15-06-2008, 00:22
|
#3
|
|
Öncelikle manevi tazminat miktarının tayini için bilirkşiye başvurulduğunu sanmıyorum. Zira,Hakim hukuki bilgisiyle uyuşmazlığı çözebileceğinden bu nedenle, bilirkişiye deliline başvurulması hukuka aykırıdır, diye düşünüyorum.
Mahkemece yapılması gereken, yapılan takip, kişilik haklarına(BK.m.49) zarar verip vermediğinin hukuki tespitidir. Ancak, Hatun Hanım'a katılıyorum. Eğer genel mahkemeler de aynı konuda alacaklı tarafından dava açılmışsa mahkeme bunu dikkate almalıdır.
Ayrıca,Aşağıdaki karar işinize yarayabilir:
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/3457
K. 2001/7134
T. 3.7.2001
DAVA : Davacı Abdullah tarafından, davalılar T.C. Ziraat Bankası Şubesi aleyhine 18.5.1999 gününde verilen dilekçe ile davalının talebi üzerine yapılan haksız haciz ve muhafaza işlemi nedeniyle maddi ve manevi tazminatın istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 6.6.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : Dava, haksız icra takibi ve haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi, belge ve açıklamalar itibariyle davacının davalı bankadan ipotek karşılığı kredi kullandığı, bu kredi borcu nedeniyle davalının davacı borçlu aleyhine hem ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip hemde ilamsız takip yaptığı anlaşılmaktadır. İlamsız takip dosyasının incelenmesinde borçlu olan davacının ödeme emrine karşı süresinde mal beyanında bulunduğu ve ayrıca yine süresinde şikayet yolu ile ödeme emrinin ve icra takibinin iptali için İcra Tetkik Merciine başvurduğu, İcra Tetkik Merciinin 15/7/1998 tarihli kararı ile mükerrer olarak yapıldığı belirtilen ilamsız icra takibinin davacı yönünden iptaline ve şikayetin kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtayca 28/12/1998 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı bu davada ilamsız icra takibine ilişkin olarak otomobilinin haciz ve muhafaza işlemine tabii tutulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemektedir.
Haksız icra takibi ve haksız haciz yapılması işlemleri sorumluluk hukuku ilke ve kuralları gereğince haksız eylem niteliğin de olup, maddi ve manevi tazminatı gerektirdiği kabul edilmektedir. Haksız haczin, takibin kişilik hakkına saldırı oluşturduğu da belirgindir. Somut olayda davacı hakkındaki ilamsız icra takibinin icra tetkik merciince iptal edilmiş olması bu icra takibinin haksız yapıldığını göstermektedir. Otomobilin haczi işlemi ise 19/3/1999 tarihinde yani icra takibinin iptaline ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra davalı tarafından talep edilmiş ve davacıya ait otomobilin 6/5/1999 tarihinde muhafaza altına alınarak takibin iptal edilmiş olduğunun anlaşılması üzerine 7/5/1999 tarihinde davacıya teslimine karar verilmiş olduğundan icra takibinin iptalinden sonraki aşamada haciz yapılmış olması itibariyle bu haciz işleminin de haksız olduğu kabul edilmelidir. Açıklanan şu durum karşısında hem icra takibinin hem de haciz işleminin haksız olması gözetilerek davacının maddi tazminata ilişkin istemi yönünden gerekli inceleme yapılmak suretiyle davalının maddi ve manevi tazminat ile sorumluluğuna karar verilmesi gerekmektedir. Takibin iptaline ilişkin icra tetkik mercii kararının onanmasına dair Yargıtay İlamının hernekadar taraflara tebliğ edilmediği anlaşılmakta ise de icra tetkik merciinin 15/7/1998 tarihli takibin iptaline ilişkin kararının taraflara haciz işleminden önce tebliğ edilmiş olmakla davalının takibin iptaline ilişkin mercii kararını bilerek haciz işlemi yaptığının anlaşılması karşısında yerel mahkemenin red gerekçesi uygun görülmemiştir. Şu durum karşısında yukarıda açıklandığı üzere davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 3.7.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|