Mesajı Okuyun
Old 22-04-2008, 14:52   #42
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan 10 üniversitede Hukuk Fakültesi

Sayın Balku;

Söylediklerinizde haklısınız. Daha doğrusu çoğunlukla haklısınız.

Öncelikle bir konuya değinmek istiyorum:

Önceki yazılarımda da ifade ettiğimi gibi sayısız yüksekokul, üniversite mezunu kendi alanlarında iş bulamayıp başka alanlarda çalışmaktadır. Bu nedenle bazı sınavlara sadece lise mezunlarının girebileceği, üniversite mezunlarının giremeyeceği gibi koşullar getirildiğini anımsıyorum.

Burada bir hata yok mu ister bu insanın yeterli eğitimi almamış olması nedeni ile isterse de yeterli iş alanı olmaması nedeni ile mesleğini ifa edememesi onun eğitimi için verilen emeğin boşa harcanmış olması değil midir?

İnsanların avukata gitme alışkanlığı olmadığı ve bu nedenle bazı sorunlar doğduğu konusundaki düşüncelerinizde haklı olabilirsiniz. Ben bir araştırma ayapmadım. Yabancı dilim yok. Ama olanağı olan arkadaşların ABD.'de, İngiltere'de vb. yaşayan kişi sayısı ve avukat sayısı hakkında bir araştırma yapmasını öneririm. Daha geniş bakış açılı değerlendirme olanağına sahip olabiliriz. Ancak araştırma yapılırken bazı hukuk sistemlerine göre yargıcın, savcının da avukatlar içinden seçildiği unutulmamalıdır. Daha doğrusu ülke nüfusu ve hukukçu sayısı oranında bir araştırma yapılması daha doğru olabilir. Özel bir araştırmaya da gerek yok. Elde olan bilgilerin aktarılması bile bize bir fikir verebilir. Hatta kamu görevlisi olan hukukçu ve olamayan hukukçu sayıları.

Hakim savcı açığı açısından benim bakış açım hukukçu sayısının yetersizliği olarak belirlenemiyor.

Bu söylem (Hakim açığını olduğu değil, hakim açığını gidermek için daha fazla hukuk fakültesi açıllması ve diğer önlem söylemi) ilk olarak 12 Eylül döneminden sonra geldi ve idare mahkemelerine diğer eğitim alanlarından da hakim alınacağı kuralı getirildi. Arkasındaan bolca hukuk fakültesi açıldı. Böylece hakim açığı çözülecekti. Benim meslek hayatım 30 yıla yaklaştı. Demek ki 40 yıldır bu söylem hiç değişmedi.

Hakimlik sınavına girenlerin %90 ı sınavı geçemiyor.

Bence hakim açığının kapatılmasında kadrolaşma isteği, yetersiz eğitimin rolü çok büyüktür. Bunun yanına bir de idarenin Adalet Bakanlığı bütçesinin %1 i aşması nedeni ile şikayet ettiğini koyarsak sorun kendini daha açık biçimde ortaya koyar sanıyorum. Sistem yargıya ayırdığı payı çok görüyor.

Güçlü bir ekonomiden söz etmişsiniz;

Düşünün ki bu ülkede binlerce çocuk (özellikle kız çocukları) okula gönderilmiyor. Temel eğitim zorunlu olduğu halde devlet bu görevini yerine getiremediği için çocukların babasına çocuk başına para vererek eğitim görmelerini sağlamaya çalışıyor. Bunun doğru bir yöntem olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Ama bu okula gönderilmeyen çocuklar gerek üretimde yeterli rol alamayacakları için ekonominin sırtında bir kambur oluşturacaklardır. Okula gönderilmeyip başlık parası karşılığı 60 yaşında bir insanla evlendirilen bir kız çocuğundan nasıl bir üretim beklersiniz.

Bu olay toplumsal gelişimin, toplumsal kültürün yükselmesinin karşısında da ciddi bir engel oluşturmaktadır.

Bence eğitimde birşeyler yapmak istiyorsak önce ortalama eğitim düzeyini yükseltmeye çalışıp bu çarpıklıkları engellememiz, bu alanda yatırım yapmamız gerekir.

Sizin de ifade ettiğiniz gibi "insanların avukata verecek parası yoksa" daha fazla avukat mezun etmenin bir anlamı olmayacaktır.

Son değindiğim konunun bizi yakından ilgilendiren başka bir özelliği daha var.

Bir üniversite veya fakültenin toplumsal maliyetini düşünün. Bu maliyetle okula gönderilmeyen çocukların daha fazla sayısı okula gönderilebilir. Bunlar da kendi çevrelerinde bir umut ışığı olarak belirecektir. "Bak kız gitti okudu hayatını kurtardı" bakış açısı çeşitli nedenlerle çevresindeki insanların bu yöndeki bakış açılarını değiştirecek, eğitim konusunda destekleyecektir.

Aksi taktirde biz her lise mezunu olana üniversite diploması vermeye çalıştığımızda, bu insanlar yeterli destekten yoksun kalacak, toplumda göz önünde olanlar ve göz ardı edilenler şeklinde bir kastlaşma/uçurum oluşacaktır. Böyle bir uçurum oluşmaya başlamıştır. Ben bir hukukçu olarak böyle bir uçurumun oluşmasını istemiyorum.

Doktorlar daha az kazanacak diye tıp fakültesi açılmamasından söz etmişsiniz. Sorun tıp fakültesi açılmasında değil. Sorun tıp fakültesi mezunlarının doktorluk yapabilmesinde. Tıp fakültesi mezunları doktorluk yapamıyorsa fakülte açmanın nasıl bir anlamı olabilir ki?

Aslında yarım kaldı;

Özetle Ben daha fazla üniversite açmak gibi bir çabanın ülke kaynaklarını gereksiz yere harcama anlamına geldiğini, ciddi bir eğitim ihtiyacı araştırması, buna bağlı olarak da planlama yapılmasından yanayım.

Bu çerçevede yeni üniversite (ihtiyaç saptanması ve planlama konusundaki görüşlerim saklı kalmak koşulu ile) açılması, yeni fakülte kurulması yerine okuyamayan, okutulamayan insanlarla ilgilenilip yatırımın buraya yöneltilmesi, toplumsal kültürel düzeyin, bilinç düzeyinin yükseltilmesinden yanayım.

Keşke insanlarımız bu eğitim düzeyini yakalasa da herkese üniversite düzeyinde eğitim verebilsek.

Hayat doğal olarak elemesini yapıp bazılarına farklı foksiyonlar yükleyecek veya zorlayacaktır. Ama benim bu gün bu kadar boşa harcama yapma olanağım yok