| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		
  
    
    
      
        
        
          
            
              | 
            
            Alıntı: | 
            
              | 
           
         
         | 
        
         | 
        
        
        
          
            
              | 
            
            
            Yazan Rechtsanwalt | 
            
              | 
           
         
         | 
        
        
        
         | 
       
     
    
      
        | 
         | 
         | 
        
         | 
       
      
        | 
         | 
        
        Kiymetli Arkadaslar, 
Saygideger Meslektasim Metin Bey, 
  
  
Farz et ki zevaldir hakikât, 
Insan nicin olmasin muvakkat? 
Olmazsa bu hâbtan o bîdâr, 
Dâ vâ da olur mu hakki der – kâr? 
Yoktan bizi var eden fitret,  
Vardanda yok etse haktir elbet. 
  
Abdulhâk Hamit Tarhan 
  
  
Kahricin hasmini bir ra’d-i kazadir kalemim, 
Mahveder zalimi püsküllü beladir kalemim. 
Karsisinda nice erbabi denaet titrer, 
Hakim-i mahkeme-i Hükm-i cezadir kalemim. 
  
Sair Esref 
  
  
Dil uyur, mest olarak, yâr-i dil –ârâ söyler; 
Gül susar, serm ederek, bülbül-ü seyda söyler. 
  
Seb-i yeldâda, uzar fecre kadar kissay-i ask; 
Tâ ki mecnun bitirir nutkunu, Leylâ söyler. 
  
Yahya Kemal Beyatli 
  
Ben gidersem sazim sen kal dünyada, 
Gizli sirlarimi asikar etme. 
Lâl olsun dillerin, söyleme yâda, 
Garip Bülbül gibi âhuzar etme. 
  
Asik Veysel  
  
  
Kendi elemim gibi anliyorum ben bunu, 
Anliyorum bu yerde azap ceken ruhunu 
Bu imansiz muhitte öyle yalnizsinki sen 
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen. 
  
Nazim Hikmet 
  
  
SAMSUN'A ÇIKTIÐIM GÜN UMUMÝ VAZÝYET VE MANZARA 
  
1919 senesi Mayýs'ýn 19 uncu günü Samsun'a çýktým. Vaziyet ve 
manzara-ý umumiye: 
Osmanlý Devleti'nin dahil bulunduðu grup, Harb-i Umumide maðlup olmuþ Osmanlý ordusu her tarafta zedelenmiþ, þeraiti aðýr bir mütarekename imzalanmýþ. Büyük Harbin uzun seneleri zarfýnda, millet, yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumiye sevk edenler, kendi hayatlarý endiþesine düþerek, memleketten firar etmiþler. Saltanat ve hilafet mevkiini iþgal eden Vahdettin, mütereddi, þahsýný ve yalnýz tahtýný temin edebileceðini tahayyül ettiði deni tedbirler araþtýrmakta. Damat Ferit Paþa'nýn riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, cebin, yalnýz Padiþahýn iradesine tabi ve onunla beraber þahýslarýný vikaye edebilecek herhangi bir vaziyete razý. 
Ordu'nun elinden esliha ve cephanesi alýnmýþ ve alýnmakta... 
Ýtilaf Devletleri, mütareke ahkamýna riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesile ile, Ýtilaf donanmalarý ve askerleri Ýstanbul'da. Adana vilayeti Fransýzlar; Urfa, Maraþ, Ayýntap Ýngilizler tarafýndan iþgal edilmiþ. Antalya ve Konya'da, Ýtalyan kýtaat-ý askeriyesi; Merzifon ve Samsun'da Ýngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta, ecnebi zabit ve memurlarý ve hususi adamlarý faaliyette. Nihayet, mebde-i kelam kabul ettiðimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayýs 1919'da Ýtilaf Devletlerinin muvafakatiyle Yunan ordusu Ýzmir'e ihraç ediliyor. 
  
M.Kemal Atatürk NUTUK’tan 
  
  
  
Bunlar sadece ve sadece bir kac örnek. Bu yazilanlar binlerce yil önce yazilmadi. En eskisi 160 - 170 yil önce. Buradaki yazilanlari, elinde Osmanlica – Türkce ya da Türkce – Uyduruktürkce sözlükleri olmadan okuyabilecek olan var mi? 
  
Bu gün bir Alman genci, Nietzsche’yi Kant’i, Goethe’yi ya da Thomas von Aquin’i , bir fransiz genci Montesqiue ya da diger fransiz yazarlarini fazla zorlanmadan ve de sözlüge gerek duymadan okuyup anlayabiliyor ise..... Problem nerede ozaman? Vazgecelim artik, klasik Lise, ortaokul tarih bilgilerinden. „Osmanlida saray dili ile halkin dili cok farkli idi. O sebeple halk anlamadigi icin....vs. vs... 
  
Dil yasayan bir nesnedir. Kelimeler ne kadar cok kullanilirsa o kadar cok yayginlasir. Bir nehir gibidir. Kullanildikca akar, hep taze kalir.  
  
Ben kendi hukuk dilimde, yillarin kavramlari olan mesela (örnek) Katil’i, Maktul’ü, Icazet’i, ... (misalleri ziyadelestirebiliriz) kullanmazsam, dil nasil yasasin. Yoksa sirf Osmanli’nin kulandigi dil diye ondan vazgececeksem, vay halime.  
  
Sadece hukukcularin anlayacagi bir dil olsun demiyorum. Ama Dil’i kullanalim diyorum. Yerini bulmus olan, cok kullanilan kavramlari, sirf Osmanli kullandi diye onlara olan kinimizden dolayi degistirmeyelim. Ha sahi, neden halk anlasin diye kanunlarin dilini basitlestiriyoruz. Dil’in seviyesini asagiya indirecegimize, halkin egitim seviyesini yukariya cikartalim.  
  
Kalin Saglicakla 
  
Av.Muhterem Dilbirligi 
Almanya 
  
  
Not: Teknik sebeplerden dolayi yazdiklarim maalesef Türkce yazi karakterleri ile yazilamiyor. O sebeple arkadaslarin beni bu hususta ma'zur görmelerini rica ederim.
         | 
        
         | 
       
      
        
          | 
        
         | 
        
          | 
       
     
     | 
   
 
 
Üstadım altta alıntıladığım şiir 1200-1300 lü yıllarda anadolu da yaşamış Yunus Emre'den ufak bi alıntıdır.
  
Yukarıda sizin verdiğiniz örneklerle bi karşılaştırın da neden Osmanlıca'nın Türkçe açısından bir "kıyım" (katliam) olduğunu; bir kez daha düşünün isterseniz.
  
"Bu gün bir Alman genci, Nietzsche’yi Kant’i, Goethe’yi ya da Thomas von Aquin’i , bir fransiz genci Montesqiue ya da diger fransiz yazarlarini fazla zorlanmadan ve de sözlüge gerek duymadan okuyup anlayabiliyor ise..... Problem nerede ozaman? Vazgecelim artik, klasik Lise, ortaokul tarih bilgilerinden. „Osmanlida saray dili ile halkin dili cok farkli idi. O sebeple halk anlamadigi icin....vs. vs..." demişsiniz ama ne yazık ki problem tam burada... 
 
 AŞKIN ALDI BENDEN BENİ 
Işkun aldı benden beni bana seni gerek seni 
Ben yanarım düni güni bana seni gerek seni 
 
Ne varlığa sevinürem ne yokluğa yirinürem 
Işkun ile avınuram bana seni gerek seni
Işkun âşıklar öldürür ışk denizine taldurur 
Tecellîyile toldurur bana seni gerek seni 
 
Işkun şarâbından içem Mecnûn olup tağa düşem 
Sensin dün ü gün endîşem bana seni gerek seni 
 
Sûfilere sohbet gerek ahîlere ahret gerek 
Mecnunlara Leylî gerek bana seni gerek seni 
 
Eğer beni öldüreler külüm göğe savuralar 
Toprağum anda çağıra bana seni gerek seni 
 
Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle birkaç huri 
İsteyene ver onları bana seni gerek seni 
 
Yûnus'durur benüm adum gün geldükçe artar odum 
İki cihanda maksûdum bana seni gerek seni 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |