.
b) Vaaz ve hutbelerde toplumun dinî, ilmî ve ahlâkî konularda bilgi ve kültürünün artırılması hedef alınacak, fitne, tefrika ve bölücülüğün kötülüğü, sevgi, acıma duygusu, af ve hoş görü gibi hasletlerin fazileti, akraba, komşu ve insan hakları, düzenli ve tutumlu yaşama, sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın önemi, lüks, israf ve düzensiz yaşamanın zararları gibi yurt kalkınmamızın güçlenmesine yardımcı olacak ve millî bütünlüğümüzü pekiştirecek konulara yer verilecektir.
c) Hutbe, vaaz ve konferanslarda samimî, duygulu, toplumun içinde bulunduğu manevî hastalıkları tedavi edici, ölçülü, yapıcı, uyarıcı, teşvik edici, sevdirici ve müjdeleyici ifadeler kullanılacak; aşırı, kırıcı, itham edici ifadelerden; bıktırıcı ve mesnetsiz sözlerden, dinî ve ilmî kesin bilgilere uymayan görüşlerden kaçınılacaktır.
ç) Vaaz ve hutbelerde; siyaset ve şahsiyat yapmaktan kaçınılacak, konu bütünlüğü sağlanacak, iç ve dış politik konulara kesinlikle girilmeyecektir.
d) Vaizlerin, hazırlıksız ve üç aylık vaaz ve irşat programına alınmayan konularda vaaz etmeleri önlenecektir. Ancak olağanüstü durumlarda ilgili müftülüğün bilgisi dâhilinde hutbe ve vaaz konularında değişiklik yapılabilecektir.
e) Vaaza ezândan en az kırk dakika önce başlanacak, ezânla birlikte vaaza hemen son verilecek, cemaatin ezânı dinlemesi sağlanacaktır. Namazdan sonra yapılan vaazlar için de kırk dakikalık süre esas alınacaktır.
f) Vaazların sunumunda mümkün olan her türlü teknik imkândan istifade edilebilecektir. (Görüntülü vaaz usûlü gibi.)
g) Hatipler, Cuma günleri minberde;
1) İkinci hutbede Nahl Sûresi’nin 90’ıncı âyet-i kerimesini okumadan önce, Türkçe olarak, “Allahım! İslâm’a ve müslümanlara yardım et! Devletimizi, ülkemizi ve milletimizi her türlü tehlikelerden koru! Bize dünya ve ahirette iyilik, güzellik ve nimetler ihsan eyle! Bizi, ana-babamızı ve bütün müminleri bağışla! Şüphesiz sen dualarımızı işitir ve kabul edersin!” şeklinde duâ edecekler,
2) Nahl Suresi’nin 90’ıncı âyet-i kerimesinin lafzını okuduktan sonra, "Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı/yararlı amelleri en güzel bir şekilde yapmayı, akrabalara yardım etmeyi emrediyor, her türlü edepsizlik ve çirkinliği, haram ve kötülüğü, azgınlık ve zulmü yasaklıyor. O, düşünüp tutasınız diye size böyle öğüt veriyor." şeklinde meâlini de vereceklerdir.
(2) Yetkisiz kişilerin vaaz etmelerine ve hutbe okumalarına kesinlikle izin verilmeyecektir. Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı Görev ve Çalışma Yönergesi'nin 113 ve 114’üncü maddeleri uyarınca emekli Başkanlık üst düzey elemanlarıyla, emekli müftü, emekli vaiz ve fahrî vaizlik belgesi bulunanlar ile vaaz etme ehliyet ve niteliğinde olan diğer elemanlardan mahallî müftülüğün bilgisi veya izniyle azamî ölçüler içerisinde istifade cihetine gidilecektir. Ayrıca Yönergenin 116’ncı maddesi uyarınca da, Başkanlık kuruluşu dışındaki dinî bilgi ve tecrübeleri ile tanınmış kimselerden, bu Yönerge esaslarına uygun olarak vaaz veya konferans verdirmek suretiyle yararlanılacaktır.
(3) İrticalen hutbe okunması kesinlikle önlenecek, iklim şartları ve mesai saatleri dikkate alınarak hutbeler kısa okunacak, Arapça bölümleri dâhil on dakikayı geçmeyecektir.
(4) Cuma günlerinin dışında, müftülüklerce belirlenecek günlerde, yine müftülüklerce belirlenecek vaizler tarafından merkezî camilerde İSTİCVAP (soru-cevap) metodu ile vaaz ve irşat hizmeti sunulacaktır.
(5) İdrak edilecek mübarek gün ve geceler ile Kutlu Doğum Haftası ve Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle, müftülüklerce;
a) Özel programlar hazırlanarak bu zamanların manevî havasından da istifade edilerek, dinî ve ahlâkî konularda vatandaşlarımızın aydınlatılmasına çalışılacaktır.
b) Bu vesileler ile cezaevleri, yetiştirme yurtları, huzurevleri ve hastaneler imkânlar ölçüsünde ziyaret edilecektir.
c) İmkânlar nispetinde konferans, panel vb. etkinlikler düzenlenecektir.
ç) Günün, gecenin ve haftanın mana ve ehemmiyetini belirten hutbe ve broşürler hazırlanarak dağıtılacaktır.
d) Mahallî basın yoluyla ve diğer araç ve gereçlerle halka yeterince duyurular yapılacaktır.
e) Vaaz ve irşat ekipleri oluşturularak, çevredeki kasaba ve köylere de din hizmeti götürülecektir.
(6) İl ve ilçe müftülüklerince hazırlanacak mekânlarda, Başkanlığımız basılı ve görüntülü yayınlarından da istifade edilerek, halka yönelik irşat hizmetlerinin takviye edilmesi cihetine gidilecektir.
MADDE 33 Cami Hizmetlerinin daha etkin hale getirilmesi
b) Cami görevlileri;
1) Kılık, kıyafet, tavır, davranış ve aile yaşantıları bakımından topluma iyi örnek olacaklar, estetik açıdan uygun olmayan kıyafetlerle topluma girmeyecekler ve halkın yadırgayacağı davranışlardan uzak duracaklardır.
2) Her türlü siyasî görüş ve düşüncenin dışında kalarak toplumun bütün kesimlerine eşit mesafede duracaklar; hoşgörülü, başkalarının inanç, düşünce ve vicdanî kanaatlerine saygılı, farklı görüşleri anlayışla karşılayan, toplumdaki yanlışlıkları, doğruyu ve güzeli anlatarak düzeltmeye çalışan, herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü, açık kalpli ve samimî kişiler olacaklardır.
3) Görev anlayışlarında korku değil, sevgi hareket noktası olacaktır. Mahallin örf ve âdetlerine saygılı olacaklar, İslâm’a uygun olmayan uygulamaları, kırıcı olmadan ve tedricî bir yöntem takip ederek düzeltmeye çalışacaklardır.
4) Görev yaptığı çevredeki halkı çok yönlü olarak tanımak için özel bir gayret içine girecekler, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarının giderilmesi hususunda varlıklı kimselerle muhtaç kişiler arasında irtibat kurulmasında aktif rol oynayacaklar, gerekiyorsa sorunların çözümü için resmî veya gayri resmî kuruluşlarla irtibata geçerek rehberlik hizmetinde bulunacaklardır.
5) Çevrelerindeki insanların ve özellikle gençlerin uyuşturucu, alkol ve kumar gibi zararlı alışkanlıklardan korunması hususunda ailelerle işbirliği yapacaklardır.
6) İmkânlar ölçüsünde cami içinde veya müştemilatında okuma odaları oluşturarak, buralara konacak müftülükçe uygun görülen kitapları halkın istifadesine sunacaklardır.
7) Halkın ve özellikle gençlerin camilere ilgisini artırmak amacıyla, sosyal faaliyetlere yönelecekler; imkânları uygun olan camilerde, uygun bir yere bilgisayar sisteminin kurulmasına ön ayak olacaklar ve bu sistemden kendi kontrollerinde yararlanılmasını sağlayacaklardır.
8) Uygun mekânı olan müftülük ve cami dernekleri ile işbirliğine giderek, halka ve özellikle kadınlara yönelik konuşma, konferans ve seminerler tertip edeceklerdir.
9) Görev mahallî çevresinde bulunan okullar, çocuk ıslahevleri, huzurevleri gibi kurumları belirli aralıklarla, özellikle mübarek gün ve gecelerde ziyaret ederek, buralarda görevli personel ve diğer şahıslarla diyalog ortamını geliştireceklerdir.
10) Görev mahallindeki insanların nişan, düğün, cenaze vb. merasimlerine ayırım yapmaksızın ve herhangi maddî menfaat beklentisi içinde olmadan iştirak ederek sevinç ve kederlerine ortak olacaklardır.
11) Hizmetlerini aksatacak ve toplumda itibar ve güven duygusunu sarsacak söz ve davranışlardan uzak durarak, birinci derecede mesailerini aslî görevleri olan din hizmetine tahsis edecekler ve diğer meşguliyetlerini arka plana iteceklerdir.
12) Ekolojik dengenin korunması hususunda duyarlı olacaklar ve halkı bu konuda uyaracaklardır.
Diyanet işleri Başkanlığının yönergesi de şöyle:
Cami Görevlilerinin Riayet Edeceği Hususlar
Madde 120- Cami görevlileri, görevlerinde ve çevre ile ilişkilerinde şu hususlara riayet ederler:
a) Dini ve mesleki konularda sürekli olarak kendini yeniler ve geliştirirler,
b)
(Değişik: 06/06/2008 tarihli ve 50 sayılı onay) Camide namaz kıldırma, hutbe okuma ve vaaz etme; cenaze namazı ve defin esnasında sarık ve cübbe giyerler. Ayrıca din hizmetlerinin ifası niteliğindeki programlarda da dini kisve giyebilirler. Sarık ve cüppelerini daima temiz tutarlar; kılık, kıyafet ve davranışlarıyla kendilerinin ve mesleklerinin onur ve vakarını korurlar; çevresindekilere daima saygı ve güven telkin ederler,
c) Ölüm, nikah, nişan, mevlit, hatim ve benzeri merasimlere katıldıklarında mesleğin şeref ve haysiyetini rencide edici tutum ve davranışlardan sakınırlar.
d) Din görevliliği sıfatını zedeleyici yerlerde bulunmaktan ve içinde bulunduğu toplumun dini duygularını sarsıcı söz ve davranışlardan kaçınırlar,
e) Görevli bulunduğu caminin ve camideki teberrükât eşyasının bakımı ile korunmasında gerekli titizliği gösterirler, hakikî ve hükmî şahıslar tarafından yapılacak her türlü tadilat ve onarımı müftülüğe bildirirler, f) Ehil ve yetkili olmayan kimselere kendi görevlerini yaptırm