25-07-2009, 07:50
|
#5
|
|
Üstad elimden geldiğince açıklayayım.
Kanaatimce İİK'nun hükümleri şekle ilişkin hükümler olduğundan düzenledikleri konu itibarı ile kendi başlarına yeterli olmaları asıldır. Prosedürü düzenleyen kanundaki boşluk, açıkca yollama yapılmamış ise diğer bir prosedür kanunu hükümlerinin yorum ve kıyasen uygulanmasıyla doldurulamaz. İİK'nunda yetkiye ilişkin tek hüküm 50. maddedir. Bana göre dava dosyasının yetkili mahkemeye sevkine ilişkin HUMK hükümlerinin kıyasen uygulanması ile icra takip dosyasının yetkili icra dairesine sevk edileceğini kabul etmek, icra mekanizmasının öngörmediği bir prosedüre (HUMK 193) yer vermek olur. Bu nedenle bu atfı genişletirsek, dava ve takip mekanizmaları arasındaki farklılığı ortadan kaldırırız. Yani İİK md. 50 atfı, HUMK 193 ü kapsamaz.
Şimdi mantığımı anlattıktan sonra diğer sorularınıza değineyim. Yetkisizlik konusunda verilen karar aynı zamanda alacaklının itirazın kaldırılması talebinin reddi kararı mahiyetindedir, bu nedenle artık aynı takibe devam etmek usulen mümkün değildir.Bu nedenle yetkisizlik kararının kesinleşmesi üzerine borçluya karşı yeni icra dairesinde yeni talep ile yeni takip başlatılır. Herşey yeni olacağına göre harç da yenidir. :-)) Bu takip evvelce yapılan takibin devamı olmayıp yeni bir takip talebi olduğu için önceki dosyadan yapılan her işlem hükümsüzdür. Doğal olarak borçlu için tüm haklar yeni takiple yeniden başlar. Bu icra prosedürünün şekilciliği gereğidir. Ancak zamanaşımı konusu bu noktadaki tek ayrımdır. Takip yetkisiz icra dairesinde de başlatılmış olsa yine alacaklının alacağını cebri icra ile takip etme iradesi sabit olduğundan zamanaşımı süresi ilk takip ile kesilmiş olur. (BK133/b.2) Yargıtay da aksi görüşleri olduğu gibi bazı kararlarında sağolsunlar beni tasdik etmişler. (4 HD. 29.06.1976 76/2723,6408-YKD. 1977/6,789-790)
YD 12. HD 20.9.1988 87/9098,88/9957-YKD. 1989/1)
Yorumlarınızı bekliyorum sayın hades.
|