31-12-2009, 12:39
|
#2
|
|
Değerli meslektaşım bir boşanma davasının öncesinde hiç tebligat yapılmadan ve savunma hakkı tanınmadan sadece eşin beyanlarına dayanarak nafaka, uzaklaştırma vd. kararları verilmişti.Öğrenir öğrenmez mahkemesine itiraz ettik ve itirazımız üzerine yeni bir duruşma günü verildi.Müvekkilin işlediği iddia edilen eylemlere ilişkin savunma tanıklarımız ve delillerimizi hazırladık.Ancak duruşma gününde hiçbir savunmamız incelenmeden tedbirin devamına karar verildi.Duruşma sonrasında her iki taraf vekilinin ve tarafların huzurunda hakim ile yaptığımız sohbette sizler ne kadar delil sunarsanız sunun, benim için kadının tehdit edildim demesi yeterlidir,beyandan başka bir delil de aramam demişti.Kanun lafzı ve ruhu ile bunu istiyor bizden demişti.
Ben bir bayan olmama ve Türkiye de kadınların maruz kaldığı şiddet ve tehdidi yakından takip ediyor olmama rağmen 4320 sayılı kanunun uygulanmasında bir zaafiyet olduğunu düşünüyorum.Her nekadar eşitlik kavramından bahsetsekte söz konusu kanun kapsamında kadın ve erkeğin eşit değerlendirilmediğini hüküm kurulurken hiçbir araştırma yapmaya gerek duyulmadığını görüyorum çoğu zaman.
Evet şiddet ve tehdit olgusu bizim toplumumuzun aile yapımızda maalesef ki var,
Evet eşinden darp gören kadın uzunca bir süre sesini çıkarmadan buna katlanmak zorunda kalıyor, çoğu zaman rapor dahi alamıyor
Ama bunun yanında sadece mahkeme huzurunda daha fazla tazminat daha fazla nafaka elde etmek için, eşini kendine tanınan hukuki yollarla cezalandırmayı seçen ve bunu yaparken de doğrulardan fazlasıyla uzaklaşan kadınlar da var.
Bu sebeple söz konusu tedbirlerin verilmesi aşamasında daha dikkatli olunması ve somut delillerden uzaklaşılmamasını temenni ediyorum
|