Mesajı Okuyun
Old 18-10-2008, 20:32   #46
Av. B. Zekeriya BENGİER

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Esasen bu konuyu daha önce Avukatların üstünün aranması ile ilgili forum başlığı başta olmak üzere değişik forum başlıkları altında detaylı olarak tartışmıştık. Orada belirttiğim görüşlerimde değişiklik olmadı: Bir hakimin ya da bir avukatın üstünün aranması/aranamaması ile ilgili yasa metinleri (bu bağlamda Av.K.m.58 ile Hakimler Savcılar Kanunu md. 88'deki düzenlemeler) "görevle ilgili" yorumlanmalıdır.

Bu yasal düzenlemelerle getirilmek istenen düzenlemenin hakimin ve avukatın görevini bağımsızlık içinde ve yürütmenin baskısı altında kalmadan yapabilmesi için getirilmiş düzenlemeler olduğunu inancındayım, yoksa diğer vatandaşların üstünde bir meslek sınıfı yaratmak için değil.

Bir avukat ya da hakim olarak Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadında maç oynanırken statta delil tesbiti ya da keşif yapıyorsanız, kimliğiniz gösterip görevinizi açıkladıktan sonra üzeriniz aranmadan stada girebilmelisiniz. Ancak bilet alıp oğlunuzla maç seyretmek için geldiyseniz, hakim ya da avukat olmak (ve bu bağlamda Av.K.m.58 ile Hakimler Savcılar Kanunu md. 88'deki düzenlemeler) herkesin geçtiği genel arama noktasından aranmadan geçmek için mazeret olmamalı diye düşünüyorum.

Bu görüşüm tüm meslek, statü ya da makamlar için de geçerlidir: Polis, asker, subay, avukat, hakim, savcı, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı vs. ile ilgili yasal düzenlemeler ve ayrıcalıklar bu görevlilerin görevlerini düzgün yapabilmelerine olanak verecek şekilde düzenlenmeli ve yorumlanmalıdır, kişinin görevle ilgili olmayan kişisel hayatını kapsamamalıdır. TC Cumhurbaşkanı bir devlet görevi için bir dış geziye gidiyorsa, VIP kapısından aranmadan geçip, devlet bütçesiyle tahsis edilen uçağa binmeli, tatile gidiyorsa, THY tarifeli uçağında kendi parasıyla bilet alıp, sıraya girerek, normal kapıdan geçip, üstü arandıktan sonra uçağa girmelidir.

Bu söz konusu yasa maddelerinin nasıl olması ve nasıl yorumlanması ile ilgili benim kişisel görüşümdür.

Sayın Admin'in yorumuna katılmamak mümkün değil. Yasaları uygulayanların kişiliklerinin bu yorumlamayı nasıl etkilediğini hep birlikte görmekteyiz. Kişiler oldukları yeri ve işgal ettikleri makamları, kendi üstün kişiliklerinden olmayıp yürütmeleri gereken hizmetin bir gereği olarak görmedikleri sürece, kuralları yorumlarken de aynı hataya düşebilirler.

Habere konu olan Hakim'in açıklaması sırasında olanları gözümün önünde canlandırmak istedim. Burada konuşulmayan Polis faktörünü varsayımsal olarak irdelemek istiyorum. Hakim'in cebinde bulunan (unuttuğu kanaatindeyim) kalem nedeniyle alarm çalmış. Bunun üzerine polis memuru üzerini aramak için hamle yaptığında kalemi farketmiş ve kimliğini de göstererek (bir daha o kapıdan girip çıkmamak için) sadece kalem var beni tekrar o kapıdan gir çık yaptırma, zaten arkada kuyruk var bavullar orada bekliyor, tıkanıklık olmasın bende yorulmayım kabilinden kimliğini göstermiş, ama bir Hakimi arama fırsatını ele geçiren Polis memuru "hah düştün işte elime bize azmı çektirdi bu hakimler" edası ile Hakim'i "elle" aramak için kolları sıvamış olabilir. Çünkü Hakimin açıklamasında üzerinde durduğu konu o idi yani elle arama. Ben de hiç bir yerde kendimi (hatta hava alanında) elle aratmadım aratmamda burada esas unsur benim avukat olmam değil öncelikle yasaların güvencesinde bir Türk Vatandaşı olmamdır. Adliyelere girişlerde avukatların üstlerinin aranmasına tepki gösteren arkadaşlarıma beni elle kimse arayamaz ancak mesleki anlamda üzerimizde şaibe kalmaması için elektronik ortamda aranmamızın sakınca olmadığını hatta topluma bu yönde örnek olmamız gerektiğini savunmuştum.

Tartışmada bu noktanın göz ardı edildiğini düşünüyorum.

Sayın Saim'in Hakimlerin VİP olduğu görüşüne bir hukukçu olarak katılıyorum. Çünkü hükmü veren makam olduğu için yargıyı temsil adına yargılamanın sonucunda oluşan kararı veren ve açıklayan makamdır. Savcılık Makamı veya Avukatlık Makamı ondan daha az önemli bir makam olmadığı halde sırf yargıyı temsil adına hakimlik makamını VİP kabul etmekte bir sakınca görmemekteyim. Ancak bazı ceza hakimlerinin karar sürecinde meslektaş olarak gördükleri Savcıları karar verirken heyet tartışmalarına davet etmeleri Avukatları biraz ötelemelerinin getirdiği mesleki gerginlik sonucu tartışmalar bu noktalara gelmektedir.

Sözün özü herkes işgal ettiği makamı, mevkiyi, görevi ve deruhte ettiği görevi içine sindirmeli davranışlarını ona göre ayarlamalıdır. En önemli husus konumunu iyi bilip tevazuyu elden bırakmamaktır.

Hazımsızlıkla yapılan bütün davranışlar keskin tavırlar ile karşılanır.