Fotoğraf: Mahmut Turgut
Ankaralıyım… Başkentin 70 kilometre ötesindeki "Polatlı’nın Beyceğiz köyünde doğdum. Bir dedemin saptadığı doğum günüm var, bir de anneminki… Annem Miyase’yi, babam Seyit Ahmet’i özlemle anıyorum. İkisi de bu dünyada değil artık. Annem okuma yazma bilmezdi; babam askerde “Aliler mektebi”nde öğrenmişti. Bu nedenle özellikle annem, çocuklarının okuması için, sözün tam anlamıyla saçını süpürge yaptı. Dört kardeşiz. Üç erkek kardeşin, bir bacısı ve evin en küçüğü olmanın tadını çıkarmadım değil; anamın dert ortağı olana dek… “Ben annemin bir kızıyım” şarkısını bu nedenle pek severim; ama “efendimin sağ gözüyüm” diyemem. Evlenmemek, bilinçli seçimimdi.
Annemle babam aynı köyün çocuğudur; anneannemle babaannem akrabaymış. Baba dedem hep çatık kaşlı, sürekli tarlasını tapanını, hayvanlarını düşünen biriymiş; ana dedem de tam tersi… Baba dedem, dört (biri bebekken ölen) oğlandan sonra ben doğunca pek bozulmuş; aylarca adımı koymamış. Sonra ilçedeki bir arkadaşının kalp romatizmasından ölmek üzere olan kızının adıyla seslenmiş kulağıma: Sevgi. Adımı koymamış; ama doğum tarihimi 9 Ocak 1948 olarak yazdırmış. (Köylerde kızların yaşı çoğunca büyük yazdırılır; erken evlendirmek için.) Annem haziranın son gününde, yani 30 Haziranda doğduğumu, babam da “Demokrat Parti, seçimi kazanalı bir buçuk ay olduydu” diye savını doğrulardı. Böyle bakınca doğduğum yılı, yalnız benim için değil, ülkemin bütün kadınları için şanssız bir dönemin başlangıcı sayarım.
..."
Böyle başlıyor yaşamöyküsünü anlatmaya.
"...Dilci kimliğim, dernek çalışmalarım, 20 yıl süren yayıncılığım, “yazar” kimliğimin önüne geçse de yakınmıyorum. Yakından tanıyanlar bilir; bir çocuğun gözündeki yaş, bir kadının yüzündeki morluk; bir yaşlının umarsızlığı, bacasının tütmediğini bildiğim evler, bir kelebeğin ölüsü günlerce içimi yakar. Ancak gittikçe artan devrim karşıtlığı, dil düşmanlığı; “aydın” olma adına “düşünce” diye ortaya atılan kanıtsız, belgesiz palavralar; hak etmeyene abartılı övgüler, hak edeni görmezden gelme, gereksiz çığırtkanlıklar, suskunluklar karşısında doğallıkla öfkemi engellemekte zorlanıyorum. Kimileri beni dilci ve geçmişte kalan yayıncı yanımla “hırçın, sert, kavgacı” diye tanımlamasa da artık aldırmıyorum. Yazmak ve ondan önce okumak, yaptığım en iyi iş diye düşünürüm. Tek okurum olsa ya da tek okurum kalsa bile yazacağım. Türkçe için gözüm kapanıncaya dek çalışacak ve savaşım vereceğim."
Öyküsünü umutlu ve kararlı sözleriyle bitiriyor.
Sevgi Özel, düşünceleriyle, yapıtlarıyla, gözlemleriyle, duygularıyla ve bunların tümünden oluşan yaşamıyla bir insan... Bu insanı anlatmaya savaşımcı, yazar, dilci, dernekçi, abla demek yetmiyor. Kimi zaman gözlerinde bir öfke, kimi zaman gördüğünüzde gidip ona sarılmak istediğiniz sevgiyi görürsünüz. Aslında o her an bütün duyguları içinde taşıyarak konuşur. Onu tanıdıkça anlarsınız ne kadar yürekli olduğunu. Yazılarını okudukça tertemiz, duru ve engin bir okyanusta yüzer gibi Türkçenin denizinde nefes alırsınız. İçiniz ferahlar, diliniz ferahlar. Evet, evet, okurken konuşmamanıza karşın diliniz ferahlar. Yazarken olduğu gibi konuşurken de özenle seçer sözcüklerini, kıyamaz hiçbirine, hepsi yerinde kullanılmalıdır. Eğer bir tanesi yerinde kullanılmazsa değerini yitireceğinden korkar ya da değerinin anlaşılamamasından. Kuru kalabalıklardan hiç hoşlanmaz, her şey gerekli olmalıdır bir yerde duruyorsa. Her anın önemi vardır, emek vermek için, üretmek için verilmiştir zaman. Eğer boşa geçiyorsa ya da o öyle duyumsuyorsa kaygılanır. Hiç alışmamıştır ki anlamsız geçen zamana. Öylece durup dinlenirken bile başka yaşamları gözlemler, başka yaşamlarda geçen davranışların arkasında yatan düşünceleri. Sonra düşünür, düşünür ve yine yazar. Dinlenmesi yeniden üretebilecek duruma gelmek içindir, yeter artık demek için değil... Sayfasına koyduğu fotoğraflara bakarken onu her yaşında umutla, sevgiyle ve kararlılıkla bakan gözleriyle görünce heyecan doldu yüreğime. O adı gibi sevgili, soyadı gibi özel bir insan. İyi ki varsın dilanamız, iyi ki varsın Sevgi Özel!
Yapıtları
1) Türkiye Türkçesinde Sözcük Türleri (Doğan Aksan yönetiminde ortak yapıt), TDK Yayını,1976 (3. baskı Papatya Yayıncılık-Dil Derneği, 2003)
2) Türkiye Türkçesinde Sözcük Türetme ve Bileştirme, TDK Yayını, 1977 (ikinci baskı Papatya Yayıncılık-Dil Derneği, 2003)
3) Türkiye Türkçesi Gelişmeli Sesbilimi (D.Aksan yönetiminde ortak yapıt), TDK Yayını, 1978
4) Türkiye Türkçesinin Sözdizimi (N.Atabay-A.Çam ile), TDK Yayını, 1981
5) Ahmet Cevat Emre (yaşamöyküsü, TDK belgeliğinde; 1982),
6) Besim Atalay (yaşamöyküsü), TDK Yayını, 1983
7) Atatürk'ün Türk Dil Kurumu ve Sonrası (H.Özen-A.Püsküllüoğlu ile), Bilgi Yayınevi, 2. baskı,1986
8) Baba İnönü'den Erdal İnönü'ye Mektuplar (hazırlayıcısı), Bilgi Yayınevi, 1988
9) Afili Mavallar (argo-senlibenli sözcükler derlemesi), Ümit Yayıncılık, 1993
10) Devrimciler Âşık Olamaz(dı) (öykü), Ümit Yayıncılık, 1994, 2. baskı, 1996
11) Aşk Bir Boncuktur (öykü), Ümit Yayıncılık, 1995, 2. baskı, 1996
12) Direncin Kuşları (öykü), Ümit Yayıncılık, 1996
13) Bir Yanım Bahar Bir Yanım Kış (öykü), Ümit Yayıncılık, 1997
14) Uğur Mumcu'dan um:ag'a Unutmadık (araştırma), um:ag Yayını, 2000
15) Bir Bulut Ayağıma Dolandı (öykü), Bilgi Yayınevi, 1999
16) Dil Kiri El Kiri (araştırma), Bilgi Yayınevi, 2. baskı, 2000
17) Aptal Dünya (öykü), Bilgi Yayınevi, 2002
18) Uğur Olsun/ Bir Devrimcinin Öyküsü (yaşamöyküsel roman), Bilgi Yayınevi, 3. baskı,2003
19) Dilimde Tüy Bitti (deneme), Çınar Yayıncılık, 2006
20) Yıldızlar mı Suçluydu? (roman), Çınar Yayıncılık, 2006.
21) 75. Yılda Türkçenin ve Dil Devriminin Öyküsü (Ş.Turan ile), Dil Derneği, 2007.
22) Dilleri Uzun (deneme), Cumhuriyet Kitapları, Ekim 2007.
23) İktidar Benim Ne İstersem Söylerim! (deneme), Cumhuriyet Kitapları, Temmuz 2008.
http://www.sevgiozel.com.tr