Üzülmeyin, her şey yolunda
BİZİM ikide bir "sistem işlemiyor" diye yakınıp durmamıza aldırmayın. Öteki açıdan bakınca anlıyorsunuz ki sistem Türkiye’de tıkır tıkır işliyor... Nitekim dolandırıyorsunuz, sahtekárlık yapıyorsunuz, devlete sahte belge veriyorsunuz...
Sonra birileri görevini yapmak gayretiyle harekete geçiyor.
Savcı soruşturma yapıyor. Hatta gerek görürse dava da açıyor...
Siz tam
"Sistem daha nasıl işlesin?" deyip huzur duyduktan bir süre sonra öğreniyorsunuz ki sizin dediğiniz sistem değil, öteki işlemiş... Ve yargılananların davası
"zamanaşımı" nedeniyle düşmüş.
Bu konuya zaman zaman değindiğimizi bu sütunu izleyenler bilirler.
"Zamanaşımı"nın yargıya olan güveni sarstığını,
"gizli bir af" niteliği kazandığını bilmiyoruz kaç kere dile getirmişizdir.
Nitekim bu aksaklığı düzeltecek önlemleri alması gereken şimdiki
Adalet Bakanı Sayın
Cemil Çiçek de 5 Mart 2006 tarihli
Vatan Gazetesi’nde yayınlanan demecinde
"zamanaşımı"ndan yakınmış,
"1 Haziran 2005’ten sonra işlenen suçlar bakımından zamanaşımı süresinin uzatıldığını" söylemişti.
Şimdi öğreniyoruz ki, halen firarda olan işadamı (!)
Hayyam Garipoğlu ile ilgili davalarda da
zamanaşımı kendine düşen görevi yapmış:
Biliyorsunuz
Garipoğlu,sahibi olduğu
Sümerbank’ın içini boşaltmak dahil, birçok yasadışı eyleme bulaşması nedeniyle yargılanmıştı. Mahkeme
Garipoğlu’nu
27 yıl 3 ay 15 gün hapis, 128 trilyon 602 milyar 617 milyon lira ağır para cezası ve bankanın 42 trilyon 867 milyar 539 milyon lira zararını ödemeye" mahkûm etmiş, o da yurtdışına kaçmıştı.
İşte o davada
Garipoğlu ile birlikte yargılanan banka yetkililerinden
41’ü hakkında, bu eylemi
"örgüt kurmak ve örgüte üye olmak" suretiyle yaptıklarına ilişkin suçlama yersiz bulunmuş ve
beraatlerine (aklanmalarına) karar verilmişti. Şimdi gelen bilgilere göre aklanmasalar da zaten
"zamanaşımı" imdatlarına yetişecekmiş. Nitekim
Yargıtay, dosyanın
"zamanaşımı" gerekçesiyle kapanmasını uygun görmüş.
Hoş
Garipoğlu geçen yıl da bu
"zamanaşımı" yolundan yararlanmıştı. Nitekim
"Türkbank ihalesine fesat karıştırmak" suçundan
1 yıl 7 ay hapse mahkûm edilmiş olmasına rağmen, öteki suç ortakları
Korkmaz Yiğit ve
Mehmet Kocabaş’la birlikte
"dava zamanaşımına uğradığı" için kurtulmuştu.
Sanmayın ki
Garipoğlu kendi türü içinde
"tek"tir.
Yurtbank’ın eski sahibi
Ali Balkaner hakkında
"tahsis edilmemesi gereken kredinin tahsisi suretiyle dolandırıcılık suçu işlediği" için verilen
3 yıl 7 ay 22 gün hapis ve 260 bin 400 YTL adli para cezası da yakınlarda
"zamanaşımına" uğradı.
Cavit Çağlar’ın sahibi olduğu
Nergis Holding’in
"sahte faturalarla devletten 445 milyar lira tutarında haksız KDV tahsil ettiği" iddiasıyla açılan dava; malum ve meşhur değerlerimizden (!)
Yahya Demirel aleyhine açılan
"hayali ihracat" davası
zamanaşımı ile ortadan kalktı.
Anımsayacaksınız,
1994 yılında batan üç bankanın sahip ve yöneticileri de devleti
1 milyar 700 milyon dolar zarara uğratmalarına rağmen
zamanaşımı sayesinde şimdi utanmadan ortalıkta muteber işadamı havası atıyorlar.
Sistemin tıkır tıkır işlediğini anlatmaya bunlar yetmez mi?
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/....asp?yazarid=1