 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
Vali Atış, "Bir gün önce devletin verdiği yeşil kartla tedavi hizmeti alacaksın, ertesi gün çocuğunun devletin polisine taş atmasına göz yumacaksın. Böyle birşey olamaz, tespit ettiğimiz ailelerin yeşil kartını iptal ederek çocuğuna sahip çıkmasını sağlayacağız" dedi. |
|
 |
|
 |
|
Gerçekten çok enteresan bir demeç. Bu mantığa göre mesela devlete karşı suç işleyenlerin(veya suç işlediği şüphesi altında olanların) devlet tarafından verilen diğer hizmetlere erişimi de durdurulmalı mı? Mesela polisle silahlı çatışmaya giren bir kişi yaralı yakalandığında, cezai takibat öncesi tedavisinin yapılmasından imtina edilebilir mi? Ya da belirli suçları işleyenler cezalarını çektikten sonra belediye otobüsüne alınmayabilir mi? Aynı mantıktan hareketle devlet için çalışanlara da devlet imkanlarından daha fazla faydalanma hakkı verilebilir mi? Mesela Sayın Vali emekli olduktan sonra "daha önce devlet için çalıştığından" belediye otobüsüne biletsiz binebilir mi?
Devletin sosyal devlet olmanın gereği olarak ve ayrıca Anayasal hak olarak verdiği sağlık hizmetinin, kişilerin TCK'ya aykırı faaliyetleri ile nasıl bağdaştırılabildiğini anlamak mümkün değil. Eğer böyle bir bağdaştırma yapılıyorsa, vergi ödemenin bu hesap içine nasıl katılacağını anlamak da zor. Mesela devlet imkanlarından faydalanmasına imkan vermediğiniz kişileri vergiden de muaf tutacak mısınız, yoksa onların vergilerini almaya devam edip, o paralarla finanse edilen devlet hizmetlerini onlara vermemeyi mi değerlendireceksiniz.
Bazen elmalarla armutları birbirine karıştırıyormuşuz gibi geliyor bana. HERKESE sağlık hizmetini verip, bu gibi istenmeyen olaylar karşısında yetersiz kalan ceza yasalarını değiştirerek, suça karışan çocukların velilerine göze alamayacakları ağır cezaları öngörsek ve hem bu olayları sona erdirirken, hem de çocukların haklarını korusak daha uygun olmayacak mı?
Tabii bana kalırsa aynı cezai düzenlemede devletin sorumluluğu altında bulunan kimsesiz çocukların (örneğin büyükşehirlerdeki tinerci çocukların) veya cezai ehliyete sahip olmayanların (örneğin vasisi olmayan akıl hastalarının) işledikleri suçlar için de devletin sorumluluğunun düzenlenmesi hakkaniyetin gereği olacaktır. Eğer Taksim meydanında yürürken, akıl hastahanesinde yer olmadığı için "dışarı bırakılan" kimsesiz bir akıl hastası sizi bıçaklıyorsa, uğradığınız zararı bir şekilde devletin tazmin etmesi de gerekmelidir. Veya konunun çözümünü yukarıdaki demeci veren Sayın Vali'ye bırakırsak, belki Hastane Sorumlularının ve şehrin mülki/emniyet amirlerinin ve ailelerinin bundan böyle devletten sağlık hizmeti almasına engel olacak idari işlemler yapmayı da değerlendirebilir.