|
Peynirin bir kısmını yedikten sonra sineği farketmiş ise, manevi tazminata hükmedilebileceğini düşünüyorum. Bu tazminatla peynir şirketi kuramazsa da, birkaç kraker alınabilir.
Ne yazık ki bu konudaki mahkeme ve yüksek yargı kararları pek içaçıcı değildir. Bir örnek (ürün adı tarafımdan gizlenmiştir):
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/9039
K. 2001/12817
T. 25.12.2001
Davacı B.E. vekili Avukat S. (Ç.) T. tarafından, davalı İ. Tic. ve Dağ. A.S. ( .... İçecek Üretim A.Ş. ) aleyhine 19.11.1999 gününde verilen dilekçe ile davalının ürettiği meşrubattaki yabancı cisimlerin davacıyı rahatsızlandırması nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 9.7.2001 günlü kararın Yargıtay da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25.12.2001 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili avukat İ. K. ile karşı taraftan davalı vekili Avukat Ş. A. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, davalı şirketin ürettiği ürünün bozuk olduğu iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, 1999 yılı Temmuz ayı içinde bir kahveden ... alıp içtiğini, içerken boğazından yabancı bir maddenin geçtiğini hissettiğini, şişeye baktığında siyah parçacıklar gördüğünü, durumu şirket yetkililerine anlattığını ancak bir sonuç alamadığını, midesine giden maddeler nedeniyle 3-4 gün bulantı, kusma ve ishal geçirdiğini, şekerinin 270'c çıktığını, psikolojik olarak çok etkilendiğini ileri sürerek 5 milyar lira manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı vekili ise iddianın doğru olmadığını, davacının 22.6.1999 günü fabrikaya geldiğini, kendisinin gezdirildiğini ve hediyeler verildiğini, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını savunmuştur.
Mahkemece, yabancı maddelerin fabrikadaki üretim, dolum sırasında bulaşmış olabileceği gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, olay günü bir kahveye giderek bir şişe ... alıp içtiğini, içerken boğazından bir şeyler geçtiğini hissetmesi üzerine iğrenme duygusu ile istifra ettiğini, şişeyi yere atıp kırdığını, sonra gidip kasadan dolu iki şişe aldığını, onların içinde de aynı şekilde yabancı maddeler olduğunu ileri sürmekte ve bunlarla ilgili fotoğraflar ibraz etmektedir. Ancak, kendisinin içtiği ve yarım bıraktığını iddia ettiği şişe ortada bulunmadığı için herhangi bir belirleme yapılmış değildir. Başka iki şişede yabancı cisimler olması, davacının içtiği şişede de yabancı cisimler bulunduğuna kanıt teşkil etmez. Davacının böylesine önem verdiği bir olayla ilgili delili yok etmesi, şişeyi yere atıp kırması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmamaktadır. Kaldı ki, bu konu ile ilgili tanık ifadeleri de farklıdır. Tanık R.D. davacının ... şişesinin kalanını yere fırlatıp attığını ve kırdığını söylemektedir. Diğer tanık M. D. davacının arkadaşı olup olayın başından sonuna kadar hatta olaydan sonra davacının davalı fabrikaya gittiği sırada da yanında bulunan kişidir. Bu tanık ise şişenin ne olduğunu bilmediğini söylemektedir. Oysa şişenin yere atılıp kırılması, unutulması veya dikkatten kaçması mümkün olmayan bir olaydır.
Diğer taraftan davacı, dava dilekçesinde 1999 yılı Temmuz ayı içerisinde olayın meydana geldiğini belirtmektedir. Tanık M. D. da 18/9/2000 tarihli ifadesinin de davacı ile beraber geçen sene Temmuz ayında Kemeraltına gittiklerini ve olayın meydana geldiğini söylemiştir. Oysa davacının davalı şirkete ait fabrikaya gitmesi ve yetkililerle görüşmesi, dosyadaki belgeye göre 22.6.1999 tarihinde olduğuna göre, dava konusu olayın Haziran ortalarında gerçekleşmiş olması gerekir. Davacının, kendisi için bu denli önemli olduğunu iddia ettiği bir olayın hangi tarihte, en azından hangi ayda meydana geldiğini bilmemesi düşünülemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle olayın gerek gerçekleşme tarihi, gerekse biçimi konusunda kuşkulu bir durum mevcut olup dosyadaki deliller davanın kabulü için yeterli görülmemiştir.
Bu nedenle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz davalı yararına takdir edilen 250.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25.12.2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARSI OY YAZISI
Dosyadaki delillere göre; davacının içinde yabancı maddeler bulunan ... marka şişedeki meşrubatın bir bölümünü içtiğini sabit kabul etmek gerekir. Şişede kalan içeceğin kanıt olarak saklanmamış olması bunun aksinin düşünülmesini gerektirmez. Zira açık şişe içine sonradan da yabancı madde konulabilir. Davacı ise aynı yerden ve aynı kasadan aldığı hiç açılmamış şişelerdeki meşrubatlara delil olarak dayanmış ve bunlarla ilgili dosya içinde bulunan analiz raporuna göre "içinde koyu renkte değişik boyutlarda tanımsız yabancı maddeler bulunduğu" belirlenmiştir. Davalıya ait fabrikada mahkemece yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda da; tesislerin son derece modern olmasına karşın dolum sırasında yalnızca gözle kontrol yapılması nedeniyle yabancı maddelerin fabrikadaki üretimde dolum sırasında bulaşmış olabileceği olasılığı bulunduğu belirtilmiştir. Saptanan bu olgulara göre yerel mahkemenin hukuka aykırılığı tespit yönündeki belirlenmesinin doğru olduğu düşüncesiyle daire çoğunluğunun bozma görüşüne katılamıyorum.
|