22-06-2009, 22:52
|
#5
|
|
Sn.Kevser06
Hekimlerin öncelikli yükümlülüğü ;kolluk kuvveti gibi davranmak değildir.
Hekimin en temel ve öncelikli yükümlülüğü ,sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına katkıda bulunma,hastasına zarar vermeme,özerkliğine saygı duyma ve mesleği dolayısı ile vakıf olduğu sırrı saklamaktır.
Meslek sırrını hastanın rızası olmadan açıklanmaması ilkesi uzun tarihsel kökenleri olan bir ahlaki ilkedir.Meslek kuralları bakımından da bağlayıcıdır.
TCK daki düzenleme ise hekimi ahlaki ilke ile yasa arasında sıkışmasına yol açmakta ve hekimlik mesleğinin özgürce icrasını engellemekte, uluslararası sözleşmeler ile de güvenceye güvenceye bağlanan temel hasta haklarını bertaraf edici bir düzenlemedir.
Diğer yandan:
Suçun mağduru hasta ise hekimin yapması gereken şey, tıbbi verileri özenle toplamak ve kaydetmekle beraber özellikle yasa yollarını kullanmanın olanaklarını hastası ile paylaşmaktır ve belki de hastasını cesaretlendirmektir.
Kaldı ki mağdurun zaten kendisi şikayet olanağına sahiptir.Burada yasal olanalar açıklandıktan ve hatta destek sağlayabilecek kurumlarla iletişimi sağladıktan sonra mağdurun seçimine saygılı olmak gerekir.
Mağdur kendini adli sürecin içinde hemen bulmak istemeyebilir.Bir süre geçtikten sonra bu yola başvurmak isteyebilir.
Diğer yandan sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı temel bir haktır.Bu hakkın kullanımında hiç bir kaygı taşımadan bir hekime ulaşabilme güveninin herkesçe yaşanabilmesi gerekir.Bu hakka suçun şüphelisi sahiptir.
Bu durumun en yakın benzeri ilke ;avukatların sır saklama yükümlülüğüdür.
Sır saklama yükümlüğü , toplumsal güveliği zaafiyete uğratan değil,hekime ve avukata (sağlığa ve adalete ulaşma)güvenle ulaşabilmeyi sağlayan önemli bir araçtır.
Devam edelim...
|