|
Bir iş kazası sonucu zarara uğrayan işçi veya hak sahiplerinin maddi veya manevi tazminat talepleri, ancak işveren veya kusurlu üçüncü kişilere karşı yöneltilebilir. Bunun dışında, 4857 sayılı Yasa'nın 2. maddesi uyarınca, aracı olarak tabir edilen kişiler aracılığı ile işe alınan işçilerin uğrayacakları zararlardan dolayı, asıl işveren de aracılarla birlikte sorumludur. Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK’nın 50. maddesi, ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK’nın 51. maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı bir dava ile de talep edebilecektir.
Gayriresmi ortak, hem ortak sıfatı ile hem de olayda % 30 kusuru bulunduğu için sorumludur. Bir an için gayriresmi ortağın ortak olduğunu ispat edememiş olduğunuz kabul edilse bile kusuru nedeniyle işveren ile birlikte müteselsil sorumluluğu zaten söz kzonusudur.
Aşağıdaki karar umarım yardımcı olacaktır.
T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/2011
Karar: 2006/5370
Karar Tarihi: 29.05.2006
ÖZET: Davacının % 9.2 oranında meslekte kazanma güç kaybına uğramasıyla sonuçlanan iş kazasının meydana gelmesinde, davalı işverenle birlikte dava dışı P. A.Ş.'nin de kusurlu olduğu saptanmıştır. Bu durumda, her ikisinin de kazanın sonuçlarından davacıya karşı birlikte (müteselsil) sorumluğu B.K.'nun 51.maddesi hükmü gereğidir. Davacı kazadan doğan tazminat alacağının tamamım müteselsil sorumluluk kurallarına göre sorumlulardan birlikte (müteselsilen) talep edebileceği gibi birinden de talep edebilir. Dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluğa dayanıldığı belirtilerek zararın tamamı davalıdan talep edilmiştir. Buna rağmen müteselsil sorumluluk kuralları göz ardı edilerek davalının olaydaki kusur oranına tekabül eden miktarlarda maddi ve manevi tazminatlara hükmedilmesi B.K.'nun 51.maddesi hükmüne açıkça aykırıdır.
(818 S. K. m. 51) (506 S. K. m. 26)
Dava: Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacının temyiz itirazlarına gelince;
Dava iş kazası sonucu % 9 oranında meslekte kazanma güç kaybına uğrayan davacı işçinin maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkin olup; mahkemece, davanın olayda belirlenen % 20 kusur oranına tekabül eden miktardaki maddi ve manevi tazminatlarının davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de varılan bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
İddia, savunma ve dosya içeriğine göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık, tazminatın ve davalının sorumluluğun kapsam ve miktarının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Maddi tazminat miktarı, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu açıktır. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek; bilinen dönemdeki kazancı mevcut verilerek nazara alınarak iskontolama ve araştırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancın ise yıllık olarak %10 artırılıp % 10 ıskonto’ya tabi tutulacağı 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada pasif dönemde (çalışmadan geçireceği zaman süresinde) elde edeceği kazançların ortalama yönteme başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Mahkemece, hükme esas alınan 17.10.2005 tarihli hesap raporunda ise pasif döneme ait zararın hesaplanmadığı görülmektedir. Ayrıca raporda hesaplamaya esas alınan ücretin T.İ.S.'lerde öngörülen zamların yansıtılarak belirlendiği belirtilmiş ise de olay tarihinden hesaplamaya esas alınan tarihe kadar geçen devredeki daha açık deyimle bilinen zarar devresinde ödenen ücretler sorulup belgelendirilmek suretiyle somutlaştırılmamıştır. Bu yönlerden maddi tazminat hesabına ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelik taşımadığı ortadadır.
Öte yandan, davacının % 9.2 oranında meslekte kazanma güç kaybına uğramasıyla sonuçlanan iş kazasının meydana gelmesinde, davalı işverenle birlikte dava dışı P. A.Ş.'nin de kusurlu olduğu saptanmıştır. Bu durumda, her ikisinin de kazanın sonuçlarından davacıya karşı birlikte (müteselsil) sorumluğu B.K.'nun 51.maddesi hükmü gereğidir. Davacı kazadan doğan tazminat alacağının tamamım müteselsil sorumluluk kurallarına göre sorumlulardan birlikte (müteselsilen) talep edebileceği gibi birinden de talep edebilir. Dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluğa dayanıldığı belirtilerek zararın tamamı davalıdan talep edilmiştir. Buna rağmen müteselsil sorumluluk kuralları göz ardı edilerek davalının olaydaki kusur oranına tekabül eden miktarlarda maddi ve manevi tazminatlara hükmedilmesi B.K.'nun 51.maddesi hükmüne açıkça aykırıdır.
Diğer yandan, maddi ve manevi tazminat taleplerinin her biri yönünden davacı yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunması gerekirken, maddi ve manevi tazminatların toplam miktarı üzerinden tek vekalet ücretine hükmolunması da doğru değildir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hükmün oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine, 29.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
|