Mesajı Okuyun
Old 13-01-2010, 16:31   #2
rcakmak

 
Varsayılan

T.C. DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri Kurulu

Esas: 2002/1026
Karar: 2003/924
Karar Tarihi: 18.12.2003

ÖZET: Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerindeki Yönetim, Dış Koruma ve Sağlık Hizmetlerine İşlerlik Kazandırılmasına İlişkin Protokol'ün; ceza ve tutukevlerine girişte avukatların üzerlerinin, çanta ve eşyalarının fiziki aramaya tabi tutulacağını öngören 6. maddesinde, tutuklu ve hükümlülerin avukat görüş mahalline alınmadan önce ve görüşten sonra elle üzerlerinin aranacağını düzenleyen 11/2-3. maddesinde, kapalı infaz kurumları ile tutukevlerine giren ve çıkan tüm araçların aranacağını öngören 24. maddesi hukuka uygundur.

(2992 S. K. m. 1, 2, 11 ) (1136 S. K. m. 58)

İstemin Özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 26.6.2002 günlü, E: 2000/776, K: 2002/2531 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması, davacı tarafından istenilmektedir.

Davalı İdarelerin Savunmalarının Özeti: Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Mürteza Güler'in Düşüncesi: 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 4667 sayılı Kanun ile değişik 58. maddesinde, ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzerinin aranamayacağının kesin kurala bağlandığı, bu nedenle protokolün 6. maddesinde ceza ve tutukevlerine girişte avukatların üzerlerinin, çanta ve eşyalarının elle kontrol edilmek suretiyle fiziki bir aramaya tabi tutulacağı yolundaki düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı, diğer yandan aynı protokolün 11. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında tutuklu ve hükümlülerin avukat görüş mahalline alınmadan önce ve avukatı ile görüştükten sonra elle üzerlerinin aranacağı öngörülmüş olduğuna ve bu düzenlemelerde mevzuata aykırılık söz konusu olmadığına göre, avukatı ile görüşen tutuklu ve hükümlülerin üzerlerinin aranması ve ellerindeki belgelerin incelenmesi ile yetinilmeyip, ayrıca görüşmeci avukatın üzerinin de aranması yoluna gidilmesinin kabul edilebilir olmadığı açık olup, davacının protokolün 6. maddesine yönelik temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının protokolün 6. maddesi ile ilgili red hükmüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından 6.1.2000 tarihinde imzalanan ve 17.1.2000 tarihinde yürürlüğe giren <Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerindeki Yönetim, Dış Koruma ve Sağlık Hizmetlerine İşlerlik Kazandırılmasına İlişkin Protokol> ün 6, 11/2, 11/3 ve 24 üncü maddeleri ile bu protokolün uygulanması yönünde tesis edilen 14.1.2000 günlü Adalet Bakanlığı işleminin ve İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 12.1.2000 tarihli işleminin iptali talebiyle açılan davayı red eden Danıştay Onuncu Dairesi kararının temyizen incelenerek bozulması talep edilmektedir.

Dava konusu 6.1.2000 tarihinde imzalan ve 17.1.2000 tarihinde yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerindeki Yönetim Dış Koruma ve Sağlık Hizmetlerine İşlerlik Kazandırılmasına İlişkin Protokolün 6, 11/2, 11/3 ve 24 üncü maddeleri ile bu protokolün uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanlığı işlemi ve bu düzenleyici işlemlere müstenid İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 12.1.2000 tarihli işlemi; 2992 sayılı Adalet Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun 2 nci maddesi A ve J fıkraları amir hükmü ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 24 üncü maddesi hükmüne ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 16 ncı maddesi hükmüne ve 1721 sayılı Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkındaki Kanun ile bu Kanuna müstenid Ceza İnfaz Kurumları ile Tevkif Evlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzüğün 107 nci maddesi d fıkrası hükmü ile, 26 ncı maddesi hükmüne ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 10 uncu ve 11 inci maddesi ile 32 nci ve 33 üncü maddeleri hükmüne uygun bulunduğundan davayı red eden Danıştay Onuncu Dairesi kararı yerinde bulunduğu cihetle hukuki mesnedi bulunmayan temyiz talebinin reddi ile Danıştay Onuncu Dairesi kararının tasdiki gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, davacının yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeksizin dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava, Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları arasında imzalanan ve 17.1.2000 tarihinden itibaren tüm ceza ve tutukevlerinde uygulamaya konulan protokolün 6, 11/2, 11/3 ve 24. maddeleri ile protokolün uygulanmasını öngören Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 14.1.2000 günlü, 9/18 sayılı işlemi ve İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 12.1.2000 günlü, 9037 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Onuncu Dairesinin 26.6.2002 günlü, E: 2000/776, K: 2002/2531 sayılı kararıyla; 2992 sayılı Adalet Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 1. maddesinde, adalet kurumlarının açılması, geliştirilmesi ve denetimi bu kanunun amaçları arasında belirlenirken, 2. maddesinin <a> fıkrasında, kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak ceza infaz ve ıslah kurumlarını, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve her türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak ve idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek, <h> fıkrasında adalet hizmetleriyle ilgili konularda, gerekli araştırmalar ve hukuki düzenlemeler yapmak, görüş bildirmek, Adalet Bakanlığı'nın görevleri arasında sayıldığı; aynı Kanunun 11. maddesinin <m> fıkrasında ise, görev alanına giren konularda mevzuat yetersizliğine ve aksaklığına dair inceleme ve araştırmaları yaparak, bakanlığa tekliflerde bulunmak, tüzük tasarıları ve yönetmeliklerini hazırlamak ve takip etmek, yargı yetkisinin kullanılma alanına girmeyen konularda görüş bildirmek ve genelge düzenlemek, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayıldığı; Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük'ün Ek 1. maddesinde ceza infaz kurumlarının disiplin ve asayişinin sağlanması, yasa, tüzük, yönetmelik ve bakanlık genelgelerine uygun olarak yönetilmesi bakımından yerel Cumhuriyet Savcısının gözetim ve denetimi altında olduğu, Cumhuriyet Savcısının sık sık ve belirsiz zamanlarda infaz kurumunu denetleyerek yasa, tüzük, yönetmelik ve genelgelerin uygulanmasını sağlayacağı, bu denetimlerde özellikle kaçmayla ilgili önlemler üzerinde titizlikle durulacağı, Cumhuriyet Savcısının, denetimde görülen eksiklik ve aksaklıkları denetleme defterine yazacağı ve bunların giderilmesi için gerekli önlemleri alacağı kuralına yer verildiği, mevzuatta belirlenen koşulların sağlanması amacıyla ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki yönetim, dış koruma ve sağlık hizmetlerinin bakanlıkların işbirliğiyle daha düzenli ve etkili bir şekilde yürütülmesi için Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları arasında düzenlenen dava konusu protokolün 6. maddesinde; eğitim ve öğretim çalışmaları ile sağlık hizmetlerini yürütmek üzere, kurum dışından görevlendirilecek her branştan öğretmen, öğretim üyeleri, müftü, vaiz ve din adamları, serbest çalışan meslek sahibi esnaf ve sanatkarlar, müzisyenler, konferansçılar, tabip, diş hekimi ve sağlık memurları ile hükümlü ve tutuklu avukatların, ceza ve tutukevine girişte duyarlı geçitten geçirileceği; ayrıca bu geçit ile idare binası arasında cezaevi müdürünün görevlendirileceği bir memur tarafından üzerleri, çanta ve eşyaları elle kontrol edilmek suretiyle ikinci bir fiziki aramaya tabi tutulacağı, bu aramaya Adalet Bakanlığınca atamaya tabi görevlilerden birisi ile rütbeli bir jandarma personelinin nezaret edeceği, 11. maddenin 2. fıkrasında, tutuklu ve hükümlülerin, avukat görüş mahalline alınmadan önce cezaevinde görevli iki memur tarafından elle üzerlerinin aranacağı, yargılama ve savunma ile ilgili olanlar hariç, bulunan her türlü madde, eşyanın, koğuşlarına dönerken kendilerine verilmek üzere alınacağı ve muhafaza edileceği, 3. fıkrasında, tutuklu ve hükümlülerin, avukatı ile görüştükten sonra koğuşuna gitmeden önce farklı memurlar tarafından tekrar aranacağı ve avukatı tarafından kendisine verilmiş evrak ve belge varsa; yargılama ve savunma ile ilgili olanları hariç, görevli memurlarca düzenlenecek bir tutanakla alınarak Cumhuriyet Başsavcılığına teslim olunacağı, bu evrak ve belgelerin suç teşkil etmedikleri ve yalnız savunma ve yargılama ile ilgili olduklarının tespiti halinde savunma hakkını kısıtlamamak için en seri şekilde ilgilisine iade edileceği, 24. maddesinde de, kapalı infaz kurumları ile tutukevlerinin çeşitli kapılarından giren ve çıkan motorlu veya motorsuz bütün araçların, (mülki amir, hakimler, cumhuriyet başsavcısı ve cumhuriyet savcıları ile bu sınıflardan sayılanlar, kontrolörler ve kurum müdürünün aracı hariç) jandarma tarafından aranacağı hususlarının öngörüldüğü, ceza ve tutukevlerinin özel nitelikte gözetim ve denetim gerektiren kurumlardan olduğunun, içerisinde bulunduğu koşulların, bu kurumların işleyişinin daha düzenli yapılmasını zorunlu kıldığının tartışmasız olduğu, kurumun özelliği gereği içeriye giriş ve çıkışlar sırasında yapılacak aramaların da daha özenli ve ayrıntılı olarak gerçekleştirilmesinin zorunlu bulunduğu, bu nedenle, ceza ve tutukevlerindeki gözetim ve denetim görevinin en etkin biçimde yapılabilmesi ve avukatlık görevinin her türlü isnat ve iftiralardan da korunmasını sağlamak amacıyla getirilen düzenlemede hukuka aykırılık görülmediği, 1136 sayılı Kanunun 4667 sayılı Kanun ile değişik 58. maddesinde, ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzerinin aranamayacağı hükmü getirilmiş ise de, dava konusu protokol ve işlemlerde öngörülen aranma amacının, nitelik ve kapsamı yukarıda açıklandığı üzere savunma hakkının kullanımıyla ve 4667 sayılı Kanun ile öngörülen esaslarla ilgisinin bulunmadığı, bu durumda kamu yararı ve güvenliği ile hizmet gereği olarak tesis edilen düzenleyici işlemin iptali istenilen hükümleriyle, bu doğrultuda Adalet Bakanlığının 14.1.2000 günlü ve Jandarma Genel Komutanlığının 12.1.2000 günlü işlemlerinde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı; dava konusu yapılan düzenlemeler ile yargının bir unsuru olan savunmanın kısıtlandığını, savunmanın gizliliği ilkesinin zedelendiğini, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun değişik 58. maddesi hükmünün dikkate alınmadığını öne sürmekte ve Daire Kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Sonuç: Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddine, Danıştay Onuncu Dairesinin 26.6.2002 günlü, E: 2000/776, K: 2002/2531 sayılı kararının onanmasına, protokolün 6. maddesi yönünden oyçokluğu, diğer maddeler ile dava konusu işlemler yönünden oybirliği ile 18.12.2003 günü karar verildi.

KARŞI OY

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 58. maddesinde 4667 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda, ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzerinin aranamayacağı kesin bir kurala bağlanmış bulunduğundan, dava konusu protokolün 6. maddesinin, Kanunun anılan maddesine aykırı hale geldiği, bu nedenle protokolün 6. maddesine yönelik davacının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının, 6. madde ile ilgili red hükmüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyoruz.