09-07-2008, 11:19
|
#2215
|
|
Yüreği tıkabasa kendiyle dolu insanlara karşı son günlerde hiç de hoşgörülü olamadığımı,
bencillik denizinde bata çıka benliğini yitirmişlere son günlerde biraz daha farklı acıdığımı,
aslında yaşanılan sürecin doğal bir ürünü sayılabilecek kişilerin davranışlarını yorumlarken acaba "fazla mı sekter bir yapıya sahibim" diye kendimi de sorguladığımı,
geçen gün internette bakındığım bir yemek sitesinde ,muhtemelen yoksul Asya ülkelerinin birinde çekilmiş bir fotoğrafta, yere dökülmüş yemek kırıntılarını büyük bir özenle toplayıp yediği anlaşılan ve bir deri bir kemik deyiminin yüze tokat gibi inen bir örneği olan küçük kızın görüntüsünün avatar olarak seçildiğini görmenin bendeki bu hoşgörüsüzlüğü daha da arttırdığını,
o fotoğraf aklıma geldikçe yemek tarifi baktığım için kendimi suçladığımı,
bazen Nazım'ın o "yüreklerin kulakları sağır" dizesinin acaba evrene sonsuza dek hakim olup olmadığını düşündüğümü,
ama yüreğinin kulakları sağır olanlar kadar hatta onlardan da fazla ,
yüreğinin kapıları ışık saçan insanların olduğunu bildiğimi,o insanları da en az yaşam kadar sevdiğimi(uzadıkça uzar bu satırlar)i.e.
|