01-02-2010, 14:03
|
#4
|
|
Davanın nam-ı müstear (iğreti ad ) davası olabileceği kanısındayım.
İnançlı işlem de olabilir.
Nam-ı müstear da olsa , inançlı işlem de olsa ispat yönünden durum değişmemektedir.
05.02.1947 T. 20/6 saylılı İçt.Brl.Kararına göre iddia yazılı belge ile ispat edilir.Yazılı delil başlangıcı varsa tanık dinlenebilir.
Taraflar arasında yakınlık bulunsa dahi kural değişmemektedir.
HGK ve 1.HD sinin yerleşen içtihatı bu gibi hallerde yemin deliline de dayanılabileceği şeklinde iken ,son kararlarda yukarıdaki İçt.Brl.kararı gerekçe gösterilerek bu görüşten vazgeçildiği yemin deliline dayanılamayacağının benimsendiği anlaşılmaktadır. 14. HD si ise benim izlediğim kadarıyla halen yemin delilini kabul etmektedir.
|