Mesajı Okuyun
Old 09-10-2008, 15:58   #8
v. Aynur

 
Varsayılan

(818 S. K. m. 1, 38) (2004 S. K. m. 67)
Dava: Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 5.7.2000 gün ve 2000/394 E-535 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 6.2.2001 gün ve 2001/7099-962 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili , dava dışı F... Şekerleme Gıda San.Tic. Ltd. Şti. nin Genel Kredi Sözleşmesine istinaden ticari kredi kullandığını, sözleşmenin müteselsil kefili olan davalı yerine, bu sıfatla davalının özel vekaletnamesine sahip şirket müdürü olan Zeki P. tarafından imza konulduğunu, keşide edilen ihtarnamelere davalının itiraz etmediğini iddia ederek, kredi borcunun tahsili için girişilen takibe yapılan itirazın iptaliyle takibin devamı ve %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, özel
vekaletnamenin vekil Zeki P.' ın kendi nam ve hesabına alacağı krediye karşılık müvekkiline ait gayrimenkulunu ipotek ettirmek üzere verildiğini, dava dışı F... Şekerleme Ltd. Şti. nin borçlarına kefalet veya teminat olarak verilmediğini, sözleşmenin varlığı kabul edilse bile limit ile sorumlu olunabileceğini, belirterek davanın reddiyle % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere göre takibe konu 26.6.1997 tarihli sözleşmeyi müşterek borçlu, müteselsil kefil olarak Konya 3. Noterliğinin 46470 yevmiye nolu 26.9.1997 tarihli
vekaletnameye istinaden Zeki P.' ın imzaladığı, bu vekaletnamenin Zeki P.' ın kendi nam ve hesabına alacağı kredi ve teminat mektuplarına karşılık Güldane P.'ın gayrimenkulunun ipotek verilmesine dair olduğu, Zeki P.'ın üçüncü kişilere kefil olması halini kapsamadığı, yine aynı Noterliğin 47754 yevmiye nolu vekaleti ise üçüncü kişileri kapsar şekilde olmasına rağmen sözleşme tarihinden sonraki tarihli olması gerekçesiyle davanın reddine, dair verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
26.6.1997 tarihli kredi sözleşmesine, davalının vekili olarak imza koyan Zeki P.' a , Konya 3. Noterliğinin 3.10.1997 tarih ve 47754 yevmiye numarası altında düzenlenen yeni bir
vekaletname ile daha önce alınmış ve alınacak kredi yönünden de vekilin müvekkili adına vekaletnamede yazılı taşınmazı ipotek etme ve kefil olma yetkisinin verilmiş ve bu şekilde önceki işleme geçerlilik tanınmış olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemenin işin esasını inceleyerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde davanın reddedilmesinde isabet görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.11.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)
KARŞI OY YAZISI:
Yetkisi olmaksızın veya yetki sınırlarını taşarak başkası adına hukuki işlem yapan kişinin yaptığı akde, yetkisiz temsil olunan tarafından icazet verilmedikçe bu akit temsil olunanı bağlamaz. Bu durumda bu akde dayanarak hak talebinde bulunacak olan tarafın, yetkisiz temsil olunandan muayyen bir müddet içinde akde icazet verilip verilmeyeceğini beyan etmesini talebe hakkı bulunup; bu süre içinde icazet verildiğinin bildirilmemesi durumunda o kimse akitle ilzam olunamaz ( BK.m.38 )
İcazet bir irade beyanı olup sarih veya zımnî olabilir ( BK.m.1 ).
Zimnî irade beyanı; hukuki bir sonuca ulaşma iradesini dolayısıyla ifade eden beyanlar veya davranışlardır. Bunlar bazan sarih bir beyana eş tutulamayan fiili davranışlarla ( maddi fiillerle ) vuku bulur. Bunlar "delalet edici fiiller " olarak da adlandırılabilir. Yetkisiz temsil sonucu yapılmış olan akde dayalı bir hak iddiasında bulunan kişi, temsil edilenin maddi fiilinin, şüpheye meydan vermeyecek tarzda icazete delalet edici fiil niteliğinde bulunduğunu kanıtlama yükümlülüğündedir. Bu nedenle davalının icazet olduğu ileri sürülen eyleminin bu nitelikte olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
Dosyadaki bilgilere göre; davalı, okur yazar olmadığını ileri süren, 60 yaş dolayında bir ev kadınıdır. Dava konusu kredi sözleşmesinde kendisine asaleten, davalı adına
vekaleten imzası bulunan Zeki P. oğludur. Davalı'yı temsilen sözleşmeye vazedilen imza kefil sıfatı ile atılmıştır. Sözleşme ile vekaletname aynı tarihi taşımaktadır. Sözleşmenin asıl borçlusu bir ticari şirkettir. Bu ilk vekaletnamede vekile, şirket lehine herhangi bir işlem yapma yetkisi verilmemiştir. İlk vekaletnameden bir hafta sonra verilen ikinci vekaletnamede şirkete kefil olunma yetkisi de verilmiştir.
Tartışma konusu olan husus; yukarıda özellikleri belirtilen bir anne tarafından oğula verilen
vekaletnamede mevcut olmayan bir yetkinin, bir hafta sonra verilen vekaletnamede verilmesinin ilk vekaletnameye dayalı olarak yapılan kredi sözleşmesine icazet niteliğinde bir fiil olup olmadığıdır.
Hükmü yukarıda açıklanan 38.madde uyarınca: davacı bankanın kredi sözleşmesinin yetkisiz temsil sureti ile yapıldığını anlaması üzerine eksikliği, durumu davalıdan gizleyerek işleme geçerlilik kazandırma yolunu tercih ettiği kanaatini verecek şekilde, böyle bir akdi yapma yetkisini de içeren yeni bir
vekaletname getirilmesini isteme yerine, hüsnüniyet kurallarının da gereği olarak vereceği süre zarfında davalıdan icazet istemesi gerekirdi. Davacı banka bu yolu seçmemekle davalının sonradan verdiği vekalete dayanamaz. Gerek vekalet gerekse temsil, vekil veya temsilci tarafından sorumsuzca kullanılabilecek yetkilerden olmayıp, yapılan hukuki işlemde temsil edilenin gerçek iradesine uygun olarak kullanılması gerekir. Akdin diğer tarafının da buna özen göstermesi hüsnüniyet kuralı icabıdır. Açıklananlar muvacehesinde davacı bankanın işleme sıhhat kazandırmak amacı ile davalı asilden vekaletname istihsalinden daha zor olmayan bir beyan alması veya yine noterden bir icazetname isteyerek işlemden asili de bilgilendirmesi gerekirken, sade vatandaş niteliğindeki davalının durumu anlayıp değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı bir yolu seçerek, vekilden böyle bir yetkiyi de içeren ikinci bir vekaletname istemesi doğru olmayıp davalının ikinci vekaleti verirken kredi sözleşmesinden haberdar olduğu ispat edilebilmiş olmadığına göre, ikinci vekaleti vermesi sözleşmeye icazet anlamına gelen bir davranış olarak sabit görülemez.
Yukarıda yazılı nedenlerle davalının dava konusu sözleşme ile bağlı sayılması mümkün olmayıp; yerel mahkemenin ısrar kararı doğru bulunduğundan onanması gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.

(KAYNAK: Av. Talih UYAR)( HGK. 2001/19-1029 E., 2001/1085 k.,28.11.2001 tarih )