Mesajı Okuyun
Old 13-03-2006, 17:23   #4
Burhan Sezer

 
Varsayılan

Sayın Ahmet Özgür.
Vergi Dairesini, hakkınızda işlem yapmadığı sürece bir yere şikayet etmenize gerek yok.Vergi Daireleri, sessiz kalarak, direnmeyerek para ödeyen vatandaşları çok sever. Bu nedenle, alacağını bir yerlerden tahsil etmek için, Yönetim Kurulu üyesi olmayan ortaklar hakkında da takibe geçtiği çok görülmektedir. Ancak bu işlemler Yargıdan geri dönmektedir.Ortak hakkında takip işlemi yapıldığında Yargıya başvurmanızı, o safhaya kadar daire ile de temas etmemenizi uygun görüyorum.
Bu uygulama ile ilgili olarak, Sayın Prof.Dr. Şükrü Kızılot'un yazısını ve Danıştay'ın bu konu ile ilgili çok miktarda kararlarında 2 tanesini okumanıza sunuyorum.
Saygılarımla.


Alıntı:
Şükrü KIZILOT Hürriyet
Kendini tanıtırken ‘falan şirketin yönetim kurulu üyesiyim’ ya da ‘yönetim kurulu başkanıyım’ diye kartvizitini uzatmak, başlangıçta etkileyici oluyor.

Ancak, yönetim kurulu üyelerinin, çalışanlara ya da dışarıdakilere karşı, bir güç belirtisi olarak düşündükleri bu görev, bazen de ciddi sorunlara neden olabiliyor.

Yönetim kurulu üyeliğinin, bir de ‘saatli bomba’ olma özelliği var. Bu özelliği nedense bilinmiyor ya da eksik biliniyor. Önemli olanlardan, birkaçını sıralayalım.

MALVARLIĞI TEHLİKEDE

Anonim şirketlerde, ödenmeyen ve şirketten de tahsil edilemeyen kamu borcu (örneğin vergi ve SSK primi borcu) varsa, tahsilat yapmak için yönetim kurulu üyelerine gidilir. Yönetim kurulu üyeleri, bu borçlardan dolayı, tüm malvarlıklarıyla sorumludurlar.

Oysa, yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, bu borçlar nedeniyle, bir lira dahi sorumluluğu yoktur.

HAPİS CEZASI

Vergi yasalarında yeralan ve hapis cezasını gerektiren bazı fiiller var. Örneğin;

Şirkete naylon fatura alınması ya da naylon fatura düzenlenmesi,

Defterlerin ve belgelerin kaybolması ya da inceleme elemanına ibraz edilmemesi,

Defterlerde muhasebe hilesi yapılması, defterlerin tamamının ya da birkaç sayfasının yok edilmesi,

gibi fiiller 3 yıla kadar hapis cezasını gerektirmektedir (VUK Md. 359).

Örneğin, çok sayıda çalışanı olan bir şirkete, sahte ya da kapsamı itibariyle yanıltıcı bir ya da birkaç fatura alınmış olabilir. Yönetim kurulu üyesi, böyle bir durum ortaya çıktığında, olaydan sorumlu tutularak savcılığa sevk edilir ve 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle ceza mahkemesinde yargılanabilir. Daha ötesi, hapse de mahkum edilebilir. Nitekim, şimdiye kadar, binlerce yönetim kurulu üyesi, bilgileri dışında alınmış bir sahte veya yanıltıcı faturadan dolayı, ceza mahkemelerinde yargılandılar. Bir kısmı da hapse mahkum oldular.

Oysa, yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, hapis cezası yönünden, herhangi bir sorumluluğu ya da riski yok.

DİĞER SORUMLULUKLAR

Anonim şirketlerde, yönetim kurulu üyelerinin diğer sorumlulukları, Türk Ticaret Kanunu’nun 336 ve izleyen maddelerinde sıralanmıştır. Örneğin;

Yasal defterlerin, düzensiz olarak tutulması,

Dağıtılan ve ödenen kár paylarının gerçek olmaması,

Yasaların ya da anasözleşmelerin kendilerine yüklediği diğer görevlerin, kasten ya da ihmal nedeniyle yapılamaması,

durumlarında, ortaklara ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen sorumludurlar.

Görüldüğü gibi, anonim şirketlerdeki yönetim kurulu üyeliği, ‘saatli bomba’ gibi...

Bu arada, bazı uyanıklar veya yasa dışı iş yapanlar da, şirket çalışanlarını ya da amele, odacı, kapıcı, hamal, çoban gibi kişileri, yönetim kurulu üyesi yapıp, hapis cezası başta olmak üzere, bazı risklerden kaçınmaya çalışmaktadırlar.

Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu konusunda, Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu’nun gözden geçirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, yasaları okuyup riski öğrenen çok kişi, yönetim kurulu üyesi olmaktan kaçacaktır...

Alıntı:
Esas No : 1996/289
Karar No : 1996/3049


KONU : Yönetim kurulu üyesi olmayan kurucu ortağın, anonim şirketin katma değer vergisi borcundan, kanuni temsilci olarak sorumlu tutulamayacağı hk.


İstemin Özeti: .....Ticaret Anonim Şirketi adına 1985 yılı için kesilen kaçakçılık cezasının tahsili amacıyla şirket ortağı davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. ....Vergi Mahkemesi 12.9.1994 gün ve E:1994/759, K:1994/1305 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için kamu alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmamış olması gerektiği, olayda ise şirketin kamu alacağını ödeyemeyecek durumda olduğuna veya takibata rağmen sonuç alınamayacağına ilişkin bir uygulama bulunmadığı, bu haliyle şirket hakkında 6183 sayılı Kanunda öngörülen bütün takip ve tahsil yolları izlenmeden davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir. Vergi dairesi müdürlüğünce, 213 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinin yasal olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince, işin gereği görüşüldü:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun olay tarihinde yürürlükte bulunan 10. maddesinde, tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiş olup, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlerde idare ve temsil yetkisini düzenleyen 317. maddesinde ise, anonim şirketin yönetim kurulu tarafından idare ve temsil olunacağı hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, anonim şirketlerde kanuni temsilcilerin yönetim kurulu üyeleri olduğu ve anonim şirketten tahsil olanağı kalmadığı saptanan kamu alacağının ise ancak şirketin yasal temsilcisi olan yönetim kurulu üyelerinden talep edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Olayda, .....Ticaret A.Ş.'ne ait vergi borcunun tahsili amacıyla 213 sayılı Kanunun 10. maddesi hükmü uyarınca davacı adına ödeme emri düzenlenmiş ise de, yönetimle ilgisi olmayan dolayısıyla kanuni temsilci sıfatı bulunmayan kurucu ortak adına düzenlenen ödeme emrinin iptalinde yasaya aykırılık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, ....Vergi Mahkemesinin 12.9.1994 gün ve E:1994/759, K:1994/1305 sayılı kararının onanmasına, 19.9.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.
Alıntı:
Danıştay Onbirinci Daire
Tarih : 11.04.1996
Esas No : 1996/2945
Karar No ; 1996/1582

Vergi borcunun tahakkuk döneminde yönetim kurulu üyesi olmayan kişi vergi borcundan dolayı sorumlu tutulamaz.

İstemin Özeti: ......'.... Sanayi ve Ticaret Anonim Sirkelinin 1986 yılı Mayıs, Haziran, Temmuz ve Eylül aylarına ait katma değer vergisi ve gecikme zammının şirketten tahsil imkanı kalmaması nedeniyle yönetim kurulu üyesi olan yükümlü adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi Mahkemesinin kararıyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin bu ödevlerim, kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından ta

mamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni ödevlerim yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükmüne yer verildiği, olayda 5.8.1989 gün ve 2350 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen Genel Kurul Kararı ile ........ Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yönetim kurulu üyeliğine seçildiği ve

22.8.1989 tarihi itibarıyla istifa ederek ayrıldığı ihtilafsız bulunan davacının; tahakkuk döneminde yönetim kurulu üyesi olmadığı, dolayısıyla şirketin vergi borçları nedeniyle sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir. Vergi Dairesi temyiz dilekçesinde, yükümlü şirketten tahsil imkanı kalmayan katma değer vergisi ve gecikme zammının kanuni temsilci olan yönetim kurulu üyesi davacıdan tahsili yoluna gidilmesinin 6183 sayılı yasaya uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulmasını istemektedir.

Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.

Bu nedenle temyiz isteminin reddine, Vergi Mahkemesinin kararının onanmasına oybirliği ile karar verildi.