Mesajı Okuyun
Old 06-09-2008, 18:07   #47
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Konuyla ilgili daha önce görüş bildirmemiş, yalnızca kararı merak ettiğimi yazmıştım. Karar foruma eklenince epeyce inceledim. Biraz uzun oldu ama incelememin sonuçlarını yazmak istiyorum.

İlk bakışta basında çıkan haberle karar arasında farklılık bulunduğu, yine kararda da bazı çelişkilerin bulunduğu göze çarpıyor:

1- Haberde "canım" sözcüğünün ön plana çıkarılmasına rağmen ("Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hakime "canım" hitabını hakaret niteliğinde gördü ve suç saydı."), kararda "canım" sözcüğünün tek başına değerlendirilmediği görülüyor. Oysa forumdaki tartışmada (haberin yönlendirmesi ile) "canım" sözcüğünün hakaret suçunu oluşturma olasılığı tartışılmıştı.

2- Kararda ve haberde sanığın sözleri farklı; hatta kararın farklı yerlerinde de bu sözler farklı yazılmış. "Maddi gerçek" arandığına göre sanığın tam olarak ne dediği önemli olmasına rağmen, bu farklılık var. Bu açıdan haber ve karar eleştirilebilir nitelikte.

Haberde: "Canım, sen bu keşfi yapmak zorundasın. Harcı yatırdım. Parayı aldın, keşif yapmıyorsun. Şikayet ederim"

Kararda:

a)
Alıntı:
Yazan Gülsün A. Aygörmez
"canım sana ne oluyor, sen paranı aldın, bu tespiti yapacaksın, yoksa seni şikayet ederim"

b)
Alıntı:
Yazan Gülsün A. Aygörmez
"canım, sen bu keşfi yapmak zorundasın, harç yatırdım, yapmazsan seni ilgili yerlere şikayet ederim"

Yine kararda suçun unsurlarının oluşumuna etki etmeyen unsurlar, sanki suçun oluşumuna katkıda bulunmuş gibi gösterilmiştir:

Alıntı:
Yazan Gülsün A. Aygörmez
Görüldüğü üzere sanık fidanlıkta tespite gidildiğinde hakimin yapacağı işlemlere ve düzenlemelere, uyarılmasına karşın doğrudan müdahale ederek bilirkişilere talimatlar vermiş, onları çeşitli işlemlere yönlendirmiş, ...

Oysa yine kararda bu olay şu şekilde açıklanmış:

Alıntı:
Yazan Gülsün A. Aygörmez
tespitin başlangıcında G..... A.....'ın fotoğrafçıyı hareketlendirerek ağaç ve armutların fotoğraflarını çektirmesi sebebiyle il Müdür Yardımcısının, 'bize mahkeme davetiyesi gelmeden bu şekilde gelinmesi uygun mu' diye sorması üzerine tespit isteyen vekili Av. G..... A.....'ın Müdür Yardımcısı Ali U....'a 'seninle münakaşa edecek vaktim yok' dediği, Hakimin tarafları ikaz ettiği,

Karardaki bu bölümlerden anladığım; tespit isteyen sanık, fotoğrafçıya tespite konu ağaçları gösterip, onların fotoğraflarını çekmesini istemiştir. Bu eylem, kararda yazıldığı gibi "hakimin yapacağı işlemlere ve düzenlemelere müdahale ve bilirkişilere talimat verme" sayılamaz. Kaldı ki bu hususun, hakaret suçunun oluşumu ile de ilgisi yoktur. Bu olayların, "suça konu sözlerin söylenmesinden önce ortamın nasıl gerildiğini açıklanması" bakımından kararda yer alması gerekirse de, olduğundan farklı değerlendirilmesi eleştirilebilir. Yine kararda, sanığın "fotoğrafçıyı hareketlendirmek" olarak tarif edilen eylemini "uyarılmasına karşın" yaptığından sözedilmiştir. Oysa olayın anlatıldığı bölüme bakıldığında, hakimin tarafları (sanık ve müdür yardımcısını), sanığın müdür yardımcısına söylediği sözlerden sonra ("seninle münakaşa edecek vaktim yok" ), bu ikisinin tartışmalarını önlemek için uyardığı, uyarının sanığın "fotoğrafçıyı hareketlendirmesi" ile ilgisinin bulunmadığı açıktır. Karar bu yönden de eleştirilebilir.

Diğer küçük bir eleştirim de, kararda (Ceza Dairesinin bozma kararından sözedilirken) kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunu düzenleyen maddenin 125/3-a yerine (olasılıkla, maddi hata sonucu) 125/3-b olarak yazılmış olmasınadır.

Gelelim sonuç bölümüne;
CGK kararın sonuç bölümünde şöyle denmiştir:

Alıntı:
Yazan Gülsün A. Aygörmez
Görüldüğü üzere sanık fidanlıkta tespite gidildiğinde hakimin yapacağı işlemlere ve düzenlemelere, uyarılmasına karşın doğrudan müdahale ederek bilirkişilere talimatlar vermiş, onları çeşitli işlemlere yönlendirmiş, İl Tarım Müdür Yardımcısının bu durumu tespiti yapan hakime sözlü olarak iletmesi üzerine bu kez onunla tartışmaya girişerek el kol hareketleri yapıp sinirli biçimde konuşarak ortamın gerilmesine neden olmuş, bundan dolayı kendisini yeniden uyaran ve olumsuz tavrını sürdürmesi halinde tespite devam edemeyeceğini söyleyen hakime, önce yargılama ortam ve adabına uygun düşmeyen lâubali bir hitap tarzını tercihle ve gözdağı vermek amacıyla, "canım, sen bu keşfi yapmak zorundasın, harç yatırdım, yapmazsan seni ilgili yerlere şikayet ederim" demiş, ardından da para için tespit yaptığı intibaı verecek ve mesleki yetersizliğini çağrıştıracak biçimde "sen daha kendinin nereye şikayet edileceğini bilmiyorsun, parayı aldın, keşfi yapmıyorsun" diye söylemiştir. 30 senedir avukatlık mesleğini icra ettiği anlaşılan sanığın agresif söz ve davranışlarını tespitin başlangıcından itibaren tırmandırarak bilinçli biçimde sarf ettiği sözlerin gerçekleştiği ortam ve zamanı da dikkate alındığında, görevli hakimi aşağılayıcı nitelikte olduğu açıktır. Bu itibarla, sanığın söylediği sözlerde, görevi sırasında hakime hakaret suçunun maddi ve manevi unsurları oluştuğundan, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi; suçun manevi unsurunun oluşmadığı, direnme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, 2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 12.06.2007 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.


Sonuç bölümü ile ilgili görüşlerim:

1-765 sayılı TCK.nun 266/3. maddesi 5237 sayılı TCK.nun 125/3-b maddesine göre sanık lehe olduğundan, olayda 5237 sayılı TCK.nun uygulanacağını düşünüyorum.

2- TCK 125 hakaret suçunu "Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak." şeklinde tanımlamıştır. Suçun oluşumu için sanığın eyleminin onur ve saygınlığı incitecek nitelikte olması, suç unsurlarının oluşup oluşmadığını belirlerken tarafların sosyal durumlarının, olayın meydana geldiği yer ve koşulların, söz ve davranışların biçiminin dikkate alınması gerekir.

3- 765 sayılı TCK'nun uygulanma olasılığına göre 266.maddeyi de incelemekte yarar var. 266. madde suçu şöyle tarif etmiştir: "Bir kimse resmî sıfatı haiz olan bir memurun huzurunda ve ifa ettiği vazifeden dolayı şeref veya şöhretine veya vakar ve haysiyetine kavlen veya fiilen taarruz ve hakarette bulunursa..."
Maddede suçun maddi unsuru da 5237 sayılı yasanın 125.maddesine paralel şekilde "şeref veya şöhretine veya vakar ve haysiyetine kavlen veya fiilen taarruz ve hakaret"tir.
Bu maddedeki suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesinde de, sanık ve mağdurun sosyal durumlarının, olayın meydana geldiği yer ve koşulların, söz ve davranışların biçiminin dikkate alınması gerekir.

Tüm bu incelemelerim ışığında, CGK'nun kararının sonuç bölümüne katılıyorum; olayda suçun maddi ve manevi unsurları oluşmuş gibi görünüyor. Elbette bu görüşüm, haber ve karar verilerinden hareketle yaptığım incelemenin sonucudur. Bu forumda bir yargılama yapmadığımızın, dava dosyasının tümü ile elimizde de olmadığının altını çizmek isterim.

Saygılarımla.