|
|
|
|
Bugün İstanbul 14. İcra Müdürlüğü'ne yenice başlayan bayan bir müdür yardımcısı, stajyerimi yanına çağırmış ve kulağına "senin avukatın kendini çok akıllı zannediyor galiba, bu talepleri gönderirken bir 50 kağıt dosyalara koyacak. Burada adet böyle, biz bu şekilde çalışıyoruz." demiş....
Zavallı stajyerim şok geçirip "iyi de bu sizin göreviniz zaten yapmak durumundasınız" deme gafletinde bulunmuş... Aldığı cevap da, " o zaman talep cevaplarınızı bekler durusunuz, koyarım bi kenara olur biter"....
Diğer yandan, tebligat masraflarına fazladan verdiğimiz 1-2 liraların yanı sıra, talepler için vermemiz gereken 50-30-20 liralar artık bir tarife olmuş vaziyette. Hele kriz döneminde icra memurları ile müdürlerinin elinden çekeceğimiz var. Krizi aşmak için avukatlara yapmayacakları eza cefa kalmayacak gibi geliyor bana.
|
|
 |
|
 |
|
Koskocaman bakan boşuna "tapu müdürlerine verilen rüşvet değil bahşiştir" lafını ne çabuk unuttuk. Ülkemizin saygın müdürlerine, memurlarına vatandaşın bahşiş verip onları garson sınıfına indirgeyerek suç olgusunu ortadan kaldırıp bunu meşrulaştıran bir zihniyet içinde sizce bu icra dairesi çalışanları herhangibir şekilde adalet önüne çıkar mı?
Cevap belli ; Tabii ki hayır!
O zaman ne yapmak lazım diye biraz kendimize sormamız gerekiyor.Yoğun olarak icra işi yapan Avukat meslektaşlarımızın işleri çabuk olsun diye icra dairesi memurlarını bahşiş'e boğmaları onlara ev,araba hatta yat( evet yanlış duymadınız "YAT" bizim istanbulda çalışan bir avukat arkadaşım söyledi bunu) aldıracak kadar yüklü meblağlar vermelerinde sizce bizim hiç suçumuz yok mu?
Bence iğneyi biraz da kendimize batırma zamanımız geldi. Çünkü bakan bile bu tür eylemleri suç olgusu olarak görmemesi bu kişilerin asla adalet önünde hesap vermemeleri anlamına gelmektedir. Yani düzene aynen devam edilecek. Taki biz buna bir son vermez isek.