Mesajı Okuyun
Old 10-03-2008, 00:49   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Mahkemenin ara kararı doğrudur.

Örnek:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:1995/4-1093
K:1996/101
T:28.02.1996

Taraflar arasındaki "mülkiyetin tespiti ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beykoz Asliye 2. Hukuk Mahkemesi`nce davanın kabulüne dair verilen 30.3.1994 gün ve 193/94 E. 1994/107 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili ile O.Ö. dışındaki davalılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.11.1994 gün ve 1994/5299- 10157 sayılı ilamı; "... Davacılar murisine ait taşınmaz üzerinde bulunan binanın kendileri tarafından yapıldığının tespitini istemiş ve mahkemece isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bir tespit davasının dinlenebilmesi için öncelikle böyle bir davanın açılmasında davacının, hukuki yararının bulunması gerekir; kural olarak eda davasının açılma olanağının bulunduğu durumlarda tespit davasının açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmelidir.
Olayımızda taşınmaz üzerinde bulunan bina davacıların babalarının sağlığında taşınmazda ortak olmadıkları dönemde yapılmıştır. Bu nedenle yapı taşınmazın tamamlayıcı parçası olmuştur. Davacılar bu yapı nedeniyle katlandıkları giderleri diğer mirasçılardan vekalet veya vekaletsiz iş görme hükümlerine dayanarak açacakları bir eda davası ile isteyebilirler.
Hukuki yarar bir dava şartı olup mahkemece re`sen gözetilmelidir. Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasının bulunması da açıklanan nedenlerle sonuca etkili değildir. O halde mahkemece hukuki yarar olup olmadığı tartışılmaksızın hüküm verilmesi yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri cevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR : Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği gorüşüldü:
Dava mülkiyetin tespiti istemine ilişkindir. Yerel mahkemenin, davanın kısmen kabulüne dair kurduğu hüküm, Özel Dairece; "... Tasınmaz uzerindeki bınanın, babanın sağlıgında, davacıların ortak olmadıkları dönemde yapıldığı ve bu yerde yaptıkları giderleri diğer mirasçılardan aleyhlerine açacakları eda davası ile isteyebilecekleri bu itibarla davanın açılmasında hukuki yararlarının bulunmadığına..." işaretle bozulmuştur.
Gerçekten temyize konu dava, dava konusu taşınmazla ilgili olarak açılıp görünmekte olan Ortaklığın Giderilmesi davasında verilen yetkiye istinaden ikame edilmiştir.
Bilindiği üzere; tespit davası, eda davasının öncüsü olup, kural olarak eda davası ile istenebileceklerin tespit davası ile talep konusu yapılması mümkün değildir.
Bir hukuki ilişkinin tespitine dair olan tespit davasının, dinlenebilmesi icin, diğer koşulların yanında, öncelikle tespit isteyenin hukuki yararının bulunması gerekir.
Ortaklığın giderilmesi davası sonucu verilen karar, yenilik doğurucu niteliktedir. Davacılar, her ne kadar muhdesatı, miras bırakanları olan babalarının sağlıgında ve bu yer kayden ona ait iken oluşturmuslarsa da murisın olümunü müteakip taşınmazda hissedar durumuna girmişlerdir.
Yanlar arasındaki izale-i şuyu davasının, taşınmazın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesi şeklinde sonuçlanması halinde, davacıların taşınmaz üzerindeki, mülkiyetinin aidiyetinin tespiti yapılmış muhdesat bedelini ayrıca alacakları kuşkusuzdur.
O itibarla, Sulh Mahkemesince verilen yetkiye istinaden davacıların temyize konu tespit davasını açmalarında hukuki yararlarının bulunduğu duraksamayacak kadar açık bir olgudur.
Bu durumda; yerel mahkemenin temyize konu davayı açmada, davacıların hukuki yararının bulunduğuna değinen direnmesi yerindedir. Ne var ki işin esası ile ilgili kurulan mahkeme hükmüne yönelik temyiz itirazları dairesince incelenmiş değildir.
Hal böyle olunca dosya, temyiz itirazlarının tetkiki için Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, oybirliğiyle karar verildi.