Mesajı Okuyun
Old 16-11-2009, 14:11   #10
Aybüke Kağan

 
Varsayılan ilginç ve güzel bir karar

T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 1991/14062
Karar: 1992/7143
Karar Tarihi: 25.05.1992
K
İRATESPİT DAVASI - BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ - ALACAK MUAACCEL OLMADIKÇA TEMERRÜTTEN SÖZ EDİLEMECEĞİ - KİRACININ EDAYI YERİNE GETİRME BORCU - KİRA TESPİT KARARI KESİNLEŞENE KADAR MUACCEL BİR BORCUN BULUNMADIĞI GİDEREK TEMERRÜT OLUŞMADIĞININ KABULÜ GEREĞİ
ÖZET: Taraflarca ittifakla belirlenen ifa günü, kira tespit davasından önceki uyuşmazlık konusu teşkil etmeyen kira miktarı ile ilgilidir. Mahkeme kararı ile saptanan yeni kira ile eskisi arasındaki farkların ifa günü ise anılan tespit kararının kesinleşme gününden önce olamaz. Bu nedenle, uyuşmazlığın B.K.nun 101/2. maddesine göre çözümlenmesi kira farklarının kararın kesinleşmesinden önce, ay be ay, yada yıllık kiralarda yeni dönem başlangıcından itibaren muaccel olduğunun kabulü mümkün değildir. Faiz ancak kesinleşme tarihinden itibaren istenebilir.
(818 S. K. m. 101, 248)
Dava: Yukar
ıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Borçlu Vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 23.12.1991 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1 - 12.1.1979 tarih 1/3 Sayılı İçtihadi Birleştirme Kararına göre kira tespit ilamları kesinleşmeden infaz edilemez. Borçlu, takip dayanağı tespit ilamının kesinleşmediğini ileri sürdüğüne göre bu husus incelenmeden karar verilmesi doğru değildir.
2 - Kabule göre de; temerrüdün ilk koşulu alacağın muaccel olmasıdır. Alacak muaccel olmadıkça temerrütten söz edilemez. Alacaklının alacağını isteyebilmesi için ne kanuna ne de sözleşmeye dayanan bir engelin bulunmaması halinde ortada muaccel bir alacak var demektir. (H. Özer, W Schönen Berger Borçlar Hukuku 1. kısım sayfa 751) ihtilaflı borçlarda temerrüt söz konusu olamaz. (Soymen-Erbil Türk Borçlar Hukuku Umumi Hükümler Sayfa 736: BEcker, Borçlar Kanunun Genel Hükümleri, 1. kısım 1967.S.594) Başka bir anlatımla, muaccel olmaktan maksat, borcun ifa zamanının gelmiş olması ve ifaya engel bir durumun bulunmamasıdır, Öyleki borçlu ifayı geciktirmek için artık herhangi bir sebebe dayanamayacak, alacaklıda borcun derhal ifasını istemek imkanına kavuşmuş bulunacaktır. İfa zamanı gelmiş olmasına rağmen borçlunun ifayı geciktirecek, ya da ifadan tüm olarak kaçınacak herhangi bir imkandan da yararlanamaması şarttır. (Feyzioğlu, B.Hukuku, 1969 S. 193) alacağın muaccel olması için öncelikle alacaklının edayı talep ve bu sebeple borçluyu dava edebileceği zamanının gelmiş olması gerekir. Ancak, bu koşul dahi bazı hallerde borçlunun temerrüde düşmesine yetmemektedir. Çünkü borçlu edayı yerine getirmeye mecbur olmadığı sürece edada bulunmadığından dolayı sorumlu tutulamaz. (V. Thur. B. Hukukun Umumi Kısmı C. Edege Tercümesi, S. 539 ve 650) 7.7.1965 tarih ve 5/5 Sayılı İçtihadi Birleştirme Kararının gerekçesinde açıklandığı gibi kira farkının mahkemede dava veya icrada takip edilebilir hale gelmesi için miktarının kesin olarak belli olması gerekir. Bu belirlilik ise ancak tespite ilişkin kararın kesinleşmesi ile olur ve kiracının edayı yerine getirme borcu da o zaman doğar. Kira tespit davası sonunda verilen karar uyuşmazlık bulunduğuna göre, yukarıda yazılı İlmi İçtihatlar ve 12.11.1979 tarih ve 1/3 Sayılı İçtihadi Birleştirme Kararının gerekçesinde vurgulandığı gibi, kira tespit kararı kesinleşene kadar muaccel bir borcun bulunmadığı giderek temerrüt oluşmadığının kabulü gerekir.
Taraflarca ittifakla belirlenen ifa günü, kira tespit davasından önceki uyuşmazlık konusu teşkil etmeyen kira miktarı ile ilgilidir. Mahkeme kararı ile saptanan yeni kira ile eskisi arasındaki farkların ifa günü ise anılan Tevhidi İçtihat Kararı gereğince tespit kararının kesinleşme gününden önce olamaz. Bu nedenle, uyuşmazlığın B.K.nun 101/2. maddesine göre çözümlenmesi kira farklarının kararın kesinleşmesinden önce, ay be ay, yada yıllık kiralarda yeni dönem başlangıcından itibaren muaccel olduğunun kabulü mümkün değildir. Faiz ancak kesinleşme tarihinden itibaren istenebilir.
Sonuç: Borçlu Vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmekle merci kararının yukarda yazılı nedenle İİK.366 ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 25.5.1992 gününde, oyçokluğu ile ile karar verildi.
KARŞI OY
Kira tespit kararı eda hükmü taşımamaktadır. Kiracının tespiti isteminin içeren dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği ihtar niteliğinde değildir. Zira dilekçede tespit edilecek kira farklarının tahsili değil sadece aylık kira miktarının tespiti istenmektedir. Bu nedenle, tespit kararının kesinleştiği andan itibaren borçlunun temerrüde düştüğü söylenemez. Taraflarca belirlenen ifa günü, kira tespit davasından önceki, uyuşmazlık konusu teşkil etmeyen kiralarla ilgilidir. tespit kararının kesinleşmesi tarihine kadar geçen zaman için gerçekleşen kira farkı alacakları, birikmiş ve kararın kesinleşme tarihinde muaccel hale gelmiş alacak niteliğindedir. B.K.nun 101/1. maddesi gereğince alacaklının ihtarı olmadan borçlunun temerrüde düştüğü kabul edilemez. Ancak, tespit kararının kesinleştiği tarihten sonraki aylar kiraların, taraflarca kararlaştırılan ödeme tarihlerinde ödenmezse, o takdirde mücerret kararlaştırılan tarihlerde tespit edilen kiralar ödenmemesi ile borçlu mütemerrit olur. Somut olayda, biriken kira farklarının ödenmesi için borçluya ihtar çekilmemiş ve borçlu temerrüde düşürülmemiş olduğundan birikmiş kira farklarına takip tarihinden itibaren faiz istenebilir. Bu itibarla, bozma ilamının 2. bendindeki "faizin kesinleşme tarihinden itibaren istenebileceğine" ilişkin çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.