|
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2004/10-704
Karar: 2004/701
Karar Tarihi: 08.12.2004
ÖZET: Tasarruf kesintileri ve nema tutarlarından oluşan alacağın ödenmesine ilişkin davada uyuşmazlık, görevli yargı yerinin belirlenmesi noktasında toplanmakta olup, uyuşmazlığın çözümü, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Zorunlu tasarruf kesintileri ve işveren katkı payının ödenmesi 3417 sayılı kanunun 2.maddesine göre hizmet akdinin sonucudur. Bu nedenle, hizmet akdi ilişkisinden kaynaklanan bu sorunun, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesi gereğince iş mahkemesince çözümlenmesi gerektiği açıktır.
(4853 S. K. m. 7, 8) (5521 S. K. m. 1) (3417 S. K. 2, 4) (506 S. K. m. 80, 134) (2247 S. K. m. 30)
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düziçi Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın görevsizliğine dair verilen 29.04.2003 gün ve 2003/137- 163 E. K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02.12.2003 gün ve 2003/7865-8804 sayılı ilamı ile;
(...Dava, işine son verilmesine rağmen ödenmeyen tasarrufu teşvik parası ile işveren ve Devlet katkısı payından fazla talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 100.000.000 TL nin, ödenmesi gereken günden itibaren faiziyle tahsili ve kesinti yapılıp yapılmadığının, yapılan kesintinin davacı adına bankaya yatırılıp yatırılmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece, görevsizlik kararı verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 29.04.2003 tarihli Resmi Gazete 'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4853 sayılı Çalışanların Tasarruf Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanunun 7. ve 8. maddeleridir.
Anılan Kanunun 8.maddesinde; "3417 saydı Kanun hükümlerine göre, ücretlerden yapılması gereken tasarruf kesintileri ile katkı paylarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan işverenlerden; yatırılması gereken miktarlar ile gecikme zammı, resen veya ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri dairesinde tahsil olunarak T.C. Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılır. 3417 saydı Kanunun mülga 2.maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamındaki personelin aylık ve ücretlerinden tasarruf kesintileri ile Devlet ve işveren katkılarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan Kurumlar, yatırılması gereken miktarların resen veya ilgililerin başvurusu halinde yasal faizi ile birlikte T. C. Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılmasından sorumludurlar. " şeklinde düzenleme yapılmış, buna göre tasarruf kesintileri ile işveren katkılarının ilgililerin banka hesaplarına yatırılmaması halinde Sosyal Sigortalar Kurumu tahsile yetkili kılınmıştır.
Somut olayda kurum tarafından bu görevin yerine getirilmediği, tahsil edilmeyen tasarruf tutarları ve işveren katkıları sebebiyle davacıya tasarruf tutarı ve nema alacaklarının denmediği iddiası mevcuttur. Gerçekten de davalı işverence tasarruf teşvik kesintileri ile işveren katkılarının yatırılmaması ve giderek Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından tahsil edilmemesi durumunda, davacı işçiye ödenmesi gereken zorunlu tasarruf miktarı ve nema alacaklarında azalma olacağı kuşkusuzdur. Böyle olunca davacı işçinin yasadan kaynaklanan bu alacağına kavuşması için Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından gereğinin yapılmasını beklemek dışında dava açmak imkanı da vardır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1.maddesi gereği işçi ile işveren arasında, hizmet ilişkisinden doğan bu uyuşmazlığın çözüm yeri iş mahkemeleridir.
Mahkemece işin esasına girilerek; öncelikle işçinin ve işverenin anılan Kanunlar kapsamına giren kişilerden olup olmadığı, işverenin bu Yasalar çerçevesinde tasarruf kesintisi stopajını yapıp yapmadığı, kendi payını da katarak dava konusu edilen dönemler itibariyle Ziraat Bankasına yatırıp yatırmadığı, Sosyal Sigortalar Kurumunun bu konuyu takip edip etmediği, etmiş ise ne gibi işlemler yaptığı araştırılmalı, işçinin istediği ve ödenmesi gereken miktar kanuni merciden sorularak, gerektiğinde 4853 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca değerlendirilmiş tasarruf kesintileri ve katkı paylarından davacının istemi doğrultusunda kendisine ödenebilecek. miktarın anılan yasanın 5.maddesinde öngörülen "...aylık olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan bir önceki aya göre Tüketici Fiyatları Genel İndeksi değişim oranında ve ilave olarak yıllık yüzde beş oranında değerlendirilir. " ve aynı Yasanın 6.maddesinde öngörülen "Hak sahiplerine, ana para tutarları 2003 yılı Nisan ayında defaten ödenir. 5.madde uyarınca değerlendirilen tutar Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere 2004 yılında dört taksit 2005 yılında dört taksit ve Mart ve Haziran aylarında olmak üzere 2006 yılında iki taksit olarak toplam on taksitte ödenir. Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu bakan, ödeme tarihlerini bir ay önce veya bir ay sonra olarak belirlemeye yetkilidir. Emeklilik veya ölüm halinde taksitlendirme devam etmez ve ilgililere veya kanuni mirasçılarına kalan tutar defaten ödenir. Bu kanun hükümleri gereğince hak sahiplerine yapılacak ödemeler ve bu ödemeler nedeniyle düzenlenecek belgeler hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulamaz. " düzenlemesi doğrultusunda hükmedilebilecek meblağın belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
Gerekçesiyle oybirliği ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
A- Davacının isteminin özeti; Davacı vekili, müvekkili davacının, davalı Düziçi Belediye Başkanlığı işyerinde hizmet akdiyle çalışmasına, 3417 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca; "işçilerden yapılan kesintiler ile işveren katkıları bankada açılan tasarrufu teşvik hesabına yatırılır" denmesine karşın, Belediye Başkanlığı'nca, kesilen paraların bu hesaba yatırılmamış olduğunu, diğer dayalı Kurumun (SSK) ise, resen tahsil yoluna gitmeyerek, nemalandırma işinin yapılması engellediğini belirterek; "...nema, kesinti, işveren ve devlet kat/ası payından 100.000.000- TL ödetilmesine..." karar verilmesini istemektedir.
B- Davalıların cevabının özeti; Davalı Belediye Başkanlığı vekili, "kendisinden kesinti yapılmayan bir şahsın, kesinti yapılmış gibi nema istemesinin doğru olmadığı, ödenmesi gereken işveren katkılarının SSK tarafından haciz yoluyla Belediye 'den tahsil edildiği, davanın işçi-işveren ilişkisinden doğmadığı için mahkemenin görevsiz olup, görevli mahkemenin Adana İdare Mahkemesi" olduğu;
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili ise, 1998 tarihinden itibaren dönem dönem icraya intikal ettirilerek, 1988-Aralık/1989 devresi kesinti alacaklarının icra yoluyla tahsil edilerek 1999 tarihinde Ziraat Bankasına yatırıldığı, 1990-2000 devresi kesinti alacaklarının ise icraya konulmuş olup, takiplerin devam etmekte olduğu savunmasında bulunmuştur.
C- Yerel Mahkemenin Kararının Özeti; Yerel mahkeme, işverenlerin ücretlerden yapacakları tasarruf kesintileri ile işveren katkılarını yasal süreleri içinde bankaya yatırmamaları halinde, SSK'nın resen veya şikayet üzerine kesinti tutarlarını 506 sayılı Kanunun 80/4. maddesine göre 6183 sayılı Kanun uyarınca tahsil edeceği, davacının bu durumu bizzat SSK'ya bildirmesinin gerekeceği, davacının çalıştığı süreler ve aldığı ücretler konusunda bir çekişme bulunmadığına göre bu konuda mahkeme tarafından bir karar verilmesine gerek olmadığı, ilgilinin SSK'ya yapmış olduğu başvuruya rağmen Kurum tarafından herhangi bir işlem yapılmaması veya ilgiliye herhangi bir cevap verilmemesi halinde idarenin bu işlemine karşı idari yargıya başvurulabileceği gerekçesi ile; "mahkemenin görevsizliğine" karar vermiştir.
D- Temyiz Evresi ve Direnme; Hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkeme bu bozmaya karşı özetle; "benzer bir konuda verilmiş Uyuşmazlık Mahkemesi kararı ile, tasarruf kesintileri ve nemaların ödenmesi istemi ile açılan davaların idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekeceğinin belirtilmiş olduğunu''gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
E- Maddi Olay: Davalı Belediye Başkanlığı işyerinde hizmet akdiyle çalışmış olan davacının ücretinden zorunlu tasarruf kesintileri yapılarak, işveren katkı payları ile birlikte tasarrufu teşvik hesabına yatırılmadığı ve bu kapsamda bir nema ödemesinin bulunmadığı, davalı SSK'nın kesinti ve katkı paylarının tahsili amacıyla icra takibine başladığı olgusudur.
F- Gerekçe; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 30. maddesinde belirtilen ilke kararları dışında, Uyuşmazlık Mahkemesi 'nin görev uyuşmazlıklarını gidermek için verdiği kararlar sadece ilgili yargı mercileri yönünden bağlayıcı olacağından, mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi yerinde değildir.
Dava hukuki nitelikçe, tasarruf kesintileri ve nema tutarlarından oluşan alacağın ödenmesine, diğer bir anlatımla, davalıların kanundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın giderimine yöneliktir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı, 4853 sayılı Çalış.anların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanunun 8. maddesi "Süresinde ödenmeyen tasarruf kesintileri ve katkı payları" kenar başlıklı anılan maddede;
"3417 sayılı Kanun hükümlerine göre, ücretlerden yapmaları gereken tasarruf kesintileri ile katkı paylarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan işverenlerden; yatırılması gereken miktarlar ile gecikme zammı, resen veya ilgili/erin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri dairesinde tahsil olunarak T. C. Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılır.
3417 sayılı Kanunun mülga 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (e) bentleri kapsamındaki personelin aylık ve ücretlerinden tasarruf kesinti/eri ile Devlet ve işveren katkılarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan kurumlar, yatırılması gereken miktarların resen veya ilgililerin başvurusu halinde yasal faiziyle birlikte T. C. Ziraat Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılmasından sorumludurlar. "
Hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, davalıların maddede öngörülen yükümlülükleri yerine getirmedikleri, giderek davacıyı zarara uğrattıkları uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, görevli yargı yerinin belirlenmesi noktasında toplanmakta olup, uyuşmazlığın çözümü, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.
Zorunlu tasarruf kesintileri ve işveren katkı payının ödenmesi gereken dönemde davacı ile davalılardan işveren Belediye arasında hizmet akdi ilişkisi olduğu, mülga 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun "Kapsam" başlıklı 2. maddesinin, "Bu Kanun hükümleri çerçevesinde; işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin...aylık ve ücretlerinden (tasarruf kesintisi) yapılacağı ve bu tasarruflara Devlet veya ilgili işverenlerin katkısı sağlanacağına" ilişkin hükmü dikkate alındığında, bu kesinti ve katkı paylarının hizmet akdinin sonucu olduğu ortadadır. Belirtilen nedenle, hizmet akdi ilişkisinden kaynaklanan bu sorunun, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesi gereğince iş mahkemesince çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Diğer davalı Sosyal Sigortalar Kurumu ise, işverenin tasarruf kesintisi ile işverenin katkısını ilgililerin banka hesabına yatırmamaları halinde, bunlara ilişkin miktarları resen veya ilgililerinin başvurusu üzerine 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin düzenlemeler çerçevesinde tahsil ederek, alacağı gecikme zammı ile birlikte ilgilinin banka hesabına yatırmakla yükümlüdür ve 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde, 3917 sayılı Kanunun 1. maddesi ile yapılan değişikliğe göre, kanuni süresinde ödenmeyen, prim ve diğer alacakların tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde de alacaklı sigorta müdürlüğünün bulunduğu iş mahkemesi yetkilidir. Somut uyuşmazlık, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinden kaynaklanmakta olduğundan, anılan madde ve 506 sayılı Kanunun 134. maddesi uyarınca iş mahkemesince çözümlenmelidir.
Belirtilen bu maddi ve hukuksal olgular karşısında ve özellikle davada davalılar tarafından yapılması gereken idari işlemlerin yerine getirilmesi istenmemekte, doğmuş olan fakat haksız ve yersiz olarak davalı Belediyenin mamelekinde bulunan kesinti alacağının nemalarıyla ödenmesi talep edildiğinden, uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı olmayıp, iş mahkemesidir.
O halde Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Dairenin bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 08.12.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
|