02-02-2010, 15:26
|
#2
|
|
İİK. nun 277 ve müteakip maddelerine göre tasarrufun iptali davaları şahsi hak doğurucu niteliktedir.Bu kararın amacı İİK. nun 283. maddesine dayalı olarak yalnızca borçlunun tasarrufuna konu ettiği maldan alacaklının alacağını tahsil olanağı sağlamaktan ibarettir. Bu nedenle konusu ayni değil şahsi hak doğurucu niteliktedir. HUMK. nun 443/4. maddesi kapsamında kalmadığından kesinleşme şartı da aranmaz.
Davacının böyle bir davayı açmaktaki amacı, açtığı dava sonucu hak kazanacağı alacağını alabilmeye yönelik olarak, danışıklı olduğunu ileri sürdüğü hukuki işlemin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamaktır. Elde edilen karar ile davacı , satışa konu edilen maldan da alacağın tahsili için yararlanabilecektir. Ancak, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğuracağından, danışıklı işlemin kanıtlanması durumunda tapunun iptaline değil, İcra ve İflas Yasasının 283/1. maddesi gereğince, iptal ve tescile gerek olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verilecektir.
Dolayısıyla tapu eski malik adına geçirilemez. Böyle bir yol olduğunu düşünmüyorum.Alacaklı davaya konu mal üzerinden, cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmaz ise davalı üçüncü kişinin üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu durumda SSK hacze iştirak edemeyecek ve kendisine para da düşmeyecektir. Artan para olursa üçüncü kişinin borcundan dolayı koyduğu hacze dayalı olarak para alabilecektir. Üzerinde üçüncü kişinin borcundan dolayı haciz olması satışa engel değildir. Kaldı ki satış sonunda taşınmazı satın alan her türlü takyidattan arındırılmış olarak taşınmazı devir alacaktır. Öyle ise satışa neden katılım olmasın?
İYİ ÇALIŞMALAR
|