Mesajı Okuyun
Old 04-11-2008, 09:53   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

İşte bu nedenle TMK.m.683 dayanılabilir.Yani, Çıkan sular ya da kokular nedeniyle rahatsızlık ve zarar veriyorsa,komşuluk hukukuna dayanılabilir.

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/737
K. 2007/2355
T. 8.3.2007
• ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Yapılan Uygulamada Foseptik Çukurdan Çıkan Suların Davacı Taşınmazına Zarar Verdiği Keşfen Saptandığından Kabulü ile Zararın Hesaplanması Gereği )
• FOSEPTİK ÇUKURUNDAN ÇIKAN ATIK SULAR ( Elatmanın Önlenmesi - Davacı Taşınmazına Zarar Verdiği Keşfen Saptandığından Kabulü ile Zararın Hesaplanması Gereği )
• MÜDAHALENİN ÖNLENMESİ ( Müdahale Yenilendikçe veya Sürüp Gittikçe Mal Sahibi Mülkiyet Hakkını Korumak İçin Müdahalenin Önlenmesini İsteyebileceği )
4721/m.683
ÖZET : Davacı, davalı okulun foseptik çukurundan çıkan atık suların kendisine ait çaplı taşınmazına akıtılarak önemli ölçüde zarar verdiğini ileri sürmüş elatmanın önlenmesi ile 9.10.2000 tarihinden itibaren hesaplanacak zararın tazminini istemiştir. Müdahale yenilendikçe veya sürüp gittikçe, mal sahibi mülkiyet hakkını korumak için müdahalenin önlenmesini isteyebilecektir.

Mahkemece, yapılan uygulamada foseptik çukurdan çıkan suların davacı taşınmazına zarar verdiği keşfen saptanmıştır. O halde, işin esasına girilerek elatmanın önlenmesine varsa yeni bir zararın uzman bilirkişi aracılığı ile hesaplanarak hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, kayden malik olduğu 124 parsel sayılı taşınmazına, 100.Yıl İlköğretim Okulunun foseptik çukurundan çıkan atık suyun verilmesi nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürüp; elatmanın önlenmesi ile 9.10.2003 tarihinden itibaren verilen zararın yasal faiziyle birlikte tazminini istemiştir.

Davalı, çekişmeli taşınmaza herhangi bir müdahale veya zarar verici eylemleri bulunmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının daha önceden hükme bağlanan 2002/603 esas sayılı davasıyla eldeki davanın taraflarının, taleplerin ve dava konularının aynı olduğu, zarar gören yer yüzölçüm ve ağaç sayısının da aynı olduğu, zarar gören ağaç sayısında artış bulunmadığı; aynı zarar nedeniyle birden fazla tazminat talep edilemeyeceği, kesinleşmiş hüküm ile elatmanın önlenmesine de karar verilmiş olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı okulun foseptik çukurundan çıkan atık suların kendisine ait çaplı taşınmazına akıtılarak önemli ölçüde zarar verdiğini ileri sürmüş elatmanın önlenmesi ile 9.10.2000 tarihinden itibaren hesaplanacak zararın tazminini istemiştir.

Davalı idare, davalının taşınmazına herhangi bir müdahalenin olmadığını savunmuştur.

Mahkemece, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen aynı yerle ilgili ( 2002/603-2003/494 sayılı ) hüküm bulunduğunu gerekçe göstererek kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyaya getirtilen yukarıda numarası yazılı dava dosyası incelendiğinde davanın taraflarının aynı olduğu, isteğin tazminata ilişkin bulunduğu mahkemece, foseptik çukurdan yayılan atık suların verdiği zarar sebebiyle kavak ağaçlarının bedeli karşılığı 307.000.000 TL.tazminata hükmedildiği, hükmün kesinleştiği görülmüştür.

Ancak, kesin hükümden söz edilebilmesi için HUMK.nun 237. maddesine göre, davanın tarafları, konusu ve sebebinin aynı olması şarttır. Oysa, önceki dava tazminatla ilgili olduğu halde, eldeki dava elatmanın önlenmesi ve tazminatla ilgilidir. Ayrıca, eldeki davadaki tazminat isteği de önceki davanın kesinleştiği tarihten sonraki dönemi kapsamaktadır. Bu durumda her iki davanın konusu ve hukuki sebebinin aynı olduğu söylenemez.

Hemen belirtilmelidir ki, dava, Medeni Kanunun 683. maddesine dayanan çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi; isteğine ilişkin olup; mahkemece ( ...önceden verilen hükmün kesin hüküm oluşturduğu ) gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere, Medeni Kanunun 683. maddesi, bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir hükmünü öngörmüştür.

Öğretide özet olarak ( ...zilyet bulunmayan malikin; malik olmayan zilyet aleyhine açtığı davadır... ) şeklinde tanımlanan istihkak davasında da kuşkusuz kesin hüküm oluşabilir. Dr.Suat Bertan; Ayni Haklar adlı eserinin 296. sahifesinde bu konuya değinerek ( ...muhkem kaziye vardır denilebilmesi için, istihkak davası sonunda verilen hüküm ile yalnızca bir malın davacıya teslimi gerektiğinin veya hukuki bir sebepten dolayı o malın davacıya teslim edilmesi gerekmediğinin o davanın tarafları arasında muhkem kaziye halini alması gerekir... )

Görüşünü ifade etmektedir. Öte yandan, müdahale yenilendikçe veya sürüp gittikçe, mal sahibi mülkiyet hakkını korumak için müdahalenin önlenmesini isteyebilecektir.

Mahkemece, yapılan uygulamada foseptik çukurdan çıkan suların davacı taşınmazına zarar verdiği keşfen saptanmıştır.

O halde, işin esasına girilerek elatmanın önlenmesine varsa yeni bir zararın uzman bilirkişi aracılığı ile hesaplanarak hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince açıklanan sebeplerden dolayı BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.