Mesajı Okuyun
Old 13-02-2010, 05:26   #2
Avukat Ali TÜRKER

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Yeni TMK, küçüğün mallarının veli/leri/si tarafından idare edilmesi konusunda eski yasaya göre farklı düzenlemeler getirmiştir.
Ayrıca Yeni Medeni Kanun, küçüğün menkul ve gayrimenkul mallarının velisi tarafından idaresini birbirinden ayırmıştır.
Mirastan kalan hisseler paydaşlar adına tescil edilmemiş olsa bile taşınmaz mal ortaklığı ve mülkiyeti olarak değerlendirilmesi gerektiği konusunda tereddüt yoktur.
Küçüğün taşınmaz malları üzerinde velisi tarafından tasarrufta bulunması konusu yasaca düzenlemiş ise de ilgili mevzuatın yeni olması ve yargıda köklü içtihatların henüz oluşmaması nedenleriyle henüz doktrinde tartışılan tarafları vardır. Velinin küçüğün taşınmaz malları üzerinde tek başına tasarrufta bulunması, velinin kendi insiyatifine bırakılmamıştır. Tasarruf için mahkemeden izin alınması gerekecektir.
Çocuğa ait malların yönetim ve temsil yetkisini aşan amaçlar için satılması yeni Medeni Kanunun 327 ve 356. maddenin 2.fıkrasındaki koşulların varlığı halinde sadece “Çocuğun bakım ve eğitim giderlerinin karsılamak amacıyla” hakimin izniyle mümkündür. Başka bir amaçla satılması söz konusu olamaz. Bu amaçla da olsa hakim “çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için zorunluluk olmadıkça” çocuk mallarının satışı ve bedelinin harcanmasına izin veremez. Bu zorunluluk halleri ise MK.327.m.2.f.da şu şekilde düzenlenmektedir.

1) Anne-babanın çocuğun bu masraflarını karşılayamayacak kadar yoksul olması,

2) Çocuğun özel durumunun olağan üstü aşamaları gerektirmesi,

3) Olağan dışı her hangi bir sebebin varlığı.

sebepleri, yasanın saydığı haller olarak karşımıza çıkıyor.

Taşınır mallarda veli, velayet hakkını kötüye kullanmamalıdır. Bu nedenle yasa küçüğün mallarının idaresinde veliyi, vekil gibi öngörmüş ve vekil (MK 363. madde) gibi de sorumlu tutmuş iken, taşınmaz malların idaresinde tek başına yetki sahibi kılmamıştır. Küçüğün taşınır mallarının velisi tarafından iyi niyet kaidelerine aykırı tasarrufu halinde mahkemeye müdahale hakkı tanınmıştır. Bütün bunlar, velayetin kamu düzeniyle olan ilişkisinden ileri gelmektedir.
Bu nedenledir ki, yukarıda saydığımız hallerin dışında bir sebeple, mahkeme dahi tasarruf yetkisi veremeyeceği gibi, tasarrufun önceden yapılması hallerinde sonradan tasarrufun geçerliliğini de onaylayamayacaktır.
Somut olayımızda, miras hisselerinin payları oranında çocuklar adına tescilini anne, hem veli ve hem de vekillik sıfatları nedeniyle tescil ettirmelidir. Küçükler reşit oluncaya kadar taşınmaz hisseleri üzerinde velisinin bir tasarrufu olamayacaktır.
Bununla birlikte, yukarıda belirtilen istisnalara dikkat edilerek, durumun vehametinin ispatıyla mahkemeden izin alınması mümkündür. Bu durumda satışa bir engel yoktur. Veli, kendi hissesini kullanarak halllerine uygun taşınmaz alabilir. Çocukların payına düşen miktarı da ancak yasada belirtildiği gibi bakım ve eğitimlerinde kullanabilir. Tabiiki küçüklerin paylarını ilgilendiren bütün tescil, satış ve paranın idaresi işlerinin her aşamasının mahkemeye bildirilmesi gerekecektir.
Kısaca kanaatlerimi bildirmek isterim. Yararlı olması dileklerimle..