Mesajı Okuyun
Old 07-03-2008, 19:29   #27
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Av.Armağan Konyalı,

Yerel Mahkeme kararını, infazın durdurulmasına ilişkin uygulamayı doğru bulduğum için değil, bu uygulamanın tarafımca bilinen gerekçelerini paylaşmak için aktarmıştım. Dikkat edilirse, herhangi bir yorum yapılmamıştır. İnfazın durdurulmasına ilişkin uygulama konusunda benimde tereddütlerim var. Ancak takdir edileceği gibi konu son derece zor. Bu noktada, Yüksek Mahkemeye düşen, kararının gerekçesini biran önce açıklaması ve bu tartışmaları sona erdirmesidir.

Mevcut uygulamanın dayanakları arasında gösterilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun aşağıya eklediğim kararında;
-Anayasa Mahkemesi'nin, gerekçeli kararını açıklamasından önce hüküm kısmının duyurulmasına ilişkin uygulama geliştirmesinin sebepleri,
-Anayasa'ya aykırılık kararlarından bir kısmının uygulama biçimi hakkında, bir diğer Yüksek Yargı organının görüşleri belirtilmektedir.

Karara katılırsınız yada eleştirirsiniz, bu husus bir tarafa, mevcut uygulamaya ilişkin kararını aktardığım yerel mahkemenin, CGK Kararının uygulamaya dayanak oluşturduğuna ilişkin görüşünde haklı olmadığı anlaşılmaktadır.

CGK kararına konu olayda, iptal edilen 4616 sayılı yasanın 1.maddesinin 6.bendindeki düzenleme, herhangi bir süre öngörülmeksizin iptal edilmiş, iptalle herhangi bir düzenleme yapılması gerekmemekte ve bu nedenle iptal gerekçesinin bendin uygulanmamasına herhangi bir etkisi yoktur. Kararda bu gerekçelerle, iptal hükmünün herhangi bir süre ve koşul öngörülmeden iptal edilen bendler yönünden yürürlüğe girdiği kabul edilmiştir. Olayımızda ise İİK m.337, süre öngörülerek iptal edilmiş bulunmaktadır.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2001/4-153
Karar: 2001/164
Karar Tarihi: 25.09.2001

ÖZET : Anayasa'ya aykırılığı saptanan bir kuralın uygulanmasına devam olunmasının, ileride giderilmesi olanaksız zararlara neden olacağı ve hukuk devleti ilkesine olan güveni zedeleyeceği de dikkate alınarak, iptal hükmünün herhangi bir süre ve koşul öngörülmeden iptal edilen bendler yönünden, yürürlüğe girdiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. 4616 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin 6. bendindeki kural Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş bulunduğundan yukarıdaki belirlemeler ışığında sanık hakkındaki kamu davasının ertelenmesi gerekmekle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

(2709 S. K. m. 152, 153) (2949 S. K. m. 53, 54) (4616 S. K. m. 1/6)

Dava: Görevli memura sövme suçundan sanığın TCY.nın 268/3. maddesi yollamasıyla TCY.nın 266/1 ve 269. maddeleri uyarınca 8 ay hapis ve 3.040.000 TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Devrekani Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.10.1999 gün ve 68/52 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.05.2001 gün ve 3544/5113 sayı ile;

"...22 Aralık 2000 gününde yürürlüğe giren "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair" 4616 sayılı Yasanın birinci maddesinin dört, beş ve altıncı bentlerindeki yazılı hükümler gözetilmek suretiyle sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilmesi" gerektiği görüşüyle sair yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.

Yargıtay C.Başsavcılığınca 14.6.2001 gün ve 1900 sayı ile; "Sanığın sabıka kaydına göre daha önce işlediği suçlardan dolayı hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırıldığı ve cezasının bir bölümünü çektikten sonra 10.09.1998 tarihinde meşruten tahliye edildiği ve bihakkın tahliye tarihinin 26.09.2002 olduğu, bihakkın tahliye tarihi dolmadan 17.11.1998 tarihinde isnat edilen suçu işlediği sabittir.

4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. bendinde "daha önce şartla salıverilme hükümlerinden yararlandığı halde yeniden suç işleyerek hüküm giyenler... bu madde hükümlerinden yararlanamazlar." hükmü konulmuştur. Adli sicilden çıkarılması olanaksız bir suçtan dolayı, şartla salıverildikten sonra ceza zamanaşımı süresi içinde yeniden suç işlediği anlaşılan sanıkların 4616 sayılı Yasadan yararlanma olanağı bulunmadığı, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.03.2001 tarih ve 9/32 -37 sayılı kararında da belirtilmiştir.

Sanığın evvelki suçlardan dolayı 10.09.1998 tarihinde şartla salıverilerek serbest kaldığı ve şartla salıverilme hükümlerinden yararlandığı, serbest iken bu davanın konusu suçu işlediği ve zamanaşımı ( adli sicilden çıkarılma olgusu ) gerçekleşmediği saptandığından, sanık bu yasadan yararlanamaz..." gerekçesiyle itiraz yoluna başvurularak, Özel Daire bozma kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi istenilmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Sanığın görevli memura sövme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık daha önce koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanan sanığın "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair" 4616 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.

21.12.2000 günü kabul edilip 22.12.2000 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. bendinde; 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle; şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilenler ile aldıkları ceza herhangi bir nedenle şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin toplam hükümlülük süresinden on yıl indirileceği, hükümlülük sürelerinden on yıllık indirim yapıldıktan sonra hükümlülük süresi dolanların, iyi halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve istemleri olmaksızın derhal salıverilecekleri hükmü getirilmiş, 5 inci bentte 11 alt bent halinde, bu madde hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar gösterilmiş, 6 nci bendinde ise; "Daha önce şartla salıverilme hükümlerinden yararlandığı halde yeniden suç işleyerek hüküm giyenler ile daha önce çıkarılmış bir aftan yararlananlar bu madde hükümlerinden yararlanamazlar." hükmüne yer verilmiştir.

Yasanın bir kısım düzenlemelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunun def'i ve iptal davası yoluyla ileri sürülmesi üzerine; Anayasa Mahkemesince tüm istemler birleştirilerek, yapılan inceleme sonunda; 18.7.2001 gün ve 4/332 sayılı karar ile; 4616 sayılı Yasanın 1. maddesi, 2 nci bendinin kısmen, 5 nci bendinin TCY.nın 188, 191, 240, 298 ve 383. maddeler yönünden, 4, 6, 7 ve 9 ncu bendlerindeki düzenlemelerin ise tümüyle Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, 2, 4 ve 9. bentlerdeki iptal edilen kuralların doğuracağı hukuksal boşluk kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, bu kurallara ilişkin iptal hükmünün kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş, kararın hüküm bölümü aynı gün tüm görsel ve yazılı basın araçlarıyla kamuoyuna duyurulmuştur.

Anayasa Mahkemesinin temel işlevi, hukukun ve Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesinin yaşama geçirilmesi, bu amaçla yürütme ve yasama işlemlerinin denetlenerek Anayasa'ya uygunluğunu sağlamaktır.

Anayasa Mahkemesince bu denetim ise; Anayasa'nın 150. maddede belirtilen kişi ve kurumlar tarafından açılacak iptal davası ve 152 nci maddede düzenlenen itiraz yolu ( somut norm denetimi ) yoluyla yapılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 150 ve 151 nci maddelerinde; kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasa'ya aykırılığı iddiasıyla, doğrudan doğruya maddede sayılanlar tarafından, belirtilen düzenlemelerin Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak 60 gün içinde iptal davası açılabileceği,

152 nci maddesinde ise "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.

Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." hükümlerine yer verilmiş,

Anayasa Mahkemesinin kararları üst başlığını taşıyan 153. maddesinde ise; "Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

Kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

İptal kararları geri yürümez.

Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." düzenlemesi getirilmiştir.

1961 Anayasası'nın 152 nci maddesinin karşılığı olan bu düzenleme, 1961 Anayasasının ilk metninde; "Anayasa Mahkemesince, Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal edilen hükümleri, karar tarihinde yürürlükten kalkar" şeklinde iken 20.9.1971 gün ve 1488 sayılı Yasa ile "gerekçesi mevcut olmayan iptal kararı gereğinin, gerekçe bilinmediği için, yasama ve yürütme organlarınca yerine getirilmesinde çoğu kere ortaya çıkan güçlükler ve kamu oyunda doğan tereddütlerin" giderilmesi amacıyla, "... gerekçeli kararın Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar." şeklinde değiştirilmiş, 1982 Anayasası'nın 153. maddesinde de aynı ilkeye yer verilmiş, 1961 Anayasası'nın 152 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında yer alan def'i yoluyla ileri sürülen Anayasa'ya aykırılık iddialarında; olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı iptal kararları verilebileceği ve Yüksek mahkeme kararlarına karşı Cumhurbaşkanınca itirazda bulunulabileceği hakkındaki fıkralar, hukukun genel ilkeleriyle çelişki yaratacağı düşüncesiyle, MGK. Anayasa Komisyonunca metinden çıkarılmış, böylece olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı iptal kararı verme sistemi terk edilmiş ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliği kabul edilmiştir. ( M. Akad-A.Dinçkol, 1982 Anayasası, sh. 606 vd., Y.Aliefendioğlu, Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi sh.424 vd. )

Anayasa'nın 153. maddesindeki "iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz, kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar." hükmü uygulamada önemli sorunlara, gerçek dışı haberlerin duyum olarak kamuoyuna iletilmesine neden olmuş, Mahkemece son yıllarda bu durumun önlenmesi için kısa kararların yarı resmi biçimde basına duyurulması yöntemi benimsenmiştir. 153. maddedeki bu düzenleme uyarınca, iptal kararları duyulmasına karşın yasanın Anayasa'ya aykırı olduğu biline biline uygulanmasına devam edilmiş, kimi durumda da iptal edilen yasanın benzeri yeniden çıkarılarak, Anayasa Mahkemesinin bu yeni yasayı iptaline ve iptal kararının yayımına kadar yürürlükte kalması amaçlanmış, Anayasa Mahkemesince bu olumsuzlukların giderilmesi için, Anayasal ya da yasal bir düzenleme bulunmamasına karşın, kuralın yürürlüğünün devamında giderilmesi olanaksız zararların ortaya çıkmasının söz konusu olduğu hallerde "yürürlüğün durdurulması" kararı verilerek bu tür anayasal ihlallerin önüne geçilmeye çalışılmıştır. ( Y.Aliefendioğlu, Age. sh.424 vd, Aynı yazar Anayasa Yargısı, sh.204 )

"Yürürlüğün durdurulması" kararı ile bir kısım iptallerde, iptal kararının verildiği tarihi ile gerekçesinin Resmi Gazetede yayımlandığı tarihler arasındaki, Anayasa'ya aykırı ve meşruluğunu yitirmiş bir kısım kuralların uygulanması veya uygulanmaması sağlanabilmiş ise de; her istemle ilgili "yürürlüğün durdurulması" kararı verilmesi olanağı bulunmadığından çoğu zaman iptal kararının verildiği tarihten maalesef çok uzun bir süre sonra gerekçeli karar yazılıp Resmi Gazetede yayımlandığından ( Örneğin 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek hamillerinin Korunması Hakkındaki Yasa'ya 3863 sayılı Yasayla eklenen geçici madde de yer alan "üç ay içinde..." ve "... yine bu sürede..." sözcükleri, "mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş"ler yönünden Anayasa Mahkemesinin 11.1.1994 gün ve 29/1 sayılı kararı ile iptal edilmesine karşın, gerekçesi 13.11.1997 günlü Resmi Gazetede yayımlanmıştır ). Bu dönem içinde özellikle kişi özgürlüklerini ilgilendiren iptallerde, Yargı organlarınca hukuk devleti ilkesi ve Anayasa'nın ruhuna sadık kalınıp, biçimsel olarak varlığını sürdürse dahi geçerliliğini yitirmiş yasa kuralları uygulanmayarak, evrensel hukuk normları hayata geçirilmiş, temel haklar ve özgürlüklerin korunmasında duyarlılık gösterilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına karşı herhangi bir yasa yolu öngörülmediğinden verildikleri anda kesin olmaları, bu kararların Anayasanın 153 üncü, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53 ve 54. maddelerinde belirtildiği üzere, "Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri ve kuruluşları" bağlamaları, 4616 sayılı Yasanın uyuşmazlık konusu 6 ncı bendindeki, "daha önce şartla salıverilme hükümlerinden yararlandığı halde yeniden suç işleyerek hüküm giyenler ile daha önce çıkarılmış bir aftan yararlananlar, bu madde hükümlerinden yararlanamazlar." şeklindeki düzenlemenin herhangi bir süre öngörülmeden iptal edilmiş olması, iptalle ilgili herhangi bir düzenleme yapılmasına gerek bulunmaması ve bu nedenle iptal gerekçesinin, bendin uygulanmamasına herhangi bir etkisinin söz konusu olmaması, Anayasa'ya aykırılığı saptanan bir kuralın uygulanmasına devam olunmasının, ileride giderilmesi olanaksız zararlara neden olacağı ve hukuk devleti ilkesine olan güveni zedeleyeceği de dikkate alınarak, iptal hükmünün herhangi bir süre ve koşul öngörülmeden iptal edilen bendler yönünden, yürürlüğe girdiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

4616 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin 6. bendindeki kural Anayasa Mahkemesince 18.7.2001 gün ve 4-332 sayılı kararı ile iptal edilmiş bulunduğundan yukarıdaki belirlemeler ışığında sanık hakkındaki kamu davasının ertelenmesi gerekmekle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 25.09.2001 günü oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları