|
Size kesinlikle Katılmıyorum sayın Mantis;
Aşağıdaki cevabımı sizin cevabınızı görmeden yazdım, fakat yine de buraya koyacağım. Fikrimde bir değişiklik olmadı. Yalnız, gerçek adınızı kullanmamız yönündeki açıklamalarınızı anlamadığım gibi, meslek kurallarına aykırı hareket etmenizi sağlaması için tercih ettiğiniz gibi bir anlama gelmiştir. Hatırlatırım. Yani kol kırılır yen içinde kalır kuralına uymamak disiplin cezasını gerektirir.!
Yanlış hatırlamıyorsam, Rousseau'nun sözüydü: " insan mesleğine daha çok değer veriyorsa, mesleği onu; kendisine daha çok değer veriyorsa, mesleğini değiştirir", demiştir.Herkes her yaptığı işi, nasıl ise o şekilde icra eder. O yüzden bu konuyu uzatmak istemiyorum.
Av. Şevval hanım, "kendisine inanılmayan bir müvekkil savunulur mu" demiştir. Elbette savunulur ve savunulmalıdır da. Fakat benim burada belirtmek istediğim nokta, netice itibariyle deneyimle vardığım bir sonuçtur ve her müvekkil ilişkisine bu güvensizlikle başladığım anlamında da değildir. Müvekkilin sözlerine güvenmek farklı şey, müvekkilin haklarını koruma vazifem farklı şeydir. Borçluların borçlarından kurtulmak için Boşandıkları(anlaşmalı) bir devirdeyiz. Bu açıdan dahi işin diyalektiği de mesleğe yeni yaklaşımlar kazandırmış olabilir.
Ben de takdir edersiniz birçok meslektaşımla tanıştım ve birçok meslektaşımdan da zarar gördüm. Hatta kişisel olarak zarar gördüğüm dosyalarda bile, karşı taraf avukatı hakkında 3. kişiler huzurunda "çabuk ferman vermemeye" özen gösterdim.
Meslektaşımızın sorduğu soruya gelince; hangi açılardan eleştirilmektedir ve evrakta sahtecilik ağırlığında bir suçu ne zaman işlemiştir.
1- Emniyeti suiistimal(ya da zarar), alınan şeyin İNKAR edildiği anda oluşur.: Avukatın aldığını inkar ettiği iddia olunmamıştır. Yargıtay kararları bu doğrultadır.
2- Karşı taraf neden asile değil de vekile ödeme yapmıştır?: Asille karşı taraf arasındaki husumetten mi, yoksa özellikle kendisi mi istemiştir.
3- Avukat neden makbuz vermemiştir?: Vekaletinde harici tahsil yetkisi(ahzu kabz değil) olmadığı için mi? Harici tahsil yetkisi olmadığı halde para alması doğru mudur?
4- Şüpheliler ve babaları neden avukatın yanına gitmişlerdir? Avukatı kandırabilmek için mi, işleme geçmeden borcu vererek kapatabilmek için mi?
5- Borçlular parayı ne zaman ödeyeceklerdir ve avukat ne zaman icra takibine geçmiştir?
6- Maaş haczine muvafakat verilirken, maaş haczine muvakat verildiği bilinmiyor muydu? (Usule uygun olup olmaması başka şeydir)
7- Maaş haczi muvafakati icra memuru huzurunda verilmesi zorunlu değildir. Önceden yapılmaması yeterlidir.
Konuyu açan ve diğer meslektaşlarımdan sorulan konu yönünden avukatın hangi suçu işlediğini belirtmesini rica ediyorum. Kanımca ortalıkta oluşmuş bir suç yoktur. Ve karşı tarafın yapmış olduğu hata karşılığında derhal müracaatta bulunmayarak en iyisini yapmıştır. Borçlu tarafa isnat edilen suç, banka ve kredi kurumlarının aracı kılınarak dolandırıcılık ve özel evrakta sahtecilik gibi görünmekle ağır ceza mahkemesinin konusuna girmektedir ve Ağır ceza Mahkemelerindeki Asgari Vekalet Ücreti 2000.00TL'dir. Yani avukatın ne pahasına olursa olsun para kazanmak gibi bir niyeti olsa idi, tahminimce 2 celsede sonuçlanacak bir dava açmış olacaktı. Ve kuvvetle muhtemel, aktif nedamet v.d. indirim sebeplerinden yararlanmak için dava aşamasında iken müvekkilinin gördüğü zarar karşılanacaktı.
Açıkçası, suçlanan meslektaşımı, müvekkilin haklarını korumaktaki başarısı nedeniyle ve karşı tarafın hayatını alt üst etmesine netice itibariyle izin vermediği için kutluyorum.
Mesleğimize güvende bir düşme olmuşsa ( Bu arada bu bizim ülkemize mahsus değildir, tüm dünyada avukata bakış bu şekildedir), iade-i itibarımızı meslektaşlarımızı kamuya şikayet ederek yapamayacağımızı düşünüyorum. Yoksa kendimizin namuslu avukatlar olduğumuzu ispat etmek zorunda kalacağımız bir noktaya getiririz. Saygılarımla.
|