|
İyi günler Av.Sebahattin,
Sorularınızı sırasıyla cevaplayıp Yargıtay kararlarını Ek'liyorum.Umarım yararlı olur.
1-Fatura ile alacak hakkı doğurmak için, faturanın (irsaliyeli olsun veya olmasın) karşı tarafa tebliği veya tebliğ edildiğinin ispatı yeterli değildir.Bu sebeple irsaliyeli faturanın karşı tarafa tebliğ edildiğini ispat etseniz bile alacak hakkınızı tek başına bu işlemle ispat etmiş olmayacaksınız.
Yargıtay, faturanın karşı tarafa tebliğ edilmesini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmemesini faturanın içeriğinin kesinleşmesi olarak nitelendiriyor ve malların veya hizmetin teslim edildiğini yazılı olarak ispatlanması gerektiğini belirtiyor.Yani önemli olan malın veya hizmetin karşı tarafa teslimini yazılı delillerle ispatlamanız gerekiyor.Bu da karşı tarafın veya (duruma göre) çalışanlarının imzalarını havi irsaliye, teslim tesellüm tutanağı gibi belgelerdir.
Bu arada kurye yoluyla gönderilen şeyin içinde fatura olup olmadığının ispatı ayrı bir hukuki uyuşmazlık.Kuryenin içinde fatura olup olmadığı hususunu siz ispatlamak zorundasınız.Bunu tek başına ispatlamanız da mümkün değil zaten.Yargıtay bizi bu sebeple notere sevkediyor.
T.C.
YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi
Esas No : 2005/08385
Karar No : 2005/09627
Tarih : 06.10.2005
Dava dilekçesinde 1.200.000.000 lira alacak için takibe vaki itirazın iptali, inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı şirket vekili; çeşitli tarihlerde veresiye mazot alan davalı borcunu ödemediği için alacağı belirtir fatura düzenlenerek tebliğ edildiğini ve ödemenin yine gerçekleşmemesi üzerine ilamsız takip başlatıldığını, takibe vaki itiraz haksız olmakla itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini dilemiş, mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İncelenen icra takip dosyasında alacaklı olarak Nail talepte bulunmuştur. İtirazın iptaline ilişkin bu davayı ise Ö… Petrol Tarım Tic. Ltd. Şti. açmıştır. İtirazın iptali davası her ne kadar genel hükümler çerçevesinde yargılamaya tabi ise de davanın temelini icra takibinin oluşturduğunda ve davanın icra takibi ile ayrılmaz bir bütün teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır. O nedenle, ancak icra takibini yapan kişinin davacı sıfatı ile bu davayı açabileceği gözetilerek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken bu hususun incelenmesiz bırakılması doğru görülmemiştir.
Kabule göre ise; davalı alım satım ilişkisini kabul etmemektedir. Bu nedenle davacının fatura deliline dayanabilmesi için, faturada yazılı malı davalıya teslim ettiğini, bu teslimin borç doğurucu sözleşmesel hukuki bir ilişki sonucu olduğunu, faturanın da bu ilişki sonucu düzenlenmiş olduğunu genel ispat kurallarına göre (yemin teklifi dahil) kanıtlaması gerekir. Çünkü tebliğ edilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması hali, faturada yazılı malın alıcıya teslim edildiğini göstermez, bu sadece malın fiyat ve adedi yönünden içeriğini kabul anlamına gelir. Bu husus gözetilmeden ve davanın kabul gerekçesi de denetime elverişli olacak şekilde belirtilmeden davanın kabulü de doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
2-Yukarıdaki yazılanlar doğrultusunda sorunuzu “irsaliyenin veya teslim tesellüm tutanağının şirket yetkilisine veya çalışanına imzalatılma hususu” şeklinde cevaplıyim.
Asıl olan, şirket adına ve şirketi bağlayıcı imzaların şirket yetkilisi tarafından atılması gerektiğidir.Ancak Borçlar Kanunu Md.453 ve devamı maddeleri gereğince şirket adına bazı işlemleri şirket çalışanları da yapabilmekte ve şirket çalışanları, şirket adına irsaliye veya teslim tesellüm tutanaklarını imzalayabilmektedirler.
Yani şirketin SSK’lı çalışanına şirkette imzalatılan malın teslim edildiğine dair belgeler şirketi bağlamaktadır.
T.C.
YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas:1999/1128
Karar:1999/1795
Karar Tarihi:04,03,1999
ÖZET : Davacı tarafa BK.nun 453/III maddesindeki hükümlerde dikkate alınarak irsaliyelerdeki imza veya parafların davalıya veya adamlarına ait olup, olmadığını tespiti bakımından her türlü delille ispat imkanı sağlanması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
(818 S. K. m. 453)
Dava: Taraflar arasındaki davanın Diyarbakır Asliye 1.Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 12.12.1996 tarih ve 367-492 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Çiftçi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalının sahibi ve mesul müdürü olduğu mazlum eczanesi ilaç sattığını ve teslim ettiğini, davalının fatura bedellerini ödemediğini, tahsili için takip yapıldığını, yapılan takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline takibin devamına %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, l.2.1994 tarihi ile 10.3.1994 tarihleri arasında davalıdan emtia alınmadığını, fatura tanzim edilmiş ise de ilaçların tesliminin söz konusu olmadığını, irsaliyelerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, alınan ilaçların faturasının müvekillerinin defterlerine edildiğini bunun da ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddiaya, savunmaya, toplanan delillere bilirkişi raporuna göre, davacının davalıya 131.346.442 liralık ilaç verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 131.346.000 lira üzerinden takibin devamına, bu miktar üzerinden davalıdan %40 inkar tazminatı alınmasına karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava satım aktinden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Davacı vekili, davalıya ilaç emtiasını sattığını ve teslim ettiğini, ancak emtia bedelinin ödenmediğini iddia etmektedir. Dosya arasında satışın l.2.1994 ile 10.3.1994 tarihleri arasında yapıldığı ve buna ilişkin fatura ve irsaliyeler bulunmaktadır. Sevk irsaliyelerinin teslim alan kısmında davalı tarafın kaşesi olup, bu kaşenin sahte olduğunu davalı iddia etmemektedir, sadece imzanın veya parafın kendisine ait olmadığını savunmuştur.Bu durumda irsaliyelerdeki kaşelerin davalı tarafından kullanıldığının kabulü gerekir. O halde davacı tarafa BK.nun 453/III maddesindeki hükümlerde dikkate alınarak irsaliyelerdeki imza veya parafların davalıya veya adamlarına ait olup, olmadığını tespiti bakımından her türlü delille ispat imkanı sağlanması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edeni iadesine, 4.3.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
TC.
YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas:1998/9419
Karar:1999/1388
Karar Tarihi:22,02,1999
ÖZET : İrsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusundaki delillerin, ancak davalı kayıtlarında bulunabileceği gözetilmeden, mahkemece; irsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusunda davayı takip etmeyen davalı tarafa isticvap davetiye çıkarılması ve inkarı halinde davacı tarafa ispat olanağı tanınması gerekirken, dayanılan irsaliyedeki teslim alan imzasının davalı elemanına aidiyeti konusunda davacının delil göstermediği gerekçesiyle davanın reddedilmesi hatalıdır. İnceleme sonunda da bir sonuca varılmaması durumunda, davacının delil listesinde belirttiği delillerin dışında sair yasal delillere de dayandığı ve yasal deliller arasında yemin delilinin de bulunduğu gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar vermek gerekir iken bu hususunda göz önünde bulundurulmaksızın hüküm kurulması isabetsizdir.
(6762 S. K. m. 85) (1086 S. K. m. 179, 230, 231, 344)
Dava: Taraflar arasındaki davanın Şişli l.Sulh Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 18.6.1998 tarih ve 567-594 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, davalının müvekkilden satın aldığı parke taşı bedelini ödemediğini, aleyhine girişilen icra takibine de itiraz ederek durdurduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının ticari defterlerinin yıl sonu kapanış onayının bulunmaması nedeniyle lehine delil olamayacağı, tek taraflı ve soyut olarak düzenlenen faturanın defter kayıtlarıyla doğrulanmadığı, sevk irsaliyesindeki imzanın davalı çalışanına ait olduğuna ilişkin yazılı kanıt gösterilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, satış bedelinin ödenmediği iddiasıyla açılmış itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı tarafından satım sözleşmesi uyarınca malların davalıya teslim edildiği ve faturalarının düzenlendiği ileri sürülerek fatura ve irsaliyeler dosyaya ibraz edilmiştir. Her ne kadar davacının defterleri usulüne uygun değil ise de, defter delili dışında, dayanılan irsaliyedeki teslim alan imzasının davalı elamanına aidiyeti konusunda davacının delil göstermediği de davanın reddine gerekçe olarak gösterilmiştir. İrsaliyedeki imzanın davalı elamana aidiyeti konusundaki delil ancak davalı kayıtlarında bulunabilir. O halde mahkemece, irsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusunda davayı takip etmeyen davalı tarafa isticvap davetiye çıkarılması ve inkarı halinde davacı tarafa ispat olanağı tanınması gerekir iken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Öte yandan, yukarıda 1 nolu bentte açıklanan inceleme sonunda da bir sonuca varılmaması durumunda, davacının delil listesinde belirttiği delillerin dışında sair yasal delillere de dayandığı ve yasal deliller arasında yemin delilinin de bulunduğu gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar vermek gerekir iken bu hususunda gözönünde bulundurulmaksızın hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle dahi davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.2.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
3-Malların teslimine ilişkin sizin elinizde yazılı belge varsa, faturanın, malların teslim tarihinden sonra düzenlenmesi sizin alacak hakkınıza herhangi bir problem yaratmayacaktır.Ancak vergi dairesi ile ilgili sıkıntınız olabilir.
Saygılarımla,
|