|
Erdem toplum tarafından kovulsaydı, Son sığınağı avukatların yanında bulurdu.”
Savcı Bellart
AVUKATLIK MESLEĞİ
ERDEMİN SON SIĞINAĞIDIR.
Toplum içindeki yeri konumu ne olursa olsun, hiçbir kişi ya da kurumun suç işleme ayrıcalığı yoktur ve olamaz. Suç işleyen kim olursa olsun, Cuhmuriyet Savcılarının iddia ve isnatları en etkin biçimde soruşturmak ve konuyu bağımsız Türk Yargısının önüne götürme görevleri vardır. Ancak bu görev yerine getirilirken; Anayasa, CMK, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve konuya ilişkin tüm hukuk kurallarının titizlikle dikkate alınması, sonuca gitmeye dönük, adaleti sağlamaya dönük her işlemde hukukilik sınırının aşılmamasına özen gösterilmesi gerektiği de açıktır.
Ne yazık ki; ülkemizde her alanda olduğu gibi, ceza adaletinin temelini oluşturan hazırlık soruşturması evresinde, bu kuralların dışlandığına ve özellikle medya destekli operasyonlara sıkça tanık olmaktayız.
Son günlerde yolsuzlukla mücadele kapsamında yürütüldüğü ifade olunan soruşturma kapsamında; İzmir, Manisa ve Muğla Barosuna kayıtlı bir kısım meslektaşımız gözaltına alınmış, gözaltına alma sırasında, avukatlık yasasının 58 ve 59. maddeleri ile CMK'nın konuya ilişkin kuralları, yine Anayasanın 36, 38. maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 10 ve 11. maddesindeki kurallar gözardı edilmiş, medya destekli bir yargısız infaz kampanyası başlatılmıştır.
Suç ve suçlu ile savaşımda, özellikle masum kişilerin KORKUSUZ, HUKUK DÜZENİNE VE SİSTEMİNE GÜVENEREK YAŞAMA HAKKI VE LEKELENMEME HAKKININ, SUÇSUZLUK KARİNESİNİN İHLAL EDİLMEMESİ GEREKİR.
Avukatlar; sanık ya da şüphelilerin ya da çetelerin ve çetecilerin cüppeli suç ortakları değil; kişilerin savunma hakkı ve hak arama özgürlüğünü yaşama geçiren meslek mensupları, hukuk savaşçılarıdır.
Toplum içinde yeri ve konumu ne olursa olsun, herkesin bir gün hak arama özgürlüğüne, savunma hakkına ve dolayısıyla bir avukatın hukuksal yardımına ihtiyacı olabilir.
Anayasamıza göre “herkes meşru bütün vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı yerleri önünde iddia ve savunma hakkıyla, adil yargılanma hakkına sahiptir” . ( Madde 36 )
Avukatlığın amacı; her türlü hukuksal sorun ve uyuşmazlığın adalet ve hakkaniyete uygun çözümlenmesi, hukuk kurallarının tam ve eksiksiz uygulanmasını sağlamaktır.
Ünlü savcı Bellart': “Erdem toplum tarafından kovulsaydı, son sığınağı avukatların yanında bulurdu” demiştir.
Erdemin son sığınağı olan avukatları ve avukatlık mesleğini suçlayıp/ aşağılamak hiç kimseye bu güne dek onur kazandırmamıştır, bundan böyle de kazandırmayacaktır.
Avukatların savunma ve hak arama görevini yerine getirirken, yasalar gereğince sahip oldukları hukuksal güvencelerin yaşama geçmesi gerekir. Adaletin yerini bulması, gerçeğin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkması için, savunmanın korkusuzca yapılması gerekir. Savunma dokunulmazlığı, hukuk sistemimize bu nedenle konulmuştur. Avukatların, mesleki güvencelerini ve savuinma dokunulmazlığını ihlal etmek; hukuk sisteminin savunma ayağını yok etmenin başlangıcı olacaktır.
Kurumsal olarak savunmaya zarar vermek adaletin tecelisine engel olur. Bu hukuki gerçeğin hiçbir suretle gözardı edilmemesi gerekir.
Diktatörler tarihsel süreç içinde savunma hakkına, hak arama özgürlüğüne ve avukatlık mesleğine karşı olmuşlardır. Napolyon en kuvvetli olduğu zamanlarda “AVUKATLARIN DİLİNİN KESİLMESİ GEREKTİĞİNİ” ifade etmişitr. Aynı Napolyon iktidardan düşüp, Elbe adasına sürüldüğünde, ilk işi, kendisini savunacak iyi bir avukat aramak olmuştur. Şurası unutulmamalıdır ki avukatlar, yargının gören gözü, duyan kulağı, konuşan dilidir.
Katılımcı barolar olarak, yürütülen soruşturmada şüpheli olan meslektaşlarımızın karşılaştığı uygulamaları, bir meslektaşımızın duruşma salonu kapısında, cübbesi üstünde, müvekkili ile birlikte duruşma sırasını beklerken yani görevi başında göz altına alınmasını, kaçma olasılığı bulunmayan meslektaşlarımıza yönelik göz altı uygulamasını; avukatlık mesleğinin özelliği, meslek onuru bakımından yadırgadığımızı belirtmek isteriz.
Şu noktanın kamuoyu tarafından bilinmesi ve özellikle kimi siyaset erbapları tarafından da kavranması gerekir.
“Suçluluğu hükmen saptanıncaya değin, kişi masum yani suçsuz sayılır. ( anayasa Md.38/4)
Bu kuralın evrensel hukuktaki adı masumiyet karinesi ya da suçsuzluk kuralıdır. İnsan oğlu insanlaşma sürecindeki yürüyüşünde, hak adına hukuk adına önyargılı davranılmasının, yargısız ve yargılamasız infaz yapılmasının büyük acısını ve ızdırabını çekmiştir ve halen de çekmektedir. O nedenle, bu evrensel hukuk kuralının yerleşip kök salmasında insan oğlunun tarih boyunca çektiği acı ve ızdıraplar yatmaktadır. Yargısız ve yargılamasız infaz yapılması, kişilerin hakkındaki yargılama süreci devam ederken masumiyet karinesinin ihlal edilmesi, insanlık adına utanç verici bir durumdur. Hiç kuşku yoktur ki, hangi nedenle olursa olsun, hakkında ceza soruşturması ya da kovuşturması yürütülen kişilerin peşinen suçlu ilan edilmesi mümkün değildir. Yazılı ve görsel basın organlarında; kimi kişiler hakkında yargısız ve yargılamasız infaz yapılması insan haklarına ve hukukun evrensel ilkelerine kesinlikle aykırıdır. İnsan Hakları Evrensel bildirisinin konuya ilişkin 10.ve 11.maddeleri aynen şöyledir:
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ
Madde 10
Herkes, haklarının, sorumluluklarının, ya da kendisine yöneltilen, cezayı gerektirir herhangi bir suçlamanın açıklığa kavuşturulmasında, davasının, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde hakkaniyetle ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir.
Madde 11
“Bir suç işlemekten sanık her insan, savunması için kendisine gerekli bütün koşulların sağlanmış bulunduğu açık bir yargılanma ile, yasalar uyarınca suçlu olduğu kanıtlanmadıkça suçsuz sayılır.”
Yine anayasa ve insan hakları evrensel bildirgesinde güvence alınan ilkelerin ihlal edilmesi, ceza soruşturmasında önlem ve gözaltına alma işleminin peşin cezaya ve giderek ölüm cezasına dönüşmesi, insan hakları açısından kabul edilmesi ve dayanılması olanaksız kaygı verici bir insanlık dramı halini almıştır. Yine belirtilen soruşturma kapsamında tutuklanan ve cezaevinde düşen veya düşürülen ve bunun sonucunda yaşamsal tehlike içine giren ve kalıcı şekilde hastalanan E.Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un dramı ile Kuddusi Okkır'ın dramı, yaşanan hukuksuzluğun ve vehametin tipik örnekleri olarak adalet tarihine geçmiştir.
Hukuksal açıdan insan yaşamı ve sağlığının üstünde bir değer yoktur. Yaşamsal tehlike altında bulunan bir kimsenin tıbbi açıdan tedavisine engel olmak, engel olanlar açısından görevi kötüye kullanmanın ötesinde, ölüme neden olma suçunu oluşturur. Bu vesile ile, insanlık dramına bir kez daha dikkat çekiyoruz. Sorumluları sorumlu ve sağduyulu davranmaya, hasta olan tutuklu ya da gözaltında bulunan kişilerin tedavisi için gereken işlemleri yapmaya çağırıyoruz. Devletin yetkili kurumlarını da, görevini kötüye kullananlar hakkında bir an önce inceleme ve işlem başlatmaya davet ediyoruz. Hiç bir gerekçe insan hakları ihlalini ve insan yaşamına yönelik tehdit ve tehlikeyi meşru kılamaz. Hukukun temel amacı, kişinin başta yaşama hakkı olmak üzere kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktır.
İnsan haklarının her aşamada yaşama geçirilmesi, hazırlık soruşturması sırasında gizli olarak saptanan ifadelerin gizlilik kuralları ihlal edilerek bir kısım basına servis yapılmaması, kişilerin şeref ve onurunun (haysiyetinin) her koşulda korunması gerekir.
Unutulmamalıdır ki, hiçkimsenin insan haklarını, yasaları ve hukuk kurallarını ihlal etme ayrıcalığı yoktur ve olamaz. O nedenle katılımcı barolar olarak, Avukatlık Yasası'nın 76. maddesine dayanarak, insan haklarını ve hukuk kurallarını ihlal edenler hakkında inceleme ve işlem başlatılmasını ve hiç kimsenin işlediği suçun onun yanında kar kalmaması için, sorumlulardan bağımsız ve yansız yargı önünde hesap sorulmasını talep ediyoruz.
Son dönemde yapılan soruşturmalar sırasında insan hakları evrensel kurallarıyla iç hukuk kurallarının tümüyle ihlal edildiğini ve özellikle Başbakan R.T.Erdoğan tarafından “çete avukatlığı” deyimine vurgu yapılarak avukatlık mesleği ve avukatlara alenen hakaret edildiğini, bu açıklamadan sonra özellikle avukatlara, yerine getirdikleri görev yani savunma görevi nedeniyle, sanık veya bir kısım şüphelilerin cüppeli suç ortağı nazarıyla bakıldığı ve bu yolda işlem yapıldığını üzülerek görmekteyiz.
Katılımcı barolar olarak, son dönemde mesleğimize ve meslek onurumuza yönelik tüm saldırılara karşı; mesleğimizin ve meslektaşlarımızın dimdik ayakta olduğunu, büyükbir gururla kamuoyuna bildiririz.
Av.Nevzat Erdemir
İzmir Barosu Başkanı
Av.Sümer Germen
Aydın Barosu Başkanı
Av.M.İlker Gürkan
Muğla Barosu Başkanı
Av.Fadıl Ünal
Manisa Barosu Başkanı
Av.Muzaffer Mavuk
Balıkesir Barosu Başkanı
Av.Adil Demir
Denizli Barosu Başkanı
|