14-06-2008, 00:10
|
#6
|
|
Bence davanızı açmalısınız. Zira, aile konutu kurumu, aile birliği var olduğu sürece anlam ifade edecektir. Ayrılık sırasında aile konutuna ihtiyaç bulunup bulunmadığı tartışmaya açıktır. Ancak ben hakim olsa idim, ayrılık süreci içine girmiş bir evlilik birliğinin mülkiyet hakkını engellemeye devam etmesini hukuka aykırı bulur ve tapu sicilinden terkinine karar verirdim. Kaldı ki; hakimin müdahelesi ile satış imkanı sağlamak istediğimiz durumda, vicdani kanaat gerekiyorsa; avukat olarak yapmamız gereken o kanaati oluşturacak mantıklı ve hukuken geçerli gerekçeleri ortaya koymak.
Ayrıca diğer meslektaşlarıma bir de aile konutu ve mal rejimi bağlantıları yönünden katılmıyorum. Zira aile konutu ile mal rejimleri farklı hukuki zeminlerde yürürler. Mal rejimi boşanma anında hüküm ifade ederken; aile konutu kurumu evlilik birliğinin devamı süresince hüküm ifade eder. Bu nedenle aile konutu ve mal rejimi kurumlarını ilişkilendirmek pek de kanuna uygun görünmemekte. Tabi ki uygulamada ilişkisi olan yönleri de yok değil; ancak sayın avukat selçuk bey'in aktarmış olduğu somut olayda taşınmaza malik eşin mülkiyet hakkının gözetilmesi gerekir. Çünkü esas olan mülkiyet hakkının mutlaklığıdır.Anılan maddenin gerekçesinde ise "Bu madde ile İsviçre Medenî Kanununun 169 uncu maddesine uygun olarak eşlerin hukukî işlemlerinde 193 üncü maddeyle kabul edilen genel kuralın bir istisnasına yer verilmiştir. Madde eşlerin aile konutlarıyla ilgili hukukî işlemlerde eşlerin serbestliği ilkesine istisna getirmiş ve böylece aile konutu ile ilgili bazı hukukî işlemlerin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kabul edilmiştir. Aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır. Bu nedenle bu denli önemli bir malvarlığıyla ilgili olarak eşlerin tek başlarına hukukî işlemleri yapması diğer eşin önemli yararlarını etkileyebilir. Bunun sonucu olarak madde, konutla ilgili kira sözleşmesinin feshini, bu konutun başkalarına devrini ya da konut üzerindeki hakları ve buna benzer diğer hukukî işlemlerle tamamen ya da kısmen sınırlanmasını diğer eşin rızasına bağlamıştır.
Somut olayda ayrılık kararı verildiğine göre artık madde gerekçesinde, malik eşin tasarruf yetkisini kısıtlama amacı da ortadan kalkmıştır. Zira, sözkonusu taşınmaz artık eşlerin ortak hayat geçirdikleri, acı tatlı anları yaşadıkları bir yer olmaktan çıkmıştır. Ayrıca diğer eşin evlilik birliği nedeniyle korunması gereken bir yararı da kalmamıştır. Olabilir ki; bu taşınmazın varlığı malik eş için mutlu bir yuva olmaktan çıkmış, eski acı hatıraları bünyesinde barındıran bir yer halini de almış olabilir. Yani bir taşınmazın devrinde etkili olan saik her zaman maddi nedenler de olmayabilir.
|