Mesajı Okuyun
Old 09-02-2008, 16:08   #5
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

İİK m.160, iflas isteyen alacaklının ilk alacaklılar toplanmasına kadar olan masraflardan sorumlu olacağını düzenlemekle birlikte, iflas idaresi ilk alacaklılar toplantısında seçilmekte ve görevini birinci alacaklılar toplantısından sonraki zaman diliminde yerine getirmektedir. Dolayısıyla, İİK m.160'a dayalı olarak, iflas idaresi ücretinden iflas isteyen alacaklıyı sorumlu tutmak pek mümkün olmasa gerektir. Kaldı ki iflas idaresini seçen, iflas isteyen alacaklı değil toplantıya katılan tüm alacaklıların aday göstermesi üzerine, İcra Mahkemesidir.

Öte yandan, daha önce eklenmiş tebliğin 7 inci maddesi uyarınca, iflas idaresi ücreti, doğrudan doğruya istenebilen ve dava konusu edilebilecek bir ücret değildir. İcra Mahkemesince takdir edilmesi gerekir. İcra Mahkemesi duruma göre tarifenin üç katına kadar ücret takdir edebileceği gibi tarifenin altında veya haklı sebeplerin varlığı halinde hiç ödenmemesine dahi karar verebilir.

İcra Mahkemesinin takdir etmiş olduğu ücret yada avans ise iflas giderlerinden olup, masanın borcudur.

İflas idaresi de bir iflas organı olup, sarfetmiş olduğu emek ve mesaisi dolayısıyla diğer iflas organlarından farklı biçimde, ücretini alabilmek için ayrıca dava açmak zorunda kalmamalıdır.

Belirtilen tebliğin 9 uncu maddesinde, iflas içi konkordato sebebiyle iflas idaresinin ücretinin ne şekilde ödeneceği düzenlenmiş, ancak sorulan soruyla ilgili açık bir düzenleme yapılmamıştır.

9 uncu maddenin burada da kıyasen uygulanarak, öncelikle mal varlığı teslimi yapılacak borçlu tarafından, takdir edilen ücretin peşinen yatırılması uygun olacaktır.

Ne de olsa iflas idaresi, o zamana kadar borçluya ait masa mal varlığını idare etmiş, masa mallarının aktifinin artması için gerekli önlemleri almış, birinci alacaklılar toplanması müflisin sanat ve ticaretinin devamı için karar almışsa gerekli verimliliği sağlamaya çalışmıştır.

İcra mahkemesi, iflasın kaldırılması sebebine dayalı olarak ücret takdir ederken, ücretin kimin tarafından ödeneceğini de ayrıca belirtmelidir. Kişisel görüşüm zararını rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, bu ücret borçlu tarafından ödenmelidir.

Bu çözüm şekli, İİK m.164'de belirtilen “iflas kararına karşı kanun yoluna başvurulması iflasın ilanına ve masanın teşkiline mani değildir.” düzenlemesi ile de uyumludur.

Masanın teşkiline imkan veren, görev yaptıran kanun koyucu, görev yapanların ücretlerinin ödenmesini engelleyici yada geciktirici veya külfet yükleyen bir çözüm şeklini tercih etmeyecektir.

Borçlu tarafından ödenmek zorunda kalınacak bedelin, rücuen alacaklıdan alınıp alınmayacağı meselesi ise ayrı bir konudur.

Soruyu soran meslektaşımızın ulaştığı sonucu doğrusu merak ediyorum.

Soru için küçük bir not : Yürürlükteki hükümler uyarınca, Yargıtay bozması üzerine iflas kararı doğrudan doğruya kalkmaz. Borçlunun mal varlığı üzerindeki tedbirler devam eder. Karar düzeltme yolu da tüketildikten sonra, Ticaret Mahkemesi bozma kararına uyarsa, tedbirleri değiştirmeye veya kaldırmaya yetkilidir.

Saygılarımla.