 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.Ali GÖKBAYRAK |
 |
|
|
|
|
|
|
Arkadaşlar;
Yediemin deposunun olmadığı bir şehirde, borçlunun menkul mallarını haczettik, borçlu malları yediemin olarak almayacağını beyan etti, biz de yediemin bulumadığımız için hacizli malları olduğu yerde bırakmak zorunda kaldık. Ardından mahcuz malların bulunduğu yerde satılarak paraya çevrilmesini talep ettik. Satış günü malların bulunduğu yere gittiğimzde, borçlu hacizli malları sattığını beyan etti ve icra memuru da satışına karar verilen mallar bulunmadığından satışı düşürülmesine karar verdi. Bu tutanağı borçlu, tellal, icra memuru ve ben imzaladık. Bu durumda; borçlunun yedieminlik sıfatı bulunmadığından muhafaza görevini kötüye kullanmak (TCK. 289) suçunun oluşmayacağı açık. Borçlunun bu eyleminin İ.İ.K.'nda düzenlenen suçlardan hangisini oluşturduğu konusunda tereddüt içindeyim. Bu konuda görüş bildirecek arkadaşlara şumdiden teşekkürler...
|
|
 |
|
 |
|
Merhabalar;
Herhalde "alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçu" nu hükme bağlayan İİK 331. maddesi değerlendirilebilir:
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksilten borçluların cezası:
Madde 331 - Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. |
|
 |
|
 |
|
Saygılarımla...