| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				ya insanlar unutursa?
			 
			 
			
		
		
		
		Biri olmadan, öbürü olmazmış. Bu böylece yazılsınmış. 
Bir Rus köyü'nde iki balık yaşarmış. Biri turuncu ve 
İri, öbürü korkak ve İnce. Bütün çiftler de böyledir  
biraz düşününce. 
  
İri sormuş birgün. 'Madem bütün bu denizler birbirine 
bağlı, niye biz seninle sadece bu kıyıdan ötekine 
yüzüp duruyoruz? Kendimizi bir akıntıya bıraksak, yeni 
sularda yüzsek, başka balıklar yesek daha mutlu olmaz  
mıydık?' Hak verdi İnce. İnceliğinden sırf. Çünkü onun 
mutluluğu için, İri ve o kıyı yeterlidir. Gerisi hava 
su değişikliğidir ki, insan bundan beslenemez. 
Balıklar hiç... 
  
Katıldı yine de, düştü İri'nin peşine. Akıntıya  
bıraktı kendini. Bunlar beraberce, İstanbul ve 
Çanakkale boğazlarını geçtiler. Geçerken eğlendiler. 
Fakat bir balıkçı, akşam yavrularına balık götürmek 
için suya ağ atmıştı. Ve bizimkiler farkına varmadan 
bu ağa takıldılar. Daha doğrusu İri takıldı. İri ya. 
İnce de sıyrılıp çıktı. İnce ya, bırakıp gitmedi. Hem 
inceydi hem aşık. Kemirip ağları, kurtardı İri'yi. 'E, 
tabi, ben bu ağlara takılacak kadar güçlü kuvvetli  
değilim, eriyip gidecek gibiyim' diyerek, onun 
gururunu da okşadı. Aşkta, en yanlış şeyler bile 
mantıklı gelir insana. Tabi balıklara da... Çünkü aşk, 
suyun içinde de aşktır. 
  
Derken, bizimkiler soğuk denizlere kavuştular. Fakat  
İnce, alışık değildi bu serin sulara ve hastalandı. 
Pulları dökülüyordu hergün ve gün geçtikçe daha da 
yavaşladı. Hatta durdu birgün. Atlantiğin ortasında. 
Ya döneceklerdi ve İnce kurtulacaktı. Ya da tek bedene  
düşeceklerdi. Çünkü herkesin Küba'ya kadar yüzecek 
nefesi kalmayabilir. Hele hastaysa. İri, Küba'ya 
gitmeyi seçmeden önce, biraz düşündü. O düşündüğü süre 
kadardı sevgisi, ki o da çok sayılmazdı. En başta  
sıkılan oydu köyün kıyısından. Demek aslında gitmek 
istiyordu İnce'sinin yanından. Ama bizimki bu durumu 
anlamadı. Ve onunla Küba'ya varmak için son çabalarla 
yüzdü. İnsan, sevdiğiyle geçen zamana doyamadığı kadar  
aşıktır. Balıklar da... 
  
'İki dakika daha beraber yüzmek, tek başına sağlığına 
kavuşmaktan iyidir' bile dedirtir aşk insana. 
Dedirttiği gibi İnce'ye. İki dakika kadar yüzdü ve 
öldü. Yukarı doğru çıkarken zayıf gövdesi,  
kılçıklarına kadar mutluydu ve gülüyordu. Koca bir 
balina onu yuttu, bunu da biliyordu. İri, tek kaldı 
ama, suyun ucunda Küba vardı. Var gücüyle yüzdü. 
İnce'yi unuttu. İnce'yi unuttuğu kötü oldu. Çünkü  
onlar birbirlerine 5 saniyede bir, nereye gittiklerini 
hatırlatıyorlardı ve şimdi 10 saniye geçmişti ve 
katiyen hatırlamıyordu. Ne İnce'yi, ne Küba'yı ne de 
adının İri olduğunu. İnsana adını başkaları  
hatırlatır, balıklara da... 
  
O yüzden kayboldu derin sularında Atlantiğin. Ve koca 
bir balina onu da yuttu. Fakat mucize bu ya, balinanın 
midesinde İnce'yi buldu. Meğer onları yutan aynı 
balinaymış, İnce ölmemişmiş, tam tersi midenin  
sıcaklığında dirilmişmiş. Ama oradan çıkarsa ölecek. 
İri de oradan giderse, nereye gittiğini ve adını 
unutucak. O yüzden, artık ikisi de buradalar. Ne fark 
eder. İnsana sevdiğinin yanı cennettir. Sevmeden 
hiçbir şeyin tadı olmadığını, bu hikayeyi bilen bütün 
balıklar bilir. 
  
Ya insanlar? 
(alıntı) 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |