04-01-2010, 02:59
|
#56
|
|
HUS Hukukta Uzmanlık Sınavı
Arkadaşlar merhaba;
Burada bir şeyleri yerine koyarak tartışmak zorundayız;
Şunu diyebiliriz: Hukuk üst yapı ile alt yapı arasına en sıkı ilişkiyi gerçekleştiren kurumdur. Ya da şöyle ifade edebiliriz: insanların üretim güçleri ile üretim ilişkileri çerçevesinde üretimden aldıkları payı düzenleyen kurallar bütünüdür.
Şimdi gelelim sorunun canalıcı noktasına;
Bir hukukçuyu nasıl yetiştirebiliriz?
Hukukçu roma hukuku yanında maliye ve ekonomi eğitimi de almalıdır. Bunun nasıl yapılacağı konusunda iddialı laflar edemem. Bu sistemin sorunudur.
Bildiğiniz gibi her hukuk sisteminin temel özelliklerinden biri güvenirlik ve sürekliliktir. Şu andaki hukuk eğitim sistemi bu özelliklerden yoksundur. T.C. ikinci hukuk fakültesini 23 de Ankara'da 3. Hukuk fakültesini 78 de İzmir'de kurdu. Bu arada Türk hukukçuları iyi yetişti. Literatürde bizim MK hukukumuz İsviçre'den almamıza rağmen Türk-İsviçre hukuku olarak anılır. Türk hukukçular bu gelişimde önemli katkılarda bulunmuştur. Bu bir eğitim anlayışıdır.
Geldik 80'e
Mantar gibi hukuk fakültesi kuruldu. Gerekçe: hukukçuya ihtiyaç var. Biryandan da idari yargıda değişim yapıldı "hukuk dersi alan herkesin idari yargı hakimi olması" yolu açıldı. Ben diğer arkadaşların yargıç olmasına karşı olduğum için söylemiyorum İşin doğru düzenlemesi idari yargıda maliyeciye de ihtiyaç vardır. Üyelerden biri maliyeci olmalıdır şeklinde olabilirdi. Bunu anlardım. Ama hukuk okumuş her yüksek okul mezunu idari hakim olarak atanabilir hükmünü anlayamam.
T.C. 55 yılda bir fakültenin açılmasına veya ihtiyaç olduğuna karar vermişken 80 darbesinden sonra yaklaşık 20 (bildiğim kadarı ile şu anda 50 civarında ve bazıları fakülte kurulum hakkına sahip olduğu halde altyapıyı (öğretim üyesi kadrosu sağlanamadışı için) sağlayamadıklarından eğitim vermiyorlar.) fakülte var. Bu bir komedidir. Canları istediğinde hukuk eğitimi verecekler. Hukuk eğitimi onların canlarının istemesine veya karlılık oranına mı göre belirlenecek?
Daha önceki ifadelerimde de belirtmiştim. Benim avukat arkadaşlarım dayak yedikleri halde sıkıyönetim döneminde cezaevlerine yeniden gittiler. Bunu yazılı sınavla açıklamak/seçmek gibi bir şans yok. Bu bir sorumluluk meselesidir.
Öncelikle eğitimin ciddiye alınması ve bu sorumluluğun, eğitimin insanlara verilmesi gerekmektedir. Bu zor bir şeydir. Savunma, her zaman düzene karşı olanı savunma görevi ile karşı karşıyadır. Ben sadece hacze gidip para kazanmak için avukat oldum diyemezsiniz. Yasal düzenleme de bir yerde sizi bu istemediğiniz şeye zorlayabilir. Bu çerçevede avukatlık mesleğinin sadece para kazanma aracı olarak görülmesine, müvekkile müşteri denilmesine, büroya dükkan denilmesine karşıyım. Avukatlığı sadece para kazanma aracı olarak gören arkadaşların bu tartışmadan uzak durmasını öneririm.
Bu nalamda hukuk eğitimi zorlaştırılabilir, 5 yıla, 8 yıla 10 yıla çıkarılabilir. Buna bir itirazım yok. Bunun yanında ciddi sistematik değişikliklerin getirilmesi gerekiyor.
Yaşadığımız şey nedir?
Birbirimize düşüyoruz. Yok o paralı fakülteyi bitirmiş ben Ankara mezunuyum.
Bunlar bizim tartışacağımız şeyler değil. Devlet bu insana bu diplomayı verip bir hak sağladı ise benim görevim o hakkı savunmaktır. O diplomayı alan insan benim düşmanım değildir. O da benim gibi ekmeğini kazanmaya çalışan bir insandır. Hatalı olan canım istediği kadar hukuk fakültesi açar, canım istediği kadar hukuk diploması veririm diyen anlayıştır.
Bizim; her gelen avukat benim pazar payımı daraltıyor diye bakmamamız gerekiyor. Bu bakış açısı ile en büyük düşmanınızın benim olmam gerekirdi. Hepinizin avukat olmasını engellemek için elimden yapmamam gerekirdi. Ama dediğim gibi hepiniz benim çocuğumsunuz. olay doğru çözümlendiğinde birbirimize düşman olmak yerine doğru çözümlere ulaşabileceğiz.
Sorun yahu arkadaş bana diploma verdin ama diploma (ehliyet) kullanabilmek için sınava girmen gerekiyor diyorsun. Ehliyeti niye verdin, niye sınava sokuyorsun diye sorabilmekte. Ehliyet zaten bir eğitim /sınav sonucu verilir. İkinci sınavın ne gereği var?
Saygılar.
|