Sn. Konak. sorun burada başlıyor zaten.
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
«Sizin özgürlüğünüz,başkalarının ve toplumun hak ve özgürlüklerinin başladığı yerde biter.» |
|
 |
|
 |
|
Bu sınırları kim veya kimin bakış açısı belirleyecek?
İnsanlar çıplak olarak doğar, çıplak olarak gömülürler.
Bir çok doktor, hemşire hastalarını çıplak görmüşlerdir.
Avukatlar da çeşitli nedenlerle müvekkillerinin çıplak fotoğraflarını görmüş olabilirler.
Önemli olan çıplak olanın değil çıplağa bakanın bakış açısıdır. Eğer kınama gerekiyorsa insanı çıplak gördüğü için rahatsız olan kınanmalıdır.
Yukarıda açıklamaya çalıştım. Hindistan'da insanlar sokakta çömelerek ihtiyaçlarını gideriyorlar ve kimse bunu ahlaka edebe aykırı saymıyor. Hatt bir kast da oluşmuş. Bu pislikleri temizleyen insanlardan oluşan. Toplumda en alt kastmış.
Burada tartıştığımız konu bir kadının rüzgarda eteğinin açılması nedeni ile ceza alması. Böyle bir olayın teşhircilikle ilişkisi olamaz. Teşhirci bunu bilerek ve isteyerek, istediğine yapar. Ruzgarı beklemez.
Burada edebe aykırılık kavramı ve bu edebe aykırılığın, yaşamın olmaz ise olmaz olma koşulu ön plana çıkıyor.
Öncelikle şunu anımsayalım: Devlet bir örgütlenmedir. Egemen edeolojinin toplumu yönetmek için kullandığı araçlardan birisidir. Bunu egemen gruplar olarak da ifade edebiliriz.
Toplum ise devletten farklıdır ve bağımsızdır. Toplum kendisine verilen kurallar içinde yaşamaya çalışan veya bu kurallara karşı çıkan insanlardan oluşur.
Devlet kurumunu "baba" vb şeklinde tanımlayan düşünceleri kabul etmiyorum. Devlet toplumdan soyut ulvi bir şey olsa idi değişmezdi. Tarih ise genellikle yönettiği toplumların karşı çıkışı/isyanı nedeni ile ve süreç boyunca devletin değiştiğine tanıklık etmiştir.
Demokrasi kavramı bu çerçevede çok önemli değil. Ben demokrasiyi kabaca seçenlerin seçme özgürlüğü, seçilenlerin de istediğini yapma özgürlüğü olarak tanımlayabilirim. Siz de çoğunluğun iktidarı olarak tanımlayabilirsiniz. Toplumun seçtiklerinin davranışlarını denetleme olanağı/araçları var mı? Bir dahaki seçimler. Ne olacak? Ha Ali, ha Veli.
Bunlar devlet teorisi üzerine tartışmalar. Konu ile çok ilgisi görülmese bile ilgisi oranında değindim.
Şimdi; siz, devlet kuralları/kendi ahlak kurallarınız gereğince böyle bir durumun cezalandırılması gerektiğini savunuyorsunuz.
Ben böyle bir eylemin cezalandırılmaması gerektiğini savunuyorum.
Sizin dayanağınız TBMM tarafından çıkarılan yasalar.
Benim dayanağım insanın yaratılış, yaşam kuralları.
Gidin Hindistan'da bu edebe aykırıdır diye müdahale edin bakalım. Edemezsiniz. Etseniz de, siz garip karşılanırsınız.
Hindistan'da insanları sizin düşündüğünüz gibi yaşamaya zorlayabilir misiniz? Hayır.
Neden? O insanlar sizin düşündüğünüz gibi düşünmüyor ve sizin yaşadığınız gibi yaşamıyorlar.
Burada bunu yapıyorsunuz: Benim ahlak anlayışım bu. Yasalar da böyle diyor. Herkes benim düşündüğüm biçimde yaşamak zorunda. Aksi taktirde cezalandırılmalıdır.
Peki bu toplumda farklı düşünceler filizlenme meli veya yaşama malımıdır? Bizim dışımızdaki düşünce biçimlerine saygı sırımızı nasıl belirleyeceğiz?
Gelelim koy meselesine:
Birisi her an bizi görebilir. Biz bundan rahatsızlık duymuyorsak rahatsız olan insanın o bölgeden çekip gitmesi gerekir. Hem özel arazime gir, hem de ben seni görebilirim diye, beni (bu elli kişi de olabiliryüz kişi de) giyinmeye zorla. Çok demokratik! Çok özgürlükçü!
Saygılar.