18-02-2010, 09:57
|
#9
|
|
 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.Bülent AKÇADAĞ |
 |
|
|
|
|
|
|
Tüm forumu ve arama motorlarını alt üst ettim lakin bu konuda "net ve kesin" bir kanıya varamadım.
Şimdi, zihinsel engelli kişinin çalıştırılabileceği kanun gereği (İş Kanunu m.30)
Engelli kişi İş Kanuna göre çalıştırılırsa mantık olarak işçi alacaklarına da hak kazanmalıdır.
Ancak, Sayın Adli Tip'in da belirtmiş olduğu gibi zihinsel özürlü kişinin yapılacak iş akdine taraf olma kabiliyetide bulunmamaktadır.
Peki bu durumda çalışan özürlüler "köle gibi" kullanılıp işten çıkarıldıklarında herhangi bir hakları olmayacakmıdır ?
Araştırdığım konuya gelince, zihinsel özürlü olan kişi %65 malüldür. Bir markette uzun süredir çalışmaktadır (yaklaşık 20 yıl) İşveren, kişiyi gerçek anlamda köle gibi çalıştırmıştır. (sabah 8 gece 12) 20 yıl sonra kişinin işine son vermiştir. Peki bu durumda kişinin hiçbir yasal hakkı yokmudur ?
Ben somut bir sonuca ulaşamadım, bilgisi olan meslektaşlarım paylaşırsa sevinirim.
|
|
 |
|
 |
|
Sayın Meslektaşım;
Konuyu yeniden irdelemeye vesile olduğunuz için, kendi adıma teşekkür ederim.
Bilindiği üzere, iş sözleşmesi her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu anlamda sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulabilmesi için, Medeni Kanun’daki hak ve fiil ehliyeti kavramlarına göre hareket etmek gerekiyor. Ve sonrasında da Borçlar Kanunu’ndaki sözleşmenin mutlak/nispi butlanı ve iptali hükümleri belirleyici olacak.
Fakat burada, iş hukukuna özgü “geçersizliğin (mutlak butlanla da olsa) ileriye dönük etki yapması kuralı” öne çıkıyor. İş görme borcunu yerine getiren işçi, ifayı geçersiz bir sözleşmeye dayanarak da yapmış olsa haklarını talep edebilecektir.
Doğrudan akıl hastalığına ilişkin olmasa da konunun (benim ulaşabildiğim) halen temel kaynağı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 18.06.1958 tarihli, 1957/20 E. 1958/9 K. sayılı kararı.
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1957/20
K. 1958/9
T. 18.6.1958
DAVA : Temyiz Mahkemesi Dördüncü Hukuk Dairesinin 624/1412 sayılı ve 24/3/1953 günlü kararı ile Ticaret Dairesinin 6380/6632 sayılı ve 1/10/1954 günlü kararı arasında İş Kanunu hükümlerince konulan yasaklara rağmen işçi olarak çalıştırılmış bulunan kimsenin hukuk bakımından işçi sayılarak İşçi Sigortaları Kanunlarınca sigorta haklarından istifade edip etmeyecekleri meselesinin çözümünde birbirini tutmazlık olduğu bildirilmekle Hukuk Kısmı Umumi Heyetinde iş incelenip görüşülmüş ve aşağıda yazılı sebeplerden dolayı Ticaret Dairesi içtihadının doğru olduğu neticesine varılmıştır. 1 - Dördüncü Hukuk Dairesinin kararında işçinin yaşı dolayısıyla işe alınması İş Kanununa dayanan nizamname hükümlerince yasak olduğu cihetle işçi sıfatını kazanamayacağı ve bundan dolayı işçi sigortalarından istifade edemeyeceği kabul edildiği halde Ticaret Dairesinin kararında işe alınma yasağının işçilik sıfatını ve işçi sigortaları hükümlerince sigortalı olma durumunu halele uğratmayacağı esası benimsenmiştir. O halde kararlar arasında açıkça birbirini tutmazlık ve ortada içtihadı birleştirme sebebi vardır.
2 - İş Kanunlarının ve işçi sigortaları kanunlarının kabulündeki ilk gaye, işçinin menfaatlarını korumak olmasına, belki işte çalışması yaşı veya kadın olması itibariyle veya işin ağır işlerden bulunması gibi sebeplerle yasak olan bir kimsenin ( velevki hilesiyle durumunu saklayarak ) işçi sıfatını kazanmış olması halinde butlan sebebini taraflardan birisi ileri sürünceye kadar işçi sayılmasının ve işçinin sağladığı hak ve salahiyetlerden ve bu arada sigortalı olma hakkından istifade etmesinin İş Kanunu ve işçi sigortaları kanunlarının kabul edilmiş gayesine uygun ve bunun aksine olan düşüncenin kanunun gayesine aykırı olacağına ve iş aktinin hükümsüz olmasını gerektiren bir hukuk kaidesinin aktin hükümsüz sayılmasıyla korumak istenilen kimsenin aleyhine neticeler verecek şekilde tatbikinin kanunun gayesine uygun olarak tefsiri lazım geldiği yollu hukuk kaidesine aykırı düşeceğine ve 255 sayılı tefsir kararıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi dahi batıl olan iş aktinin muteber bir akit gibi işçi lehine hukuki neticeler doğurması gerekeceğini kabul etmiş olmasına göre Ticaret Dairesinin içtihadı kanunun ruhuna uygun ve doğrudur. Netice:
SONUÇ : Yaşı veya kadın oluşu gibi sebeplerle herhangi bir işte çalışması yasak bulunan işçinin yasağa rağmen çalıştırılmış olması halinde işçi sayılacağına ve bundan dolayı işçi sigortaları kanunlarının işçilere tanıdığı haklardan istifade edeceğine, 18.6.1958 tarihli birinci toplantıda ittifakla karar verildi.
|
|
 |
|
 |
|
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/39175
K. 2006/19031
T. 28.6.2006
DAVA : Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla mesai ile yıllık izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakladosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacının, davalıya ait işyerinde 1987 yılında çalışmaya başladığı, davacı tanıklarının açık, davalı tanıklarının tevilli beyanlarından anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı tanıkları davacının çırak olarak çalıştığını ifade etmişlerse de, gerek bu tanıklar, gerek davalı savunması davacıyla ilgili çıraklık sözleşmesinin bulunmaması nedeniyle kabul edilemez. Zira, küçük yaşta çocuğun çıraklık sözleşmesi olmaksızın çalıştırılması halinde yasaya aykırılık olsa da işçilik haklarının istenilmesine engel teşkil etmez.
Bu durumda, davacının hizmet süresinin 1987 den itibaren hesaplanması gerekirken, mahkemece yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
|
|
 |
|
 |
|
Ayrıca, Prof. Dr. Ercan Akyiğit’in (İş Hukuku) kitabına bakmanızı öneririm. Seçkin Yayınları, 7. Baskı, sf.139 vd.
|