|
Sayın saim,
Holding olarak tabir edilen anınim şirketlerdenasıt, ortakların tamamı hükmi şahıs tüzel kişilerden oluşan ve TTK nun anonim şirketler hakkındaki hükümlere tabi kurulup yönetilen tüzel kişiliktir, diğer tedrici ya da ani kurulan normal bir anonim ortaklıktan prosedür bakımından bir farkı yoktur, sadece, bünyesinde barındırdığı kurumlara yönelik, fizibilite, finansman, araştırma- geliştirme, orgaizasyon hizmetleri sunan bir kurum olarak karşımıza çıkar genelde, salt olarak ticari faaliyette bulunması da kanumsa sözkonusu değildir, zira "
Türk Ticaret Yasasının 466. maddesinin 4. fıkrasında Holding Şirketlerden "Gayesi, esas itibariyle başka işletmelere iştirakten ibaret olan Holding Şirketler" tabiri ile konu edilmekte ve ticari mevzuatımızda Holding Şirketlerden başka bir yerde değinilmemiştir.
Holding şirketlerin doğmasındaki temel ilkelerden birisi, bunların yavru şirketlere iştirak halinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu iştirakten amaç, kârlılık esasına dayanan bir yatırımda bulunmaktır. Bu nedenledir ki fiilen yatırım yapan yani iştirak olunan şirket Holding ismini almamaktadır. Holding, sermaye iştiraki ile yatırımcı şirkete yardımcı ve destek olmaktadır.
Holding şirketlerin esas gayelerinin Türk Ticaret Yasasının 466/4. maddesindeki, başka işletmelere iştirak olarak belirtilen hükmüne göre Holdingler, Sınai ve Ticari faaliyetler ile doğrudan doğruya iştigal edememektedirler. İştirakin oranı yasa tarafından belirtilmemiştir. Ancak bir işletmeye hakim olabilmek için sermayesinin en az % 51'ine sahip olmak gerektiği açıktır.
İştirakin diğer bir gayesi ise yavru şirketlerin sermayelerinin çoğunluğuna sahip olarak, bu şirketleri tek elden, tek bir yönetim ve mali organizasyon altında yönetmektir.
Holding Şirketlerin, Anonim Şirket olarak kuruluyor olmalarından dolayı, kuruluş ve işleyişleri açısından Anonim Şirketten hiç bir farkları yoktur. Ana sözleşmelerin "Amaç ve Konu" başlıklı maddesinin Türk Ticaret Yasası'nın 466/4 maddesinde konu edildiği şekilde tanzim edilmesi gerekmektedir. Ana sözleşmenin yedek akçeler maddesi ise; Türk Ticaret Yasası'nın 466 maddesinin 2. fıkrasının 3 numaralı bendi ve 3. fıkra hükmü Holding Şirketler için uygulanmayacağı hükmüne uyularak düzenlenmelidir. Türk Ticaret Yasasının 466. Maddesinin 2. Fıkrasının 3 numaralı bendi uygulanmayacağına göre Yasal yedek akçe ve % 5 ortaklar için kâr payı ayrıldıktan sonra pay sahipleriyle kâra iştirak eden diğer kimselere dağıtılması kararlaştırılmış olan kısmın onda biri yasal yedek akçeye ikinci ayrım olarak ilave edilemeyecektir. Ayrıca 3. fıkra hükmü uygulanmayacağına göre, umumi yedek akçeler esas sermayenin yarısını geçmedikçe, münhasıran ziyanların kapatılmasına, yahut işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi idameye, işsizliğin önüne geçmeye veya neticelerini hafifletmeye elverişli tedbirler alınması için sarf olunamayacaktır.
"halinde diğer ortaklıkların kendisine iştirakinden dolayı alacakları kar payları iştirak kazancı istisnasından yaralanabilir vergisel boyutu bakımından ( 5520 sayılı KVK Md 5 ) konuya vakıf olmazsam yanıt yazmam, sadece yanıtlamak adına...
selamlar
|