|
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
Esas: 2005/6917
Karar: 2006/493
Tarih: 31.01.2006
ÖZET: Kültür arazisi niteliğiyle orman dışına çıkarılan bir yer ile hiç orman sayılmayan yer arasında fark bulunmaktadır. Hiç orman sayılmayan bir yer üzerinde zilyetliğin kurulduğu tarihten itibaren kazanılması mümkün olup, nitelik kaybı nedeniyle dışarı çıkarılan bir yerin çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren ancak kazanılması mümkün olabilir.
(4721 sayılı MK. m. 713) (3402 sayılı Kadastro K. m. 14, 15)
KARAR METNİ:
A.Ç. ve müşterekleri, dahili davacı S.G. (E.) ve müşterekleri ile Hazine, Orman Genel Müdürlüğü, C. Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair İ. 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 29.12.2004 tarih ve 430/1045 s. hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca tetkiki davalılar Orman İdaresi vekili, Hazine vekili, davacı A.Ç. ve müşterekleri vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 31.01.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden A.Ç. ve müşterekleri vekili Avukat Ş.A., Hazine vekili Avukat A.O., Orman Genel Müdürlüğü vekili Avukat I.H.S. geldi. Karşı taraftan S.G. ve müşterekleri vekili Avukat G.N. geldi. C. Köyünden kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içerisinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı A.Ç. ve arkadaşları vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmazların bir bölümünün 29.1.1955 gününde ölen miras bırakanları H. oğlu A.K.'den miras yoluyla intikal ve sair mirasçıların paylarının satın alınması taşınmazın sair bir bölümüne dava dışı Hacı ...'in eşi E.'den vekil edenlerinin satın ve devraldıklarını dava gününe kadar 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarrufta bulunduğunu belirterek payları oranında vekil edenleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili ile Orman Genel Müdürlüğü vekili, tescil konusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğunu, taşınmazın bir bölümünün de Karayolları Genel Müdürlüğünce kamulaştırıldığını, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, tescil konusu taşınmazların 29.1.1955 gününde ölen taraf gerçek kişilerin kök ortak miras bırakanları H. oğlu A. G. mirasçıları adına tapuya tesciline, Devlet Karayolu altında kalan taşınmaz bölümlerinin mülkiyetinin tespitine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar A. Ç. ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine vekili, davalı Orman Genel Müdürlüğü vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Tescil konusu taşınmazlar 1974 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında orman niteliğiyle tesbit dışı bırakılmışlar, 1979 yılında 6831 s. Orman Yasası hükümleri uyarınca 31 no.lu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan orman sınırlandırma çalışmaları sırasında orman dışında bırakılmışlardır.
Davacı A.Ç. ve arkadaşları, tescil konusu taşınmazların bir bölümünün 29.1.1955 gününde ölen A.'den kaldığını, yapılan taksimde bir bölümünün kendilerine kaldığını, kız çocuklarına kalan taşınmaz bölümünün ise davacılardan A.'a satıldığını, taşınmazın bir bölümün ise H.'in eşi E.'den satın aldıklarını dava gününe kadar vekil edenlerinin zilyet olduğunu, adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Tescil konusu taşınmazların bir bölümünün 29.1.1955 gününde ölen A.'den kaldığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığına göre, bu bölüme ait taksim olgusunun, kalan bölümünün ise üçüncü kişiden satın alındığının davacılar tarafından kanıtlanması gerekir. Somut olayda; taksimin kadastrodan önce yapıldığı ileri sürüldüğüne göre 3402 s. Kadastro Yasasının 15. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre; tapusuz bulunan bu yerlerin taksimi her türlü delille kanıtlanabilir. Davacı A.Ç. ve arkadaşlarının dinletmiş olduğu tanıklardan H.A., A.U. ve D.Y., miras bırakan A.'den kaldığını ancak taksimi bilmediklerini, uzun zamandan beri davacıların kullandığını bildirmişler, dinlenen sair tanıklar S.Y., LY., M.E. ve M.A., tescile konu taşınmazı üç bölüm halinde incelemek gerektiğini, taksim ile doğudaki bölümün kızlara kaldığını, onlarında davacı A.'a sattıklarını, batıdaki bölümün A.'nin oğulları M. ve H.'e kaldığını, güney bölümün ise M. ve H. tarafından H.'in eşi E.'den satın alındığını, dava gününe kadar davacıların taşınmazları kullandığını bildirmişlerdir. Mahkemece, taksim olgusu ve satın alma gereği gibi araştırılıp belirlenmemiştir. Bu hususlar üzerinde durulması, geçerli bir taksim yapılıp yapılmadığı, taksime bütün mirasçıların katılıp katılmadıkları, taksimde davacılar ve davaya katılan mirasçılara yer verilip verilmediğinin, dosya arasında bulunan pay satış senetleri zemine uygulanması ve geçerliliği tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hususlar araştırılmadan, taşınmazların taksim edilmediği görüşünden hareketle ortak miras bırakan A.G. mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Davacı A.Ç. ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde bulunmaktadır.
Davalı Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü vekillerinin temyiz itirazlarına gelince; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre aşağıda belirtilen husus dışında davalı Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü vekillerinin temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.
Tapusuz taşınmazların TMK.nun 713/1. maddesine göre tescili istenildiğine, taşınmazların bir bölümünün Devlet karayolu altında kalması sebebiyle mülkiyetinin tespitine karar verildiğine göre, TMK.nun 713/3. maddesi hükümü gözönünde tutularak ilgisi yönünden davanın Karayolları Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi, yargılamaya geldiği takdirde savunma ve delillerinin tespiti de gerekir. Tescil konusu taşınmazların kesinleşen orman tahdit hattının dışında, orman sayılmayan yerlerden olduğu kabul edilerek yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmiş ise de, orman yönünden yapılan inceleme de yetersizdir. Gerek 15.02.2000 tarihli rapor ve gerekse 28.11.2001 raporunda taşınmazın kültür arazisi olarak orman dışına gösterildiği açıklanmış, raporların sair bölümlerinde orman olmayan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Kültür arazisi niteliğiyle orman dışına çıkarılan bir yer ile hiç orman sayılmayan yer arasında fark bulunmaktadır. Hiç orman sayılmayan bir yer üzerinde zilyetliğin kurulduğu tarihten itibaren kazanılması mümkün olup, nitelik kaybı nedeniyle dışarı çıkarılan bir yerin çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren ancak kazanılması mümkün olabilir. Bütün bu yönler gözönünde tutularak yerel, teknik ve ormancı bilirkişiler aracılığıyla tescil konusu taşınmazların başında yeniden keşif yapılması, sınırlandırmaya ilişkin harita ve tutanakların yerlerine uygulanması, dava konusu yerlerin nitelik kaybı nedeniyle orman dışına çıkarılan veya hiç orman sayılmayan yerlerden olup olmadığının araştırılıp belirlenmesi ve taşınmazların orman sınırlandırma haritasına göre konumlarının teknik bilirkişi tarafından krokisine işlenmesi gerekmektedir.
Miktar araştırması yönünden yapılan inceleme de eksiktir. 3402 s. Kadastro Yasasının 14. maddesi hükmüne göre; vergi kaydı gibi bir belgeye dayanmaksızın zilyedin aynı çalışma alanında kazanabileceği miktarlar suluda 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemez. Somut olayda, davacıların dayandıkları 1939 gün 38 tahrir numaralı vergi kaydının yüzölçümü 11.000 m2, aynı gün ve 39 tahrir numaralı vergi kaydının yüzölçümü 10.000 m2 ve aynı gün 40 tahrir numaralı vergi kaydının ise yüzölçümü 20.000 m2 olup, 39 ve 40 numaralı belgeler değişme ve genişletmeye elverişli sınırları içermektedir. Bu sebeple her iki vergi kaydı miktarı ile geçerlidir. Vergi kaydı dışında kalan taşınmaz bölümlerinin kazanılabilecek miktarları az önce de açıklandığı üzere suluda 40, kuruda 100 dönümü geçemez.
Somut olayda; 105.131.98 m2 yerin davacılar adına tapuya tesciline, 34.319.03 m2'nin de Devlet karayolu altında kalması sebebiyle tespitine karar verilmiştir. Elbirliği mülkiyetinde, miras bırakana bağlı olarak bütün mirasçılar Kadastro Yasasının 14. maddesindeki kazanma ve miktarlar bakımından tek kişi sayılırlar. Aynı çalışma alanında bütün mirasçıların belgesizden kazanabilecekleri miktar 40 ve 100 dönümü geçemez. Taksimin ve satışın kanıtlanamaması halinde tescil ve tesbit edilen miktarlar karşısında kanunda ön görülen bu sınırlar aşılmış olacaktır. Davacıların dayandıkları vergi kayıtlarının kapsamında kalan miktarların belge dışında kalan yerler bakımından seçimlik hakkının hatırlatılmak suretiyle kazanabilecekleri miktarların belirlenmesi, teknik bilirkişi tarafından krokisine işaret edilmesi, ondan sonra bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ : Davacı A.Ç. ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü vekillerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan sebeplerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 450 YTL Avukatlık ücretinin taraf gerçek kişilerden alınarak Yargıtay duruşmasında Avukat marifetiyle temsil edilen davalılar Hazine ve Orman Genel Müdürlüğüne verilmesine ve 376,70 YTL peşin harcın istem halinde temyiz eden Orman İdaresine, 380,00 YTL peşin harcın da istem halinde temyiz eden A.Ç. ve müştereklerine iadelerine 31.01.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|