Mesajı Okuyun
Old 26-12-2008, 15:12   #7
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Zorunluluk ve kamu düzeni ile ilgili ile ilgili bir kısım kararlar....

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/25851

K. 2006/2389

T. 14.2.2006

• ZORUNLU TAKİP ARKADAŞLIĞI ( Borçlu İle Rehin Veren Hakkında Birlikte Takip Yapılması Gereği - Kredi Borcu Nedeniyle Takip )

• İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE TAKİP ( Aralarında Zorunlu Takip Arkadaşlığı Olan Borçlu İle Rehin Veren Hakkında Birlikte Takip Yapılması Gereği )

• KREDİ BORCU NEDENİYLE TAKİP ( Aralarında Zorunlu Takip Arkadaşlığı Olan Borçlu İle Rehin Veren Hakkında Birlikte Takip Yapılması Gereği )

2004/m.149


ÖZET : Olayda, icra takibinin dayanağı ipotek akit tablosunun incelenmesinde, rehin veren şikayetçinin kredi borçlusunun bankaya olan borçlarının teminatı olarak taşınmazı ipotek ettiği anlaşılmaktadır. İİK'nın 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı olan borçlu ile rehin veren hakkında birlikte takip yapılmalıdır.
Kredi borçlusu hakkında takip yapılmadığından ve bu eksiklik sonradan tamamlatılamayacağı gibi kamu düzenine ilişkin bulunduğundan takibin her aşamasında ve süresiz olarak ileri sürülebilecek nitelikte olup mahkemece kendiliğinden gözönüne alınması gerekir.
DAVA : Mahalli mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR : Borçlu ipotek veren 3. şahıs hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine geçilmiş ve adı geçene örnek 152 numaralı ödeme emri tebliğ edilmiştir. İcra takibinin dayanağı olan ipotek akit tablosunun incelenmesine, rehin veren şikayetçi 3. kişinin kredi borçlusu B... Tarım İlaçları Ltd. Şti'nin , Z... Bankası A.Ş.'ye olan borçlarının teminatı olmak üzere taşınmazını ipotek ettiği anlaşılmaktadır. İİK'nın 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı olan borçlu ile rehin veren hakkında birlikte takip yapılmalıdır.
Somut olayda kredi borçlusu hakkında takip yapılmadığı tespit edilmiştir. Bu eksiklik sonradan tamamlatılamayacağı gibi kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan takibin her aşamasında ve süresiz olarak ileri sürülebilecek nitelikte olup mahkemece kendiliğinden gözönüne alınması gereken hususlardandır. O halde Mahkemece açıklanan nedenlerle re'sen takibin iptaline karar verilmesi gerekirken başvurunun itiraz olarak nitelendirilerek itirazın icra dairesine yapılacağından bahisle ret kararı verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nın 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 14.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/16151

K. 2005/20848

T. 25.10.2005

• İPOTEK BELGESİNİN DAYANAĞI AKİT TABLOSU ( İİK’nun 149. Maddesindeki Koşulları İçermiyor ve Alacak Muaccel Olmuş İse Borçlu ve İpotek Veren Taşınmaz Maliki Hakkında Birlikte Takip Yapılarak Ödeme Emri Gönderilmesi Gerektiği )

• ÖDEME EMRİ ( İpotek Belgesinin Dayanağı Akit Tablosu İİK’nun 149. Maddesindeki Koşulları İçermiyor ve Alacak Muaccel Olmuş İse Borçlu ve İpotek Veren Taşınmaz Maliki Hakkında Birlikte Takip Yapılarak Ödeme Emri Gönderilmesi Gerektiği )

• İPOTEK VEREN TAŞINMAZ MALİKİ HAKKINDA TAKİBİN İPTALİ ( Takip Talepnamesinde Gösterilmeyen Borçluya Teşmil Suretiyle Takibin Yürütülmesinin Mümkün Olmaması Nedeniyle )

2004/m.149


ÖZET : İİK.nun 149/b maddesine göre ipotek belgesinin dayanağı akit tablosu, İİK.nun 149. maddesindeki koşulları içermiyor ve alacak muaccel olmuş ise borçlu ve ipotek veren taşınmaz maliki hakkında birlikte takip yapılarak ödeme emri gönderilmesi gerekirken sadece ipotek veren taşınmaz maliki hakkında takip yapılması doğru değildir.
Mahkemece takip talepnamesinde gösterilmeyen borçluya teşmil suretiyle takibin yürütülmesinin mümkün olmadığını da dikkate alınarak sadece ipotek veren üçüncü kişi hakkında başlatılan bu takibin iptaline karar verilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İİK.nun 149/b maddesine göre ipotek belgesinin dayanağı akit tablosu, İİK.nun 149. maddesindeki koşulları içermiyor ve alacak muaccel olmuş ise borçlu ve ipotek veren taşınmaz maliki hakkında birlikte takip yapılarak ödeme emri gönderilmesi gerekirken sadece ipotek veren taşınmaz maliki hakkında takip yapılması doğru değildir. Borçlu ve ipotek veren üçüncü kişinin zorunlu takip arkadaşı olmaları nedeniyle icra mahkemesince doğrudan gözönüne alınması gereken bu husus süresiz şikayet konusu yapılabilir.
O halde mahkemece takip talepnamesinde gösterilmeyen borçluya teşmil suretiyle takibin yürütülmesinin mümkün olmadığını da dikkate alınarak sadece ipotek veren üçüncü kişi hakkında başlatılan bu takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yapılan başvuru itiraz olarak nitelendirilerek itirazın icra dairesine yapılacağından bahisle red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA , 25.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/4343

K. 2002/5173

T. 14.3.2002

• ÖDEME EMRİ ( Alacaklının Asıl Borçluyu Takipte Taraf Göstermeksizin İpotek Veren 3. Kişiyi Takip Edemeyeceği )

• TAKİP ( Alacaklının Asıl Borçluyu Takipte Taraf Göstermeksizin İpotek Veren 3. Kişiyi Takip Edemeyeceği )

• İPOTEK VEREN 3. KİŞİ ( Alacaklının Asıl Borçluyu Takipte Taraf Göstermeksizin Takip Edemeyeceği )

2004/m.149/b


ÖZET : Alacaklının asıl borçluyu takipte taraf göstermeksizin ipotek veren 3. kişiyi takip olanağı yoktur.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İİK' nun 149/b maddesi hükmü gereği, alacaklının asıl borçluyu takipte taraf göstermeksizin ipotek veren 3. kişiyi takip olanağı yoktur. Mercice açıklanan nedenle takibin iptaline karar vermek gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle istemin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 14.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/5735

K. 1997/5791

T. 20.5.1997

• ASIL BORÇLU VE TAŞINMAZINA İPOTEK KONULAN KİŞİLERİN FARKLI OLMASI ( İkisine Ödeme Emri Tebliğ Edilmesi-Mecburi Takip Arkadaşlığı )

• MECBURİ TAKİP ARKADAŞLIĞI ( Asıl Borçlu ve Onun Lehine İpotek Veren Kişi )

• BAŞKASININ BORCU İÇİN TAŞINMAZINA İPOTEK KONULAN KİŞİ ( Asıl Borçluyla Birlikte Takip Edilmesi-Mecburi Takip Arkadaşlığı )

• ÖDEME EMRİ TEBLİĞİ ( Başkasının Borcu İçin Taşınmazına İpotek Koydurtan Kişi-Mecburi Takip Arkadaşlığı )

2004/m.149b


ÖZET : İcra takibinin asıl borçlu aleyhine açılması asıldır. Ancak, takip sonunda üçüncü kişinin taşınmazının paraya çevrilmesi söz konusu olduğundan, o kişi hakkında da takip yapılması gerekir. Bu nedenle de sadece asıl borçlu ya da sadece taşınmazını ipotek etmiş olan üçüncü kişi hakkında takip yapılamaz. Nitekim icra müdürü, borçluya ve varsa gayrimenkul sahibi üçüncü şahsa birer ödeme emri gönderir denmek suretiyle bu durum kanunda hükme bağlanmıştır. O halde, ipotek veren üçüncü kişi ise, asıl borçlu ile bu kişi arasında birlikte takip zorunluluğu vardır. Mecburi takip arkadaşlığı nedeni ile takibin borçlulardan biri hakkında takip edilmeyerek diğeri hakkında yürütülmesi olanaksızdır. Bu hususun yasaya aykırılık nedeni ile tetkik merciince doğrudan göz önünde tutulması gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 8.5.1997 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : İcra takibinin asıl borçlu aleyhine açılması asıldır. Ancak, takip sonunda üçüncü kişinin taşınmazının paraya çevrilmesi söz konusu olduğundan, o kişi hakkında da takip yapılması gerekir. Bu nedenle de sadece asıl borçlu yada sadece taşınmazını ipotek etmiş olan üçüncü kişi hakkında takip yapılamaz. Nitekim 149/b maddede bu kural "icra müdürü, borçluya ve varsa gayrimenkul sahibi üçüncü şahsa birer ödeme emri gönderir" denmek suretiyle hükme bağlanmıştır. Şu halde, ipotek veren üçüncü kişi ise, asıl borçlu ile bu kişi arasında birlikte takip zorunluluğu vardır. Mecburi takip arkadaşlığı nedeni ile takibin borçlulardan biri hakkında takip edilmeyerek diğeri hakkında yürütülmesi olanaksızdır. Bu hususun yasaya aykırılık nedeni ile tetkik merciince doğrudan gözönünde tutulması gerekir. Takip talepnamesinde gösterilmeyen borçluya teşmil suretiyle takibin yürütülmesi de mümkün olmadığı nazara alınarak, sadece ipotek veren üçüncü kişi hakkında takibin iptaline karar vermek gerekirken, borçlu isteminin reddi isabetsiz olup, merci kararının bozulması gerekmektedir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz isteminin kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 20.5.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.



BK 487 İLE İLGİLİ KARARLAR


T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/19135

K. 2006/22450

T. 28.11.2006

• MÜŞTEREK VE MÜTESELSİL KEFİL ( Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluna ve Asıl Borçluya Müracaat Edilmeden Kefil Aleyhine Genel Haciz Yoluyla İcra Takibi Yapılabileceği - Banka Kredi Sözleşmesine Dayanılması )

• KEFİLİN MÜŞTEREK VE MÜTESELSİL OLMASI ( Banka Kredi Sözleşmesine Dayanılarak Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluna ve Asıl Borçluya Müracaat Edilmeden Kefil Aleyhine Genel Haciz Yoluyla İcra Takibi Yapılabileceği )

• BANKA KREDİ SÖZLEŞMESİNE DAYANAN TAKİP ( Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluna ve Asıl Borçluya Müracaat Edilmeden Kefil Aleyhine Genel Haciz Yoluyla İcra Takibi Yapılabileceği - Müşterek ve Müteselsil Kefil )

2004/m. 45

818/m. 487


ÖZET : Önce rehne müracaat kuralı borçlular için getirilmiş bir kural olup kefiller hakkında uygulanmaz. Öte yandan kefil müşterek ve müteselsil kefil ise alacaklı asıl borçluya müracaat etmeden ve rehnin paraya çevrilmesi yoluna gitmeden kefil aleyhine genel haciz yoluyla icra takibi yapabilir. Takip dayanağı banka kredi sözleşmesinde, kefaletin müteselsil olduğu açıkça belirtilmiştir. Açıklanan hususlar dikkate alınmadan kefil hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İİK'nun 45. maddesi asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin "rehni veren" hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçilmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine ilişkin bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki, İİK'nun 45. maddesi borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. Borçlar Kanunu'nun 487. maddesinde ise, ( kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek-müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise; alacaklı, asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel, kefil aleyhine takibat icra edebilir )denilmektedir. Borçlar Kanunu'nun açıklanan hükmüne ve takip dayanağı kredi sözleşmesi içeriğinde kefaletin müteselsil olduğunun yazılmasına göre müteselsil kefil V. hakkında yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda takip yapılması mümkün bulunduğundan bu borçlu hakkında takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir ( HGK'nun 14.10.1972 tarih, 215/841 sayılı kararı - Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, c: 3, s: 2395 ).
O halde, kredi sözleşmesine dayanılarak genel haciz yoluyla müşterek borçlu ve müteselsil kefil hakkında takip yapılmasına engel bir hal bulunmadığından mahkemece şikayetin reddi yerine kabulü isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/3224

K. 2001/4520

T. 16.3.2001

• MÜTESELSİL KEFALET ( Kredi Borcu Nedeniyle Kefile Başvurunun Geçerliliği)

• KEFİLE BAŞVURUNUN GEÇERLİLİĞİ ( Borçlu Sıfatıyla İpotek Bedelini Ödeyen Kefile Kredi Borcu İçin)

• İPOTEK BEDELİNİ BORÇLU SIFATIYLA ÖDEYEN KREDİ SÖZLEŞMESİ KEFİLİ ( Genel Haciz Yoluyla Takibi)

818/m.487


ÖZET : İpotek veren borçlu sıfatı dışında, kredi sözleşmesinin müşterek ve müteselsil borçlu ve kefili durumundaki şahsın ipotek bedelini ödemesi, ipotek borcundan kurtulmasını sağlar; ancak kalan alacak için kredi sözleşmesinden dolayı sorumluluğu devam eder. Bu nedenle hakkında, genel haciz yoluyla takip yapılmasına engel bir hal yoktur.
DAVA : Merci kararının onanmasını mutazammın 17.11.2000 tarih ve 1662817672 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 12.2.2001 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : BK.'nun 487. maddesine göre alacaklı, asıl borçluya müracaat etmeden ve rehinleri nakte tahvil ettirmeden kefiller hakkında icra takibi yapabilir. Somut olayda şikayetçi Belma ipotek veren borçlu sıfatı dışında, kredi sözleşmesinin müşterek ve müteselsil borçlu ve kefili durumundadır. İpotek bedelini ödemesi, ipotek borcundan kurtulmasını sağlar. Kalan alacak için kredi sözleşmesinden dolayı sorumluluğu devam edeceğinden hakkında genel haciz yoluyla takip yapılmasına engel bir hal yoktur. Mercice borçlunun şikayetinin bu doğrultuda değeriendirilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından, kararın bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklı vekılinin karar düzeltme isteminin kabulüyle, Dairemizin 17.11.2000 tarih, 2000/16628-17672 sayılı onama kararının kaldırılmasına, mercii kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve HUMK. nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA), 16.3.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/19303

K. 2000/20135

T. 18.12.2000

• KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Müteselsil Kefil Tarafından Alacaklı Yararına Verilen Gayrımenkul İpoteği )

• MÜTESELSİL KEFİLİN SORUMLULUĞU ( Kefil Tarafından Verilen İpoteğin Kredi Sözleşmesinin Teminatı Biçiminde Düzenlenmesi Durumunda Kefil Hakkında Ayrı Takip Yapılabilmesi )

• KEFİLİN İPOTEK VERMESİ ( İpoteğin Kefaletin Teminatı Olarak Değil Kredi Sözleşmesinin Teminatı Biçiminde Düzenlenmesi Durumunda Müteselsil Kefilin Sorumluluğu )

2004/m.45

818/m.487

Y. HGK. Kararı - 14.10.1972 tarih ve 215/841 s.


ÖZET : Kredi sözleşmesinin müteselsil kefili tarafından, alacaklı yararına verilen gayrimenkul ipoteğinin, kefaletin teminatı olarak değil, kredi sözleşmesinin teminatı biçiminde düzenlenmesi durumunda, müteselsil kefilin sorumluluğu, ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsadığından, hakkında ayrı takip yapılabilir. Bu durumda kredi sözleşmesine dayanılarak, genel haciz yoluyla kefil hakkında takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
DAVA : Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 29.11.2000 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değilse de, kredi sözleşmenin müteselsil kefili tarafından alacaklı yararına verilen gayrimenkul ipoteğinin kefaletin teminatı olarak değil kredi sözleşmesinin teminatı biçiminde düzenlenmesi durumunda, müteselsil kefilin sorumluluğu ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsadığından hakkında ayrı takip yapılabilir. Bunun ötesinde tahsilde tekerrüre meydan verilmemek kaydı ile takip yapıldığı da gözden uzak tutulmamalıdır. Hukuk Genel Kurulunun 14.10.1972 tarih ve 215-841 sayılı kararında da benimsendiği gibi İİK.nun 45. maddesi asıl borçlular için sevkedilmiş olup alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin rehni veren hakkında doğrudan doğruya genel haciz yoluyla takibe geçmesini önlemektedir. BK.nun 487. maddesinde ise, ( kefil borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek borçlu sıfatıyla veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhine takibat icra edebilir. ) denilmektedir. Yasa koyucu anılan madde ile alacaklının haklarını güvence altına almak istemiş ve ona asıl borçluyu takip etmese ve rehin gibi alacağın sağlam teminatına müracaatta bulunmasa dahi, doğrudan kefili takip etmek hakkını vermiştir. bu durumda kredi sözleşmesine dayanılarak genel haciz yoluyla kefil hakkında takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. O halde kredi borçlusu dışında bulunan diğer borçlular L... Gıda San. Tic. A.Ş. Muzaffer, Abdullatif ve Ökkeş'in şikayetlerinin reddine karar verilmek gerekirken bu borçlular hakkında da şikayetin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile merci kararının yukarıda adı geçen borçlular yönünden İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 18.12.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.