06-08-2008, 12:36
|
#10
|
|
Sayın Berrak
Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla iki dava açmak istiyorsunuz. Bunlardan biri işe iade davası diğeri ise fazla çalışma alacağı ve ödenmeyen diğer alacakların talep edildiği bir alacak davası.
İlk olarak alacak davanız konusunda bir şeyler yazmak isterim.
Fazla Çalışma Alacağı Talebi: Müvekkiliniz genel müdür seviyesinde çalıştığından fazla çalışma alacağı talebiniz kabul görmeyecektir. Yargıtay'ın yerleşik içtihadına göre kendi çalışma saatlerini kendisi belirleyebilecek durumda olan kişiler fazla çalışma alacağı talep edemiyor. Bırakın genel müdürü birim müdürlerini bile bu kapsamda değerlendiriyor. Bu yüzden fazla çalışma alacağı talebinizin reddedileceğini düşünüyorum.
Kıdem ve İhbar Taz. - Yıllık İzin Ücreti : Olayı anlatırken iki farklı belgeden bahsetmişsiniz. Bunlardan biri kıdem t. + ihbar t.+ izin ücreti alacaklarının alındığını gösteren ve miktar içeren bir belge. Sayın Av.Elif Nur'un da belirttiği gibi bu belge makbuz niteliğindedir. Gerçekte almanız gereken miktar ödenenin üstünde ise fark alacak talebinde bulunabilirsiniz.
Diğer Alacaklar Bakımından İbranamenin Hukuki Niteliği : Yargıtay ibraname ile ilgili ilke kararlarına uygun nitelikteki ibranameleri geçerli sayıyor. Bu ilkeler:
1- İbranamenin miktar içermemesi
2- Alacak kalemlerinin tek tek ve açık bir şekilde yazılması
3-İbranamenin iş sözleşmesinin feshinden sonra düzenlenmiş olması (özellikle feshe bağlı haklar bakımından)
Bu temel unsurları taşıyan ibranameler bakımından Yargıtay bazen de hakkaniyete uygunluk bakımından bir inceleme yapıyor. Örneğin çalışan kişinin ücret durumuna, gerçekten kendisine bir ödeme yapılıp yapılmadığına, iş ilişkisi boyunca haklarının düzgün ödenip ödenmediğine vs. Böylelikle de somut olay adaletini sağlamış oluyor. Özellikle üst düzey yöneticiler bakımından işçi lehine yorum ilkesini neredeyse işçi ile işverenin eşit olduğu bir seviyeye getiriyor.
Bu bilgileri dikkate alarak ikinci belgeyi inceleyecek olursak tarih konusunda bir sıkıntı yoksa ibranameye geçerlilik tanınması kuvvetle muhtemel görünüyor.
Ücret Miktarına İlişkin İhtilaf : Ücret miktarının belirlenmesi bakımından elinizdeki belgeleri delil olarak kullanabilirsiniz. Ancak belge aslı işverende olduğu için dosyaya aslını sunmadığı takdirde fotokopi belgeye itibar edilemeyeceğini düşünüyorum. Kaldı ki fotokopi olup olmamasından da öte belge müvekkilinizden sadır olduğundan işveren bu belgeyi kabul etmediği takdirde bu delile itibar edilmeyebilir. Kısacası işveren bu belgeleri delilleri arasında sunarsa ücret miktarının belirlenmesi bakımından belgeler işinize yarayacaktır. Bunun dışında tanık deliline ya da başkaca delillere dayanabilirsiniz. Ayrıca ticaret odasından da emsal ücret sorabilirsiniz.
----------------------------------------------------
Son olarak işe iade davası ile ilgili görüşlerimi yazmak isterim.
İş güvencesine ilişkin düzenlemede üç grup işveren vekili iş güvencesi kapsamı dışında tutulmuştur.
1. Grup- İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili(işe alma ve işten çıkarma yetkisi aranmamaktadır)
2. Grup- İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili yardımcıları(işe alma ve işten çıkarma yetkisi aranmamaktadır)
3. Grup- İşyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili
Yani işletme ve işyeri esasına göre iki farklı sistem belirlenmiştir. Somutlaştırmak gerekirse şöyle diyebiliriz: Bir şirketin Maslakta merkezi olsun. Şirketin tüm faaliyetlerinin beyni burası olsun ve buradaki yöneticiler tüm işletme üzerinde söz sahibi olsun. Beylikdüzü'nde ve Ümraniye'de de iki ayrı fabrikası olsun. Maslak'taki işyeri şirketin tüm işyerleri bakımından faaliyetin merkezi olduğundan buradaki genel müdürün işletmenin bütününü sevk ve idare etme yetkisi bulunduğu kabul edilir. İşte buradaki genel müdür 1. grup işveren vekilidir. Bu kişinin işçiyi işe alma ya da işten çıkarma yetkisinin bulunmasına gerek yoktur. Bu kişinin yardımcıları ise 2. grup işveren vekilidir. Örneğin doğrudan genel müdüre bağlı finans direktörü ya da insan kaynakları direktörü. Bu kişilerin de işçiyi işe alma ya da işten çıkarma yetkisinin bulunmasına gerek yoktur. Beylikdüzü ve Ümraniye'deki işyerlerinin müdürleri ise işten alma ve çıkarma yetkisine de sahipse bu kişiler 3. grup işveren vekilidir ve iş güvencesi kapsamı dışındadır. İşten alma ve çıkarma yetkisi yoksa bu kişiler teknik olarak yine işveren vekilidir ama iş güvencesi kapsamındadır.
İşten alma ve çıkarma yetkisinin varlığının ve işletmenin tümünün yönetilip yönetilmediğinin tespiti bakımından imza yetkisinin aranmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Sonuçta ticaret sicildeki kayıtlar ticari hayatın işleyişini düzene koymak bakımından getirilmiştir. İş Hukuku'nda ise kaydi düzenlemelerden öte gerçek durumun tespit edilmesi gerekir. Yani bu kişinin bu işleri yapma yetkisi var mı yok mu sorusuna cevap aranırken her türlü delilden faydalanılabilir.
Anlattığınız bilgilerden anladığım kadarıyla müvekkiliniz 1. grup işveren vekili olarak kabul edilecek. Ancak bazı yerel mahkemeler imza yetkisinin varlığını arıyorlar.
İş güvencesi kapsamına ilişkin sorunu aşarsanız feshin geçersiz sayılması ihtimali yüksek görünüyor. Hem feshin yazılı olarak yapılmamış olması(belki boş kağıdı bunun için kullanabilirler) hem de fesih sebebi olarak sağlam gerekçlerin gösterilmemiş olması nedeniyle dava kazanılabilir.
Tüm riskleri değerlendirerek dava açıp açmayacağınıza karar verebilirsiniz.
Saygılarımla
|