Mesajı Okuyun
Old 01-05-2009, 12:35   #10
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Bu kararda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu "avans faizi" uygulanamaz demektedir.


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2004/3-203 Karar No: 2004/213 Tarih: 7.4.2004
  • SÖZLEŞME SERBESTİSİ İLKESİ ( GSM Abonelik Sözleşmesinde Temerrüt faizini Belirleme Yetkisinin GSM Şirketine Tanınmış Olması - Şirketin faiz Oranını Belirlerken Objektif İyiniyet ve Hakkaniyet Kurallarına Uyması Gereği )
  • faiz ORANININ TESBİTİNDE OBJEKTİF İYİNİYET VE HAKKANİYET PRENSİPLERİ ( GSM Abonelik Sözleşmesiyle Temerrüt faiz Oranını Belirleme Yetkisinin GSM Şirketine Tanınmış Olması )
  • HAKKANİYET İLKESİ ( GSM Abonesinin Temerrüdü Nedeniyle Uygulanacak faiz Oranının Tesbitinde - faiz Oranını Belirleme Yetkisinin Sözleşmeyle GSM Şirketine Tanınmış Olması )
  • GSM ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Abonenin Temerrüdü Nedeniyle Uygulanacak faiz Oranının Tesbitinde Hakkaniyet İlkesi - faiz Oranını Belirleme Yetkisinin Sözleşmeyle GSM Şirketine Tanınmış Olması )
  • Cep telefonu ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( GSM Şirketinin Akde Dayalı Temerrüt faizi Belirleme Yetkisini Kullanırken Hakkaniyet İlkesine Uyması Mecburiyeti - Emsal Şirketlerin Uyguladığı faizlerin Gözönünde Bulundurulması Gereği )
ÖZET :
Taraflar arasında düzenlenen abonelik sözleşmesinde faturanın zamanında ödenmesi halinde gecikme faizi oranının açıkça gösterilmeyip, bu hususu belirleme yetkisi davacı şirkete bırakılmış olduğuna göre, davacı şirketin makul bir faiz oranını belirleme yükümlülüğünün bulunduğunun kabulü gerekir. Davacı şirket tarafından emsal şirketlerin belirlediği oranların çok üzerinde bir oran belirlenmesi ve istenmesi hakkaniyete uygun değildir. Sözleşme serbestisi ilkesi tek taraflı faiz yetkisini belirleme hakkına sahip olan taraf bu hakkını öncelikle, objektif iyiniyet ve hakkaniyet kurallarına uygun olarak kullanmak zorundadır. Yerel Mahkemenin, davacının uyguladığı aylık %12 oranındaki temerrüt faizini objektif iyiniyet ve hakkaniyet kurallarına aykırı bulan değerlendirmesi bütünüyle doğru olmasına karşın; davacının avans faizi uygulamakla, dolayısıyla, aynı hizmeti veren öteki şirketlerden daha az bir oranda faiz talep etmekle yükümlü kılınması yanlıştır. Gözden kaçırılmamalıdır ki, 3095 Sayılı Kanun'un uygulamada reeskont faizi ve avans faizi olarak adlandırılan düzenlemeleri ( md.1 ve 2 ), taraflarca akdi faizin kararlaştırılmadığı sözleşmeler yönünden hüküm ifade eder. Taraflar faiz oranını birlikte kararlaştırmış veya bunu içlerinden birine bırakmış ve o taraf objektif hakkaniyete uygun bir oran belirlemiş ise, artık yasadaki oranların uygulanmasına yer yoktur. Yine, ilgili tarafın bu ilkelere aykırı davrandığı iddiasıyla açılan bir davada, mahkemenin söz konusu ilkelere uygun oranın yasada öngörülenden daha yüksek olduğunu belirlediği durumlarda da, anılan Yasa kurallarının uygulama yeri yoktur. Buraya kadar söylenenler özetlenirse, somut olayda objektif iyiniyet ve hakkaniyet kuralları, davacının davalı tarafından süresinde ödenmeyen fatura bedelleri için aylık %8 ( yıllık %96 ) oranında temerrüt faizi uygulamasını gerektirmektedir. Bu kurallar, davacının daha yüksek oranda faiz talep etmesine olduğu kadar, davalının bunun altında bir faiz ödemekle yükümlü kılınmasına da engeldir.
DAVA :
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.12.2002 gün ve 1361-1571 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 14.10.2003 gün ve 12445-12199 sayılı ilamı ile; ( ...Davada, davalının ödemediği telefon borcu 61.580.000 TL.asıl alacak + 208.470.000 TL.yıllık %144 faizi ile toplam 271.050.000 TL.nin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talep edilmektedir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 61.580.000 TL. asıl alacak +101.262.603 TL. %70 avans faizi olmak üzere toplam 162.842.603. TL.lik miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.
Taraflar arasında düzenlenen abonelik sözleşmesinde faturanın zamanında ödenmesi halinde gecikme faizi oranının açıkça gösterilmeyip, bu hususu belirleme yetkisi davacı şirkete bırakılmış olduğuna göre, davacı şirketin makul bir faiz oranını belirleme yükümlülüğünün bulunduğunun kabulü gerekir. Davacı şirket tarafından emsal şirketlerin belirlediği oranların çok üzerinde bir oran belirlenmesi ve istenmesi hakkaniyete uygun değildir.
Ancak buna rağmen yıllık faiz oranının % 144'den %96'ya indirilerek hükmedilmesi gerekirken, mahkemece, davacı aleyhine daha düşük oranda %70 reeskont ( avans ) faizine karar verilmesi doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş. vekili, davacı şirketin abonesi olan davalının düzenlenen fatura bedelini ödemediğini, bunun tahsili için girişilen icra takibinde de borca ve istenilen faize haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve asgari %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
Yerel Mahkemece verilen; asıl alacak miktarına yönelik itirazın yerinde olmadığı; ne var ki, taraflar arasında, faiz oranı konusunda bir sözleşme hükmü bulunmaması nedeniyle, davacının alacağına ancak avans faizi isteyebileceği, yıllık %144 oranındaki faiz uygulamasının hukuka aykırı bulunduğu gerekçesine dayalı, davanın kısmen kabulüne, takip konusu işlemiş faiz miktarının avans faizi oranına göre 101.262.603 TL. olarak belirlenmesine, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.
Taraflar arasında 16.7.1998 tarihli "GSM Abonelik sözleşmesi" imzalandığı ve bu sözleşmenin 4.6.maddesinde, fatura bedelini zamanında ödemeyen abonenin, faturada belirtilen oranda aylık faiz ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş sayılacağı yolunda hüküm bulunduğu; davalı abonenin, son ödeme tarihleri 20.7.1998, 20.8.1999 ve 20.9.2000 olan toplam 61.580.000 TL. tutarlı üç adet fatura bedelini ödemediği, her üç faturada da "Gecikme bedeli, ödenecek tutara aylık %12 olarak uygulanır" şeklinde açıklama yer aldığı çekişmesizdir.
Hemen belirtilmelidir ki, sözleşme hükümleri ve tarafların beyanları birlikte değerlendirildiğinde, faturalarda "gecikme bedeli" olarak adlandırılan ödemenin, fatura bedelinin ödenmesinde gecikilmesi halinde uygulanacak faiz oranına, eş söyleyişle temerrüt faizine ilişkin olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Abonelik sözleşmesinin az yukarıda değinilen 4.6. maddesindeki hükme göre de, temerrüt halinde uygulanacak faiz oranının taraflarca birlikte kararlaştırılması yoluna gidilmemiş; faiz oranını belirleme yetkisi davacı şirkete bırakılmıştır.
Bir sözleşmenin taraflarının, temerrüt faizi oranını birlikte belirlemek ( akdi faiz oranını kararlaştırmak ) yerine, bu konudaki belirleme yetkisini aralarından birine bırakmaları, hukukumuza egemen olan "sözleşme serbestisi ilkesi" çerçevesinde mümkün ve böylesi bir sözleşme hükmü geçerlidir. Dolayısıyla, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinin faize ilişkin anılan hükmünün hukuken geçerli bulunduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Ne var ki, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirleme yetkisi karşılıklı özgür iradeyle kendisine bırakılan tarafın, bu konudaki yetkisinin sınırsız ve denetim dışı olmayacağı da açıktır. Bu yetkinin kullanılması, öncelikle, objektif iyiniyet ve hakkaniyet kurallarının gerektirdiği sınırlamalara tabidir. Eş söyleyişle, yetki kendisinde olan taraf, böylesi bir belirlemede bulunurken, iyiniyetle ve hakkaniyete uygun davranmakla yükümlüdür. Aksine davrandığı ve taraflar arasında bu yönde bir uyuşmazlık doğduğu takdirde, yetkinin bu çerçevede kullanılmış olup olmadığı, hakim tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirmenin sonucunda, anılan kurallara aykırılık saptandığı takdirde, hakim, objektif ve hakkaniyete uygun belirlemeyi bizzat yapar ve her iki tarafı buna uymakla yükümlü kılar.
Somut olayda da, davacının tek taraflı olarak belirleyip bildirdiği aylık %12 faiz oranı yönünden taraflar arasında uyuşmazlık ortaya çıkmıştır. O halde, görülmekte olan davada, bu oranın yukarıda açıklanan objektif iyiniyet ve hakkaniyet ilkelerine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
Davacı şirket abonelerine GSM hizmeti vermektedir. Dosya kapsamından, Ülkemizde kendi abonelerine aynı hizmeti veren dava dışı diğer bazı şirketlerin, benzer durumlarda aylık %8 oranında temerrüt faizi uyguladıkları açıkça anlaşılmaktadır. Her ne kadar, aynı hizmeti veren öteki işletmecilerin uyguladığı faiz oranları davacı şirket yönünden bir bağlayıcılık taşımaz ise de; bu oranların, davacının tek taraflı olarak belirleyip, davalıdan talep ettiği aylık faiz oranının objektif iyiniyet ve hakkaniyet kurallarına uygun olup olmadığının değerlendirilmesinde uygun ölçüt durumunda bulundukları yadsınamaz. Sözleşmenin ve ortaya çıkan uyuşmazlığın niteliği, tarafların durumları ve dosya kapsamı itibariyle, somut olayda, başkaca uygun ölçütlerin varlığı ileri sürülüp kanıtlanmış da değildir. Somut olayın bu özellikleri gözetildiğinde, davacının, aynı hizmete vermekte olan başka şirketlerce, o dönemde abonelere uygulanan temerrüt faizi oranından çok daha yüksek bir oranda faiz talep etmesinin, objektif iyiniyet ve hakkaniyet kurallarına uygun bulunduğunun kabulü mümkün değildir. Eş söyleyişle, olayda davacıdan beklenen ve anılan kurallara uygun tutum, aynı hizmeti veren diğer şirketler gibi, aylık %8 ( yıllık %96 ) oranında temerrüt faizi talep etmektir.
Ancak, önemle vurgulanmalıdır ki, objektif iyiniyet ve hakkaniyet kuralları; davacının isteyebileceği faizin bu orana indirilmesine olanak verdiği gibi ve kadar, bundan daha düşük oranları uygulamak yükümlülüğü altına sokulmasına da engeldir.
Somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde:
Yerel Mahkemenin, davacının uyguladığı aylık %12 oranındaki temerrüt faizini objektif iyiniyet ve hakkaniyet kurallarına aykırı bulan değerlendirmesi bütünüyle doğru olmasına karşın; davacının avans faizi uygulamakla, dolayısıyla, aynı hizmeti veren öteki şirketlerden daha az bir oranda faiz talep etmekle yükümlü kılınması yanlıştır. Gözden kaçırılmamalıdır ki, 3095 Sayılı Kanun'un uygulamada reeskont faizi ve avans faizi olarak adlandırılan düzenlemeleri ( md.1 ve 2 ), taraflarca akdi faizin kararlaştırılmadığı sözleşmeler yönünden hüküm ifade eder. Taraflar faiz oranını birlikte kararlaştırmış veya bunu içlerinden birine bırakmış ve o taraf objektif hakkaniyete uygun bir oran belirlemiş ise, artık yasadaki oranların uygulanmasına yer yoktur. Yine, ilgili tarafın bu ilkelere aykırı davrandığı iddiasıyla açılan bir davada, mahkemenin söz konusu ilkelere uygun oranın yasada öngörülenden daha yüksek olduğunu belirlediği durumlarda da, anılan Yasa kurallarının uygulama yeri yoktur.
Buraya kadar söylenenler özetlenirse: Somut olayda, objektif iyiniyet ve hakkaniyet kuralları, davacının, davalı tarafından süresinde ödenmeyen fatura bedelleri için aylık %8 ( yıllık %96 ) oranında temerrüt faizi uygulamasını gerektirmektedir. Bu kurallar, davacının daha yüksek oranda faiz talep etmesine olduğu kadar, davalının bunun altında bir faiz ödemekle yükümlü kılınmasına da engeldir.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ :
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.4.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.