Mesajı Okuyun
Old 04-06-2008, 14:09   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1.Zamanaşımını kesen nedenler hakkında BK.nun 133 maddesi uygulanır. Takipsizlik kararı verilmesi bu maddeye göre kesme nedenleri arasında olmadığından ceza zamanaşımı eylem tarihinden itibaren uygulanır ve bu nedenle kesilmez.

2. Ancak: ceza zamanaşımının dolmasına rağmen zararın açık ve kesin şekilde belli olması kati raporun alınması adli tıp sonucunun belli olması gibi işlemlere bağlı ise , 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde olmak üzere ,bu gibi işlemlere ait raporların alınmasından itibaren 1 yıl içinde ek davanın açılabileceği veya ıslah yoluyla fazlaya ilişkin hakkın talep edilebileceği , 1 yıllık süre de geçirildiği takdirde zamanaşımının gerçekleşeceği kanısındayım.

Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/10558

K. 2003/12734

T. 4.11.2003

• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ ( Davacının Islah Dilekçesi Verilmesi )

• TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası Sonucu Uğranılan Zarar )

• FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARIN SAKLI TUTULMASI ( Rapor Tarihinden İtibaren Bir Yıl Zarara Neden Olan Olay Tarihinden İtibaren Beş Yıl İçerisinde Islah Dilekçesi Verilmesinin Gerekmesi )

• ISLAH ( Fazlaya Dair Haklar Saklı Tutularak Açılan Davada Rapor Tarihinden İtibaren Bir Yıl Zarara Neden Olan Olay Tarihinden İtibaren Beş Yıl İçerisinde Islah Dilekçesi Verilmesi )

• ZAMANAŞIMI ( Fazlaya Dair Haklar Saklı Tutularak Açılan Davada Rapor Tarihinden İtibaren Bir Yıl Zarara Neden Olan Olay Tarihinden İtibaren Beş Yıl İçerisinde Islah Dilekçesi Verilmesi )

818/m.60

1086/m.83,87

ÖZET : Anayasa Mahkemesi'nin HUMK'nun 87. maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi ıslah edemez" hükmünü iptalinden sonra müddeabihin ıslahı da olanaklı kılınmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra bu nitelikteki bir istem için ayrı bir dava açılıp, eldekiyle birleştirme yoluna gidilmeyecek aynı dava içinde geriye kalan miktar istenebilecektir. Bunun için de, yeni bir dava açılmış gibi, istem miktarını içeren dilekçe karşı tarafa tebliğ edilecek, harç yatırılacaktır. Böyle bir dilekçe ıslah olarak nitelendirilse bile, zamanaşımı ve hak düşürücü süre gibi hususları kesmeyecektir. Şu durumda böyle bir dilekçe bu tür uyuşmazlıklarda başlı başına bir dava olarak kabul edilmeli ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak üzere açılan davada zararın mevcudiyetini kesinleştiren rapor tarihinden itibaren bir yıl, zarara neden olan olay tarihinden itibaren beş yıl içerisinde ıslah dilekçesi verilmediği için ıslah dilekçesi ile istenen zarar miktarının zamanaşımına uğradığı kabul edilmelidir.
DAVA : Davacı M.Ç. vekili Avukat M.K. tarafından, davalılar Metin ve Ekrem aleyhine 5/4/1999 ve 25/3/2002 gününde verilen dilekçeler ile trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 27/1/2003 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davalı Metin vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalı Ekrem tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 4/11/2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Metin vekili Avukat M.U.A. ile karşı taraftan davacı vekili Avukat E.K. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava kabul edilmiş, karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davaya konu trafik kazası 21/7/1996 tarihinde meydana gelmiş olup, davacının kalıcı iş gücü kaybına ilişkin rapor 15/11/2000 tarihini taşımaktadır. Davacı 5/4/1999 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş, 25/3/2002 tarihli ıslah dilekçesi ile bu saklı tutulan kısmın hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalılar ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını savunmuşlar, yerel mahkeme ıslah edilen dava, önceki davanın devamı olduğu, yeni dava açılmış sayılmayacağı ve ilk dava ile ıslah dilekçesi arasında beş yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı def ini reddetmiştir. Islah olarak adlandırılan dilekçe HUMK'nun 83. ve devamı maddelerinde yer aldığı biçimde ve aynı yasanın 87. maddesindeki usule ait bütün işlemlerin değiştirilmesini öngördüğü halde, bu davaya konu ıslah dilekçesi ilk dava dilekçesinde geriye kalan hakların saklı tutulmasından sonra fazla çıkan zararın istenmesini içermektedir. Davacı bu nitelikteki bir olay için ayrı bir dava ile de geriye kalan zararını isteyebilirdi. Bu hususda Anayasa Mahkemesi'nin HUMK'nun 87. maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi ıslah edemez" hükmünün iptalinden sonra müddeabihin ıslahı da olanaklı kılınmıştır. Şu durumda Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra bu nitelikteki bir istem için ayrı bir dava açılıp, eldekiyle birleştirme yoluna gidilmeyecek aynı dava içinde geriye kalan miktar istenebilecektir. Bunun içinde, yeni bir dava açılmış gibi, istem miktarını içeren dilekçe karşı tarafa tebliğ edilecek, harç yatırılacaktır. Böyle bir dilekçe ıslah olarak nitelendirilse bile, zamanaşımı ve hak düşürücü süre gibi hususları kesmeyecektir. Şu durumda böyle bir dilekçenin bu tür uyuşmazlıklarda başlı başına bir dava olarak kabulü gerekir. Islah dilekçesi ile istenen, daha önceki dava dışında kalan bir alacağı içermektedir. Bu bakımdan ilk dava ile davanın açılması, daha sonraki ıslah dilekçesindeki miktar için zamanaşımını kesmez, bu nedenle yerel mahkemenin gerekçesi doğru değildir. Öte yandan davacının yaralanması sonucu gelişen durumun en geç Adli Tıp Kurumu'nun daimi işgücü kaybına ilişkin 15/11/2000 tarihli raporurıa kadar devam ettiği, böylece davacının bu tarihten itibaren ancak bir yıllık sürede davasını açabileceği kabul edilmelidir. Borçlar Kanunu'nun 60. maddesindeki ceza zamanaşımı, olay tarihinden başlayarak ancak, gelişen bir durum olduğu takdirde işlemez. Gelişen durum 15/11/2000 tarihinde sonuçlandığına, olay tarihinden itibaren beş yıl, rapor tarihinden itibaren bir yıl içerisinde ıslah dilekçesi verilmediğine göre ıslah dilekçesi ile istenen zarar miktarının zamanaşımına uğradığının kabulü ile bu kalem isteme yönelik davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan karann yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalı Metin Mete vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 4/11/2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.