Sn.BaharB
Tartıştığımız konuyu yeniden  vurgulamakta yarar var;
Mevcut Durum:
Kürtaj Türkiye'de 10 haftaya kadar yasaldır.
10 haftaya kadar olan sürede (Tıbbi bir zorunluluk veya acil bir durum yoksa)kürtaj evli kadının kürtaj olması eşin onayına bağlıdır.
Tartışma konusu: Yasal olarak 10 haftaya kadar yapılabilen kürtajda evli kadının rızasının  yeterli sayılmaması,ancak eşinin rızası ile tamamlandığında geçerli bir rızanın varlığından söz edilmesidir.
Bir anlamda kadın bu durumda; kısıtlı ve icazet verildiğinde kendi bedeni hakkında söz sahibi olabilen bir yurttaş konumundadır.
Tartışma konumuz bununla sınırlıdır.
  
    
    
      
        
        
          
            
              | 
            
            Alıntı: | 
            
              | 
           
         
         | 
        
         | 
        
        
        
         | 
       
     
    
      
        | 
         | 
         | 
        
         | 
       
      
        | 
         | 
        
        Kişiliğin başlangıç anına (ceninin sağ olarak tamamıyla doğduğu ana) kadar kürtaj hakkı mutlak olmalıdır"  | 
        
         | 
       
      
        
          | 
        
         | 
        
          | 
       
     
     | 
  
şeklinde bir önerme de bu başlık altında hiç bir zaman sunulmamıştır.Kürtajın ne zamana kadar yapılabileceğine ise  tıbbi durumu her bir vaka için değerlendiren hekim/ler  karar verecektir.
Bu tartışma başlığı altında (tıbbi zorunluluk olmadığı halde)  gebeliğin her aşamasında kürtaj hakkı  da savunulmamıştır.
Diğer taraftan yasal kürtaj süresinin 10 değil en azından 12 hafta olması gerektiğini düşünenlerdenim.Sebebi bazı doğumsal  sorunların tespiti için tıbbi tarama testlerinin(örneğin 2 tarama testi) 10.haftadan önce yapılamıyor olmasıdır.
TCK da belirlenen  yasal süre ,10 hafta değil de 12 hafta olsaydı bu anlamda bir çok zorluk ortadan kalkacaktı diye düşünüyorum.
  
    
    
      
        
        
          
            
              | 
            
            Alıntı: | 
            
              | 
           
         
         | 
        
         | 
        
        
        
         | 
       
     
    
      
        | 
         | 
         | 
        
         | 
       
      
        | 
         | 
        
         erkeğin özel hayatının korunması hakkının da, bu sınırın tespit edilmesi bağlamında değerlendirilmesi / tartışılması gerekmektedir ki buna ilişkin düşüncelerimi daha önce ifade etmiştim.  | 
        
         | 
       
      
        
          | 
        
         | 
        
          | 
       
     
     | 
  
diyorsunuz.
Erkeğin özel hayatının korunması kavramının bu konu ile hiç bir ilişkisinin bulunmadığını düşünüyorum.
Bir örnekle düşünüyorum.Evlenme bir haktır.Bu hak var diye evlilik  teklif edilen kadın bu teklifi kabul etmiyorsa,erkeğin evlenme hakkı -dolayısı ile özel hayatının korunması hakkı-ihlal mi edilmiş olacaktır?
Boşanma konusunda da bu örneği verebiliriz.Boşanmakla taraflardan biri çok mutsuz olacak diye diğer tarafı evli kalmaya zorlamanın-bir hak olduğu düşünülebilir mi?Ya da boşanmanın bir hak ihlali?
Kısacası kişilerin kendilerine ait hakları tam ve eksiksiz kullanması temin edilmesi ilkesi hukuk devletinin bir sorumluluğudur.Bu hakların kullanılmasının diğer kişilerde yaratmış olduğu üzüntü,normlar hiyerarşisinde,hakları "ortadan kaldırılacak  hak "şekilde  konumlandırılamaz.