26-01-2010, 14:11
|
#4
|
|
 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.Dilara Özbey |
 |
|
|
|
|
|
|
Sayın E.Polat,
Öncelikle ilginize teşekkürler. Biz de sizin gibi düşünüyoruz. Ancak sizin gönderdiğiniz bu kararda da davacı ciro yoluyla devralan hamil. Bu tarz kararlar elimizde mevcut. Ancak lehdarın bu davayı açamayacağına dair olan karar 2006 yani daha yeni tarihli. Açıkça lehdarın dava açabileceğine dair karar arıyoruz. Veya doğrudan lehdarın dava açabileceği şeklinde olmasa bile başka hususlarda yapılan temyiz incelemeleri ile ilgili kararlarda, karar metninden davacının lehdar olduğu anlaşılıyorsa ve bu husus Yargıtayca kabul görmüş, eleştiri konusu yapılmamışsa bu kararlar da olur. Tekrar teşekkür ederiz.
|
|
 |
|
 |
|
Sanırım aşağıdaki karar aradığınız tarzda bir karar:
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2008/19-266
Karar: 2008/276
Karar Tarihi: 26.03.2008
Taraflar arasındaki <menfi tespit-alacak> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.03.2006 gün ve 133-76 sayılı kararın incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 16.06.2006 gün ve 3382-6621 sayılı ilamı ile; (...Asıl davada keşideci R____ 130.000.000.000 TL'lik çekle borçlu olmadığının tespitini istemiş, birleşen davada ise davacı A____ 130.000.000.000 TL'lik çekten doğan alacağın tahsilini talep etmiştir.
Yerel mahkemenin 26.03.2003 tarihli kararı Dairemizin 2003/8358 Esas, 2004/1871 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Bozmadan sonra dosya çekteki tahrifatın yapıldığı zamanın ve tahrifatın çekin bankaya ibrazından önce mi yoksa sonra mı yapıldığı konusunda rapor alınması için Adli Tıp Kurumu'na gönderilmiş, Adli Tıp Kurumu 30.06.2005 tarihli raporunda tahrifatın bankaya ibrazdan önce yapılıp yapılmadığının teknik olarak mümkün olmadığı yolunda görüş belirtmiştir.
Mahkemece keşide tarihi çini mürekkep ile kapatılan çekin iptal edilmiş bir çek olduğu ve artık kıymetli evrak niteliği bulunmadığı, birleşen davanın davacısının alacağını kanıtlayamadığı gerekçesiyle menfi tesbit davasının kabulüne, birleşen alacak davasının reddine karar verilmiş, hüküm davalı-birleşen davanın davacısı A____ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu çekin keşide tarihinde tahrifat yapılmış olması nedeniyle süresinde bankaya ibraz edildiği kanıtlanamadığından birleşen davanın davacısı kambiyo hukukuna dayalı olarak talepte bulunamaz ise de, söz konusu çek davacı alacağının kanıtlanması yönünden HUMK.'nun 292. maddesi gereğince yazılı delil başlangıcı niteliğindedir.
Bu durumda alacaklının temel ilişkiden doğan alacağını kanıtlamaya yönelik delilleri ile davalının (borçlunun) el yazısını içeren hesap dökümlerinin başka bir alacağa yönelik olduğuna ilişkin savunması ve dosya içindeki tüm deliller birlikte değerlendirilip uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı-karşı davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK. 2494 Sayılı Yasa ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava, çek keşidecisi tarafından açılan menfi tespit, birleştirilen dava ise çekten doğan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, tahrif edilmiş olduğu saptanan çekin yazılı delil başlangıcı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, bir çekte bulunması gereken yasal unsurların neler olduğu TTK. 730/14 delaleti ile 644. maddesi ve T.T.K.'nun 692. maddesinde açıklanmıştır. Bu zorunlu yasal unsurları ihtiva etmeyen çek kambiyo senedi niteliğini taşımaz. Bu belge alelade (adi) yazılı bir belge niteliğindedir. Alacaklı elindeki bu kambiyo senedi niteliğini taşımayan adi yazılı belge ile muhatap bankaya başvurduğunda, banka bir ödeme yasağı bulunmadığı ve borçlu borçtan rücu etmediği sürece isterse belgeyi ibraz edene ödeme yapabilir.
Somut olayda davaya konu olan çek nama yazılı olduğundan havale hükmündedir. Borçlu keşideci böyle bir borcunun bulunmadığını beyan etmekle birlikte, çekin altındaki imzasını inkar etmemiştir. Dolayısı ile imzanın ondan sadır olduğu kabul edilmelidir.
Bilirkişi raporuna göre çekin keşide tarihi mürekkep dökülmek suretiyle tahrif edilmiştir. Davanın tarafları çekin keşidecisi ve lehdarı olduğundan taraflar arasında temel ilişkinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca imzası inkar edilmeyen nama yazılı çekin tahrif edilmiş olması durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 292. maddesi gereğince yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerekir. Bu görüşümüzü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.04.2007 gün ve 2007/13-153 E., 183 K; 20.02.2008 gün ve 2008/3-159 E., 15% sayılı kararları da doğrulamaktadır.
Öyle ise alacaklının alacağını kanıtlamaya yönelik tüm delillerin toplanıp değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiği yönündeki bozma kararı doğru olup, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.03.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.
|
|
 |
|
 |
|
|